0.3

44 6 25
                                    

Uzun zamandır görmemiştim seni Baekhyun. Yüzünü görür görmez tanıdım seni hiç de zorlanmadan hem de.. Aynıydın. Boyun uzamıştı, biraz burnun büyümüştü ve eskiye göre oldukça kilo kaybetmiştin ama bebek yanakların hala yerli yerinde tombulca duruyordu. Gözlerinin masum parlaklığı hala yerindeydi ve insanı içine içine çekmeye devam ediyordu. 

Nasıl da nefret ederdim o güzel yüzünden.. Sana çektireceklerim bitmeden ayrılmak nasıl da üzmüştü beni.. 

Liseye yeni başladığım seneyi anımsadım bugün seni gördüğümde. Haylazlıklarını anımsadım daha doğrusu. Kıskanç ve huysuz bir çocuktun o zamanlar. Her zaman yaramaz ve huysuzdun fakat yıllar geçtikçe bana davranışlarındaki değişimi bizzat fark ederdim. Aksiydin. Sanki görülmek için çabalayan bir hayalet gibi saldırgandın. 

" Aynı sınıftasınız demek.." annem eve getirdiğim ilk arkadaşımla konuşurken pek bir gururluydu. Sanki ses tonuyla bakışlarıyla beni arkadaşıma karşı yüceltmeye çalışıyordu. Bu arkadaş benim için sıradan biri olmadığından mıdır bilmem ama çok utanırdım. 

" Evet teyzeciğim, sıra arkadaşıyız hatta." çok saygılı, nazik titiz biriydi Jeon. Ergenlik dönemlerimdeydim henüz gözüm ondan başka hiçbir şeyi görmezdi. Aşık oldum sanıyordum.

" Ne güzel, derslerinize iyi çalışın çocuğum böyle arada gelip ödevlerinizi de beraber yapabilirsiniz. Annenlere selam söyle." 

" Tabii, iyi akşamlar size efendim." Jeon gitmek için hareketlendiği an kafasına atmıştın taşı. Senin haylazlıklarını en iyi ben bilirdim Baekhyun ama inan o zamanki bakışını ben dahi çözememiştim. Nasıl da kızmıştı annem sana hatırlıyor musun? Senin attığın taş yüzünden Jeon'un kafasına dört dikiş atılmıştı. Daha fenası da ilk aşkım sandığım o çocuk benimle bir kelime daha etmemişti sonrasında.. 

" Özür dilerim." kıyın kıyın yanaştın bana o ıslak gözlerinle. 

" Öyle gözlerini düşürüp mır mır konuşunca özür dilemiş olmuyorsun."

" Ama özür dileriimm.."

"Özür dileyince her şey geçiyor mu sanıyorsun? Affetmiyorum seni git gözüme görünme!" kendimi odaya kapatmak için koştururken buğulu gözlerin yüzünden ayaklarım aklıma karşı çıkmaya çalışıyordu. 

Hiçbir zaman anneme anne diye seslenmeyen sen o gece suçunu affettirmek için anne diyerek ağlamıştın. Ama hayır on yaşını geçmiş bir çocuğun yapacağı bir hareket değildi misafire taş atmak.. Kıskandın. Ama neyi kıskandın Baekhyun? Liseye geçip senden ayrı bir okula gidince arkadaşlarıma müdahil olamamak seni çileden çıkarmış olmalıydı değil mi? Acı çekiyordun bana günümü ziyan edemediğin için. 

" YETİŞİİN NOONA ALTINA YAPTI!" ne olduğunu anlayamadan sesinle uyandığımı hatırlıyorum. Sen ne üç kağıtçı, hileci bir çocuktun Baekhyun. O gün kimse yatağıma su döktüğüne inanmadı ama bu gerçeği ikimiz de biliyorduk. On beş yaşına yeni girmiş genç bir kızı ailesine rezil ederek intikam alıyordun. Arkadaşıma taş atmanın ardından seninle konuşmadığım için bana günümü gösteriyordun aklınca.

İntikamsa ben de alacaktım değil mi? Keşke almasaydım. Canını yakmak isterken kendi canımı daha çok yakmıştım.

" Baekhyun ne bu yüzünün hali çocuğum hem sen neden hala uyumadın?"

" Annemin fotoğrafını bulamıyorum." sesini duyduğumda çektiğin acıdan zevk alacağımı sanıyordum. Canım acımıştı. Gözlerine bakmaya korkmuştum. Aptalım, ne aptalım ki annenden sana kalan tek hatırayı yırtıp klozete atmıştım. Meğer sana söylerken asıl sinsi, fena olan benmişim. Senden nefret etmekten vazgeçemezken aynı zamanda sana nasıl bu kadar düşkündüm inan ben de bilmiyorum. Asıl affetmemesi gereken sendin ama her zaman kızgın olan da bendim.

" Noona , artık aramızdaki bu husumete bir son versek? Ben elimi uzatınca sen kaçmasan, sen uzatınca bıraksan da tutsam? " evden ayrılmadan iki gün önce bana söylediğin bu sözleri hiç unutmadım. On dokuz yaşında bir genç kıza nasıl konuşman gerektiğini iyi bilir gibi bir halin vardı. Çocuktun sen yalnızca oysa..

" Ne diyorsun sen be? Ne süslü süslü laflar ediyorsun?.. Hem o bakış ne?" o bakışların neydi sahiden.. Bir an seveceğim sanmıştım seni.

" Hemen kabartma tüylerini saldıracakmış gibi.. Belki bu defa ciddi söylüyorum neden inanmak istemiyorsun?" ne zaman büyümüştün de bana böyle laflar eder olmuştun sen.. 

" Ya! Ne saçmalıyorsun sen benim ben uyan da balığa gidelim yok elimi tutacakmış cakalar satacakmış .. Hah! Memlekette el tutmayan bir sen kaldın ya!" üniversiteye giderken neden sana kızgın gittim bilmiyorsun. Kızgın gitmeseydim özlerdim.

Bugün seni neredeyse on yılın ardından karşımda görmek oldukça tuhaf hissettirdi. Özlemiş miydim? Belki de özlemiştim hem de fazlasıyla. Ama neyi? Neden? Sen benim çocukluğumun kötü anılarının baş kahramanı değil miydin her zaman.. Her hatırladığımda beni gülümseten ama aynı zamanda sinirden öldüren küçük yaramazdın. Şimdi böyle büyüyüp karşıma çıktığında anılara sinirleneceğime mutlu olmak da nereden çıktı? 

" Noona, gerçekten bu sen misin? Uzun zaman oldu.. Özlemişim." dudaklarından dökülen sözler oldukça basit cümlelerdi belki ama değildi de aynı zamanda..

Bölüm Sonu

Küçük GençHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin