27.

19 3 0
                                    

Mart ve hemen ardından gelip geçen bir nisan ayı sonunda Baekhyun'un bütün arkadaş çevresiyle tanışmıştım ve hatta sık sık buluşur hale gelmiştim. İlk defa görüştüğümüz her insana bana ne kadar çok aşık olduğunu anlatıp utanmama sebep oluyordu. Ve hemen ardından da benim ondan yaşça büyük olmam konuşuluyor, bazıları ise birlikte bir kardeş gibi büyüdüğümüz gerçeğiyle bizi tekrar yüzleştiriyordu. Birçok defa bu konuşmanın ardından birbirimizi hiçbir zaman aynı aileden görmediğimizi söylesek de ardından geçen birkaç saatte buruk ve yorgun oluyorduk.

Yine o günlerden biriydi. İş çıkışında Baekhyun'un tiyatro ekibiyle bir şeyler içmek için buluşmuştuk. Dikdörtgen bir masa etrafında 7 kişi oturmuş bira içiyorduk ve herkes bir şeylerden konuşup eğleniyordu. Hava henüz çok sıcak olmadığı halde üzerimde basit bir ceketle gezdiğim için üşütmüştüm. Sık sık Baekhyun'un elini bırakıp burnumu cebimden çıkardığım peçeteyle silmem gerekiyordu. Ben her ne kadar mikroplu olduğunu düşünüp elini tutmak istemesem de inatla elimi çekiştirip kendi dizine koyuyordu. Bu defa telefonum çaldığı için elimi elinden çekmiştim. Arayan annemdi, birkaç defa çaldıktan sonra Baekhyun ile göz göze gelip telefonu gösterdim. Açmam için kafasıyla bana bir işaret verip gülümsedi.

" Efendim anne?" iyi duyabilmek için diğer kulağımı elimle kapattım.

" Taeyeon neredesin kızım?" annem sohbet havasındaydı belli ki. Etrafa bakınıp ne diyeceğimi düşündüm.

" Dışarıdayım iş yemeğinde. Ben seni eve gidince ararım tamam mı? Kapatıyorum şimdi."

" Hayır hayır dur, bir şey sorayım da kapatırsın sonra." annemin telaşlı sesini duyunca kapatmak için kulağımdan indirdiğim telefonu gerisin geriye kulağıma yerleştirdim.

" Ne oldu? " onun telaşlı sesine karşılık bir sorun olduğunu düşünüp endişe etmiştim.

" Son zamanlarda Baekhyun'u gördün mü? Hali tavrı nasıldı? " gözlerim beni izleyen ve dinleyen Baekhyun'a döndü. Aniden ona baktığım ve biraz da endişeli göründüğüm için kaşlarını kaldırdı. Yüzüyle bana ne olduğunu soruyordu.

" Hayır, görmedim. Neden? "

" Eğer görürsen bir ara eve gelmesini söyle. Hatta haftasonu tut kolundan sen getir."

" Anne bir şey mi var?"

" Yok kızım, sen dediğimi yap yeter. Hadi kapatayım sen yemeğe dön canım. Görüşürüz." benim görüşürüz dememe dahi fırsat vermeden telefonu yüzüme kapattı. Telefonu böyle ani kapatmasının diğer bir sebebi de benim daha fazla soru sorup irdelememe engel olmaktı tabii. Annem beni tanıyordu ve susmayacağımı bildiği için aceleci davranmıştı.

" Ne konuştunuz?" arkadaşları kendi aralarında sohbet ediyorken biz sessizce birbirimize yaklaşıp fısıldıyorduk ki diğerlerinin dikkati dağılıp bize odaklanmasınlar.

" Seni sordu, haftasonu eve gelin diyor." kaşlarını kaldırdı. O da en az benim kadar şaşırmıştı çünkü annemin evine gideli uzun bir zaman olmamıştı. Fakat neden sonra anlamadığım bir şekilde yüzündeki şaşkınlık silindi ve sırtını doğrultup arkadaşlarının muhabbetine daldı. Ben ise bir anda kalabalık içinde yalnız kaldım. Neler olduğunu kafamda çözmeye çalışırken en çok korktuğum ihtimal annemin yine bir çöpçatanlık denemesiydi. Baekhyun'un bir an önce evlenmesine kafayı takmış gibi görünüyordu. Sanki bunu kendine vazife edinmişti.

Saat geç olunca her birimiz vedalaşıp kendi evlerimize dağıldık. Baekhyun da ben de içki içtiğimiz için arabayı orada bırakıp taksiyle dönmeye karar verdik. Baekhyun'un yarın evden erken çıkmasına gerek olmadığı için buraya gelip arabayı iş yerime bırakacaktı. Taksiden inerken gözlerini zor açık tutuyordu ki koluna girip eve kadar da ben çıkarmıştım. Anahtarı çıkarıp kapıyı açtığım sırada yanağımı öpüp başını omzuma yasladı. Kısa bir an için güldüm ama neredeyse uyuyakalacağını fark edince yanağına ufak bir tokat attım.

" Baekhyun hadi odaya git, yatakta uyursun." attığım ufak tokatın ardından uykulu haliyle güldüğünü duydum. Eve girip yerini ezberlediği odama gözleri kapalı halde gitti. Ben anahtarı bırakıp ceketimi astıktan sonra odaya girdiğimde yatağa uzanmış ve yarım açık halde olan gözleriyle bana bakıyordu.

" Neden uyumadın? "

" Seni bekliyorum." aslında üzerimi değişecektim ama bana baktığı halde yorgunluğa direnemeyen gözlerine dayanamayıp yanına uzandım. Kolları beni sıkıca sardıkça ben göğüsüne sığındım. Mümkün olan en yakın halimdeydim ona.

" Noona."

" Efendim? " şimdi o çocukken zırıl zırıl ağladığında uyuması için yaptığım gibi sırtını okşuyordum.

" Seni seviyorum de. "

" Seni çok seviyorum Baekhyun." yüzünü göremiyor olmama rağmen gülümsediğini biliyordum. Hemen ardından sarılmakla görevli olan ellerinden biri saçlarımı okşamaya başladı. Bir süre sonra eli durduğunda ve nefes alışverişi yavaşladığında onun uyuduğunu fark eden gözlerim kapandı. Şimdi dünyanın en huzurlu uykusuna yatma vaktiydi. Çünkü onun uykusunun hafifliği, nefesinin sakinliği ama her şeye rağmen sıkıca bana sarılan kolları içime huzur dolduruyordu.


Bölüm Sonu.

Küçük GençHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin