Rüyamdan bir anda uyandığımda nasıl nefes alacağımı dahi unutmuştum. Aslında bu bir rüya değildi, kabustu. Bir daha asla görmek, düşünmek istemeyeceğim bir kabus görmüştüm. Aceleyle kafamı kaldırıp şişkin karnıma bakana kadar korku içinde inledim.
" Baekhyun.. Baekhyun kalk." sırtına elimi rastgele geçiriyordum. Hala kabusun içinde gibiydim. Korkuyordum ve Kangho'nun karnımda iyi olup olmadığını anlayamıyordum. Oğlumu hissedemiyordum.
" KALK!"
" Ne? Ne oldu?" arkasını dönüp yarım açtığı gözleriyle bana baktı. Ne kadar korkmuş halde titrediğimi ben biliyordum ve bunu onun da fark etmesi uzun sürmedi. Doğrulup bana döndü.
" Taeyeon iyi misin ne oluyor? Kangho mu?" ne yapacağını bilemez halde ellerimi tutmaya çalışırken ben ellerimi çekiyordum. Panik içindeydim, ne yapacağımı bilemez haldeydim ama onun bir şeyler yapmasını istiyordum.
" Kabus gördüm.. Baekhyun bir şey yap Kangho iyi mi bilmek istiyorum."
" Hayatım ne yapayım bu saatte şimdi?" tavrından endişeli olduğu anlaşılıyordu ama ne yapacağını o da en az benim kadar bilemiyordu. Tam şu anda onun aklı selim davranıp beni yönlendirmesine ihtiyacım vardı oysa ki.
" Hastane Baekhyun kalk hastaneye gidelim. İyi değilim ben oğlumu görmek istiyorum." yataktan kalkmak için battaniyeyi üstümden attım önce. Büyük karnımın bana engel olmasına aldırmadan kendimi yuvarlayarak kalktım yataktan. Diğer taraftan Baekhyun dizlerinin üzerinde sürünüp yataktan kalktı aceleyle.
" Bekle annemlere haber vereceğim."
" Baekhyun hadi!" geceliği çıkarmakla uğraşmadan üzerime ceket giyiyordum ki Baekhyun gelip kollarımdan tuttu ve beni durdurdu.
" Canım bir dakika durup bana bakar mısın? Bitti kabus geçti sakin ol biraz ve bana anlat." ellerimi tutarak beni yatağa geri oturttuğunda itiraz edemedim. Onun bana sarılıp saçlarımı okşamasına izin verdim sadece. Sakinleşip rahatlayana kadar tek kelime etmeden beni bekledi. Biraz daha iyi hissettiğimde koluna tutunup yüzünü görmek için biraz geriye çekildim.
" Oğlumuz doğduğunda nefes almıyordu Baekhyun. Çok korkunçtu." bir şey söylemek yerine bana tekrar sarıldı. Sıkıca sarılıp çenesini başıma yasladı. Bir süre kararsızlıkla iç çekip konuşmak üzere nefeslendiğini duydum.
" Ben de böyle kabuslar görüyorum bazen Taeyeon ama biliyorum ki bize bir şey olmayacak. Gördüğün en güzel aile olacağız."
" Sen de mi kabus görüyorsun?" bu defa onun için endişelendim. Onun da geceleri uykusundan tıpkı az önce yaşadığım gibi korkunç bir nefes darlığıyla uyandığı ve bunu sık sık yaşadığı gerçeği çok huzursuz ediciydi.
" Hm, çoğunlukla yanan bir ev ve.. ve sizi kaybettiğim kabuslar. Ama görüyorsun ya, hepsi kabus sevgilim." gözlerimin yandığını hissediyordum. Baekhyun'un çocukluğundan hatırladığı kötü anıların hepsini silebilmeyi isterdim. Bunlar öyle anılardı ki yıllar sonra bile peşini bırakmıyorlardı. O yangın yüzünden yalnızca evini değil, ailesini yani hayatta en sevdiği insanları kaybetmişti. Şimdi yine aynı şeyleri yaşamaktan korkuyordu ama bunu hiç dile getirmediği için rüyaları ona bu korkusunu hatırlatıyordu.
" Hepsi kabus Baek, bebeğimiz de ben de senden asla ayrılmayacağız."
" Beni teselli mi ediyorsun karıcığım?" güldüğünü duyduğumda ben de güldüm. Koluna tutunuyorken koynuna girip sıkıca sardım kollarımı.
" Görevimi yapıyorum hayatım. Eşler ne günler içindir?"
" Aferin sana." beni tebrik edip saçlarımı okşadı uzun bir süre. Tekrar uyuduğuma emin olana kadar elini üzerimden çekmedi. Bir ara elini karnıma koyup oğlumuzu hissettiğine yeminler edip beni sakinleştirmek için de epeyce uğraştı. Sabah uyandığımda huzurlu bir uykudan kalkmış olmamı ona borçluydum elbette. Odada değildi, gözlerimi açıp yerimde gerinmek istedim ama kasıklarımda bir sancı hissedince kıpırdayamadım.
" Baek!" çaresizce battaniyeye tutundum. Sancı yükseliyor gibiydi ve hareket etmeyi denediğim her an canım yanıyordu. Kendimi zar zor yukarı kaydırıp battaniyeyi üzerimden kaldırdım. Bacaklarımın arasında, yatağı korkunç bir renge bürüyen kan lekesini gördüğümde nefesim kesildi. Kalbim o kadar hızlı atmaya başladı ki nefesimi tekrar kontrol edene kadar boğulacağımı sandım.
" ANNE!" çığlık atıp onları odaya toplamaya çalışıyordum. Birkaç saniye içinde kapıyı açıp yanıma koşturdular. Annem de , babam da ve Baekhyun da.. Kapıyı açıp yatağın üzerindeki kan lekesini gördüklerinde hepsi de bir adım daha atamaz hale geldi. Yaşadığım korkudan ve sancıların yükselmesinden dolayı tansiyonum düşüyor gibiydi. Sanki etrafımdaki her şey yavaş yavaş silik hale geliyordu.
" Ambulansı ara." annemin babamı dürtüp yanıma koşturduğu anı gördüğümü hatırlıyorum. Sonrasında ise kocaman bir karanlığın içine gömülmüştüm. O karanlıkta kabusumdan daha korkunç bir ızdırabın içinde yalnızdım. Titriyordum, ağlıyordum ve en çok da elimi tutan Baekhyun'un soğuk çaresiz elleriyle acı çekiyordum.
Bölüm Sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Genç
RomanceMadem ki seni seviyorum, o halde canına okumam hak. Madem ki beni seviyorsun, kutsal kitaplardaki türlü belalar sana müstahak.