Karşılaştıktan sonra basitçe bir selam verip evime gitmek istemiştim. Ama Baekhyun her zaman olduğu gibi ısrarcı, sinir bozucu ve bunlara rağmen sevimliydi. Berbat bir gün geçirip aşırı yorgun hissetmeme rağmen beni zorla yemeğe getirdi. Barbekü restoranı ağır kokusuyla midemi bulandırdı fakat Baekhyun benim aksime çok mutlu ve buraya alışık görünüyordu. Küçük yuvarlak masanın etrafına karşılıklı oturduk. Çantamı ayağımın dibine bırakıp ellerimi dizlerimin üstünde birleştirdim. Biraz rahatsız hissediyordum ama bunun sebebinden pek emin değildim.
" Noona ne yemek istersin? Ben ısmarlayacağım." bana ilk defa yemek ısmarlayacaktı bu yüzden heyecanlı olduğu belliydi. Artık bir yetişkin olduğundan ona hayır demek için bir sebep bulamadım.
" Emin misin? Kesin sen mi ısmarlıyorsun?"
" Tabii." kendimi gülümserken buldum bir anda. Fark ettiğim an öksürerek saçlarımı topladım.
" Tamam bakalım. Soju da isterim ama.." sırıtarak kafasını salladı. Elini kaldırıp bağırarak çalışan kadını çağırdı. Bir sürü şey sipariş ederken bu kadar rahat davranıyor olmasını hayretle izledim. Buraya alışık olduğu her halinden belliydi söylediğim gibi..
" Yakınlarda mı oturuyosun noona?"
" Sayılır.. On beş dakika mesafede evim." masa parça parça hazırlanırken gelen sojuyu açıp önce kendi bardağıma ardından onun bardağına döktüm.
" Çok yakınmış nasıl oldu da bunca zaman karşılaşmadık.. Ben de yakınlarda oturuyorum. Aşağı sokakta bir tiyatro merkezi var biliyorsun dimi? " ikinci bardağımı doldururken kafamı sağa sola salladım.
" Hayır bilmiyorum, neden?" bana cevap verecekti fakat yemekler geldi ve dikkatimiz tamamen dağıldı. Baekhyun benim için tabak hazırlayıp önüme koyduğunda gülmeden edemedim. Alaylı bir gülüştü bu.. Büyüyüp de bana yemek ısmarlaması tuhaf geliyordu.
" Yalnız mı yaşıyosun noona? "
" Evet. Ya sen? Bir işin var mı bari?"
" Küçümseme beni.. Bahsettiğim tiyatro var ya orada oyuncuyum." çocukluğumda anımsadığım Baekhyun kendine yeni isimler takıp başka biri gibi davranmayı severdi. Ama bunu bir mesleğe dönüştüreceği aklımın ucundan geçmedi hiç.. Ben daha çok onun bilgisayar başında ömrünü geçiren asalaklardan olacağını düşünürdüm. Göbeğini büyütüp gözlerini son dereceye kadar bozan tiplerden. Karşımda parlayan cildiyle oturan Baekhyun hayallerimin tam aksiydi.
" Oyuncusun demek.. Sigortan var mı?" sorduğum soru karşısında afallar gibi olduğunu gördüm. Yine de gülümsemesini eksik etmiyordu.
" Var, endişen için teşekkürler." beşinci bardağımı kafaya diktim ve tekrar doldurmak için uzanınca Baekhyun şişeyi elimden çekip aldı.
" Çok hızlı içiyorsun bir şeyler de ye." güldüm ve eline uzanıp şişeyi tuttum ama bana vermemekte ısrarcıydı.
" Bu benim yavaş içen halim Baekhyun. "
" Tamam iki kaşık çorba içersen ben doldurucam." şişeyi kuvvetle çekince elim boşlukta kaldı. Arkama yaslanıp boş bardağa baktım. Çaresiz kaşığı elime alıp bir şeyler yemeğe başlayınca sessizce güldü ve bardağımı kendisi doldurdu.
" Sözünde duruyorsun artık bakıyorum. "
" Büyümüş müyüm noona? " neden anlamadım fakat kalbimin bir an hızlı çarpıp durulduğunu hissettim. Sanırım gerçekten hızlı içmiştim.
" Bilmiyorum. Büyümüş gibisin en azından dışarıdan." sürekli bir şeyler yemeye uğraşırken Baekhyun 'un doldurduğu bardağı içmeyi unuttum. Konuşmamak için ağzımı dolu tutmaya özen gösteriyordum.
" Madem yakınız sık sık görüşürüz artık.. Telefon numaram sende var değil mi? "
" Hayır, yok. " yalan söylüyordum. İki hafta önce annemin yanına gittiğimde telefonundan gizlice yeni numarasını almıştım.
" Peki.." sırt çantasından bir kalem çıkardı ve uzanıp elimi tuttu. Kalemin kapağını dişleriyle çekip çıkardı ve avucumun içine numarasını yazdı. Elimi yavaşça bırakıp kalemin kapağını ağzından çıkardı ve o büyük ağzıyla kocaman sırıttı.
" Artık var. Kaydetmeyi unutma sakın." kafa sallayıp elimi dizlerimin arasına sıkıştırdım. Terleyip bir an önce silinmesini istiyordum. Kaleme davranışından rahatsız olmuştum evet.. Niye ısırıyor?
" Perşembe günü oyun var izlemeye gelmelisin. Sana bilet ayarlarım akşam kimseye söz verme. "
" Gelemem ben."
" Neden? Senin beni izlemeni çok istiyorum." bir yalan aramak için etrafıma bakındım. Panik içindeydim ve avuç içlerim terlemeye başlamıştı.
" İş yemeği var iptal edemem."
" Öyle mi.. O zaman cumartesi akşamı tekrar oyununa gelirsin sorun değil. " benden cevap bekleyen gözleri daha fazla üzerime odaklanmasın diye kafamı aşağı yukarı salladım. Memnuniyetle güldü ve keyfinin yerinde olduğunu belli edercesine dolu bardağı tek yudumda içti.
Nihayet yemeği bitirip kalktıktan sonra kapıda vedalaşmayı umuyordum. Vedalaşıp mümkün olduğunda uzun süre görüşmemeyi..
" Gidelim, seni eve bırakayım."
" Hayır, gerek yok. Git sen." vücudumun fazla ısındığını hissediyordum ve ayak tabanlarım bu topuklu içinde çivi üzerinde yürümüşcesine acı çekiyordu. Hava biraz soğuktu ama vücudumun içeriden yanması sayesinde hiç üşümüyordum. Yola elimi uzatıp yaklaşan ilk taksiyi durdurdum.
" Görüşürüz o zaman. İyi geceler."
" İyi geceler Baekhyun." yola inip taksinin kapısını açtım. Tam arkamda beni yolculamak için bekliyor ve soğuktan donan ellerini montunun cebine sokuşturmuş gülümsüyordu. Kendimi taksiye atıp kapıyı hemen kapattım ki daha fazla göz teması kurmayayım. Uzun zaman sonra bile onu görünce sebepsizce sinirlenmiştim. Herkesin sevgilisi olan Baekhyun bana hayatım boyunca itici, sinir bozucu gelmişti. Tanrı şahidim bir kez sevmedim onu. Ve sevmeyeceğim.
Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Genç
RomanceMadem ki seni seviyorum, o halde canına okumam hak. Madem ki beni seviyorsun, kutsal kitaplardaki türlü belalar sana müstahak.