Gitmemişti, ama sanki benimle de değil gibiydi. O gün yaklaşık iki saat arabamın içinde annem belki sakinleşir ve onunla konuşmamıza müsaade eder diye beklemiştik ancak babam şimdilik gitmemizi söyleyen bir mesaj atmıştı yalnızca. Kapının önünden bize içeride kalan eşyalarımızı verdiğinde babam da yüzümüze bakmıyordu. Elbet üzülmüştüm ancak içimde üzüntüden ziyade öfke vardı. Baekhyun'u üzmüşlerdi. Aileme karşı bencillik ediyordum belki de ancak tek düşündüğüm annemin Baekhyun'a söylediği ağır sözlerdi. Daha ben affedemiyorken Baekhyun'un affetmesini bekleyemezdim elbet. Ama çaresizce istediğim şey buydu. Yeniden aile olmak, ancak bu defa Baekhyun'u ailemize kocam olarak katabilmek istiyordum. Benim asıl derdim ailemizi eskisi gibi bir araya toplamak değil de Baekhyun ile evlenebilmekti. Ne kadar zavallı olduğuma inanamıyorum bazen.. Kalbim neyine güveniyor bilmiyorum. Bazen yalnız boyumdan büyük laflar etmiyor, boyumdan büyük seviyorum. Kendi mutluluğundan başka hiçbir şey düşünmeyen huysuz insanlar gibiyim.
" Taeyeon?" işten sonra arkadaşlarımla buluşmuştum bu akşam. Sahi ya, kafam öyle doluydu ki nerede ne yaptığımı unutup dalıyordum sürekli.
" Efendim?"
" E, bizi ne zaman tanıştıracaksın şu müstakbel eşinle?" son üç gündür tüm günümü parmağımda yüzüğü gören insanlara evleneceğimi açıklayarak geçirmiştim. Tebrikler karşısında samimiyetle sevinemiyordum bile. Aklım ruh gibi gezen sevgilimde ve telefonlara cevap vermeyen annemdeydi.
" Yakında, şu sıralar çok yoğun çalışıyor." yalan söylemiyordum aslında. Döndüğümüz gün Baekhyun'a bir menajer ulaşmış ve anlaşma imzalamak için görüşmek istediğini söylemişti. Ajansa katılmasını ve artık ajansın ayarladığı işlerde oyunculuk yapmasını istiyorlardı. Güzel bir teklifti aslında ancak Baekhyun tiyatrodaki arkadaşlarına ihanet ediyor gibi hissetmişti. Bu nedenle son oyunu da bitirip ajansla oyun sonunda anlaşma imzalayacaktı. Şimdi kendini tamamen son oyuna adamıştı. Belki de bu sayede düşünceleri biraz olsun annemin sözlerinden uzaklaşıyordu.
" Bir akşam birlikte yemek yiyelim ama çok bekletmeyin bizi."
" Olur." yalnızca gülümsedim. Aslında şu sıralar Baekhyun'u böyle şeylerle yormak istemiyordum. Aklım sürekli ondaydı. Arkadaşlarımdan ayrıldıktan sonra eve dönerken birkaç kez aradım ancak telefona cevap vermedi. Gece geç saatte muhtemelen benim uyuduğumu düşündüğü için provada olduğunu söyleyen bir mesaj atmıştı sadece. Uyumak bir yana gözlerimi kırptığım her an kulaklarımda annemin sesi yankılanıyordu.
Sonraki günlerde de Baekhyun her aradığımda telefona cevap vermeyip bir iki saat sonra müsait olmadığını söylüyordu mesajla. Artık anneme ulaşamadığım gibi Baekhyun'a da ulaşamıyordum. Cuma akşamı işten çıkar çıkmaz da Baekhyun'u görmek için onun evinin yolunu tuttuğumda aklımda sadece ona sarılabilmek vardı. Yalnız kalmıştım ve düşüncelerimin karanlık okyanusunda boğulmak üzereydim. Bana çoktan evinin anahtarını verdiği için kapıyı çalmadan direkt içeri girdim. Küçük evinde hiç ses çıkmıyordu ve ışıklar kapalıydı.
" Baekhyun?" bir kez seslenip ışıkları açtım. Sanki evde savaş çıkmış gibi her yer darma dumandı. Önce arkama bakmadan kaçmak istedim ama sonra kıyamadım ona. Etrafı toparlayıp yemek yapmak için evinin hemen altındaki markete indim. Tamamen sürpriz yapıyor gibi ondan habersiz evini toplamış, alışveriş yapmış ve güzel bir akşam yemeği hazırlamıştım. Yemekler hazırdı, sofra hazırdı hatta küçük bir mum bile yakmıştım ama Baekhyun attığım mesajlara cevap vermiyordu. Bir defa aramayı denedim ancak ona da cevap vermedi.
" Yakında gelir." kendimi teselli ederek koltuğa uzandım. Telefonumdan yarım bıraktığım diziyi açmış izliyordum ancak gözlerim ağırlamaya başlamıştı bile. Ne zaman nasıl uyuyakalmışım bilmiyorum, gözlerimi Baekhyun'un omzumu sarsan eliyle açtım.
" Noona? " gözlerimi tamamen açıp koltuktan destek alarak doğruldum.
" Oh, geldin mi? Uyuyakalmışım. "
" Ne zaman geldin?"
" Işten sonra, saat kaç oldu? Yemekler soğumuştur çoktan bekle hemen ısıtayım." yerimden aceleyle kalkmak için hamle yaptım ama omzuma elini koyup beni durdurdu.
" Aç değilim ben hem saat geç oldu."
" Öyle mi? " kafasını salladı. Sebepsiz bir sessizlik vardı ve bu sessizlik canımı oldukça sıkıyordu. Gözlerime bakmıyordu, benden bile isteye uzak durduğu her halinden anlaşılıyordu. Sanki benden utanıyor ya da bana karşı bir mahcubiyet duyuyor gibiydi. Sevmek böyle bir şey olmamalıydı. İnsan sevdiğine karşı mahcup hissediyorsa o sevgi kırılır, incinir.
" Yine de benimle yer misin? Bütün gün seni bekledim, yemek yemedim." gözlerini kaldırıp endişeyle baktığında içimde bir güneş parıldadı. Gülümseyip yanağını okşadım avuç içimle.
" Neden hiçbir şey yemedin?"
" Birlikte yemek istiyordum, seni özledim çünkü." gözlerini endişesine eklenen o aynı mahcubiyetle yere çevirdi tekrar. Bir şey söylemiyordu.
"Hadi yemekleri ısıtalım." yanağındaki elimi tutup benimle birlikte kalktı ve beraber mutfağa girdik. Benden hızlı davranıp yemekleri ısıtmaya girişti.
" Çok yoruldun mu? Provalar nasıl gidiyor? " bir koşuşturma içindeydik sanki. O da ben de bir an önce yemekleri hazırlama derdindeydik.
" Yoğun ama iyiyim." kısa bir sürede yemekleri tabaklara almış ve oturmuştuk. Hiç yemek yiyesi yoktu belliydi ama beni üzmemek için yiyordu.
" Nasıl olmuş? "
" Tabii ki çok güzel noona ellerine sağlık." zoraki bir gülümseme vardı yüzünde. Birkaç saniye sonra o da silindi.
" Neyin var? Bilmeden seni üzecek bir şey mi yaptım? " her an ağlayacak gibi hissediyordum. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Onu gerçekten üzmüş olmaktan korkuyordum. Baekhyun'u kaybedeceğim korkusundan aklım çıkıyordu. Nasıl bu hale geldim bilmiyorum ama bundan sonrası benim için uçurum olur bunu biliyorum.
" Hayır, ben yaptım. Ailenle aran bozuldu benim yüzümden."
" Baekhyun saçmalama ne olursun.. Birlikte bir aile olmayı seçmedik mi biz? Ne olduysa ikimiz de istedik bunu." bakışlarında takılı kalan o mahcubiyet beni mahvediyordu. Sanki karşımda sadece Baekhyun'un ruhu vardı. Bedeni uzun bir süre önce gitmiş, canlı değil gibiydi. Tepkiden, duygudan yoksun ve kafasında koca bir düşünce bulutu.
" Biliyorum, üzgünüm. Keşke -"
" Keşke diye bir şey yok. Ben hiç pişman değilim. Aksine, çok mutluyum. " yalan söylemiyordum da bazı şeyleri gizliyordum. Evet, çok mutluydum çünkü Baekhyun benim için her şey demekti. Ama pişman olduğum şeyler vardı. Mesela ona daha erken kavuşamamaktan çok pişmandım. Elini daha erken tutamadığım için kendime kızıyorum hep.
" Gerçekten böyle mi düşünüyorsun noona? Bundan sonra yalnız başımıza olsak da böyle mi düşüneceksin? " elimi masanın üzerinde duran eline uzatıp sıkıca tuttum. Bu bir sevgili tutuşundan çok destek veren bir dost eli gibiydi.
" Yalnız olmayacağız, birbirimize sahibiz. Seni ne kadar çok sevdiğimi ne zaman anlayacaksın? " gülümsedi. Ve ben dünyada en çok onun gülümsediği zamanları seviyordum.
Bölüm Sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Genç
RomanceMadem ki seni seviyorum, o halde canına okumam hak. Madem ki beni seviyorsun, kutsal kitaplardaki türlü belalar sana müstahak.