Son günlerde önceye göre daha sık eve gelir oldum. Annem bile şaşırıyordu bu duruma ama sen bilsen eminim şaşırmazdın, anlardın beni. Seninle anılarımızın olduğu, senin bir zamanlar sıcak nefesini verdiğin bu evde olmak beni biraz olsun yatıştırabilecek tek şeydi. Geldiğim gece annem de babam da uyuduktan sonra o kadar sessizdim ki gizlice senin odana girerken.. Seni özlediğimi sana söyleyemediğimden odandaki geçmişinin hayaliyle konuştum bütün gece. Fotoğrafına baktım seni hissedebilmek için. Karmakarışığım, köşeye sıkışmış ve yalnız hissediyorum. Rol yapıp unutmayı denediğim her an aklımı kaçıracakmış gibi oluyordum. Yemek yiyemiyordum, gelmeden önceki gece sabaha kadar kusmuştum. Midem almıyordu ki hiçbir şeyi.
Önceden de sensizdim ama bu sefer her şey daha zor geliyordu. Senin adını duymak bile aldığım nefesi zehirmiş gibi hissettiriyordu. Belki bana inanmayacaksın bunları öğrendiğinde ama gerçekten yaşamaktan daha önce hiç bu kadar uzaklaşmamıştım. Bu farklı bir şeydi. Bu acı değil, üzüntü de değil, daha kötü bir şey. Sanki içimdeki güzel şeylerin hepsi bir yerlere gizlenmiş de yalnızca iğrenç bir şey kalmış gibi. Seninle konuştuğumuz, anneni andığımız o geceden sonra bir saatten uzun uyuduğum bir uykum olmamıştı. Uyuyamıyordum, yiyemiyordum, içemiyordum ya da gülemiyordum. Söylediğin her kelime aklımda dolanıyordu.
Ailemin evinden ayrılmak için arabaya giderken son hatırladığım şey de bu histi. Midemde bir kramp ve kalp çarpıntısı. Sonra gözümü açtığımda hastane odasında yalnızdım. İçimden zayıf ama ümitli bir ses senin burada olmanı diliyordu. Ama yoktun; ki bu şaşırılacak bir şey değildi. Annem endişeli gözleriyle odaya girdi, uyandığıma sevinmiş ve rahatlamıştı. Birkaç saat sonra da beraber hastaneden çıkıp benim evime dönmüştük zaten. işe gitmek zorunda olduğum için eve dönmekte ısrar ettiğimde onların da benimle geleceğini tahmin edememiştim.
Evimde huzurla dinleneceğim bir akşam istiyordum ki her şey daha da karmaşık hale gelmeye yemin etmiş gibiydi. Kapıyı açtıklarında endişeli olduğunu gizleyemeyen ifadenle içeri girip ne anneme ne de babama selam vermeden bana doğru koşturdun. Buraya gelene dek de koşturmuş gibi bir halin vardı, sıkıntılıydın. Bencillik edeceğim evet, seni benim için endişelenmiş görmek bana dünyaları bahşetmişti.
" İyisin. Çok şükür iyisin." koltuğun kenarına çöküp iki elimi birden tuttuğunda geri çekmek için hiçbir şey yapmak istemedim hayatımda ilk defa. Tüm dünyada yalnız ikimiz olalım istedim sadece. Ağlamak ve sadece seni sevmek istedim. Gözyaşlarım tükeneli çok olmuş olsa bile ağlamak istedim.
" İyi oğlum bizi de çok korkuttu ama bir şeyi yokmuş. Fazla yorgunluktanmış, çok çalışıyor tabii." annem mutfakta bir şeyler pişirmekle meşguldü ki Baekhyun'un ne babama ne de kendisine cevap vermiyor oluşunu çok umursamadı. Bana bir kase çorbayı üçü birden zorla içirdikten sonra rahatladılar ve uyumak için yataklarını hazırladılar. Annem ile babam benim odama gittiğinde Baekhyun kalmak için çok ısrar ettiği için ona hemen yanımda bir yer yatağı hazırlamışlardı bile. İkimiz de sessizdik ama uyumak için değildi bu sessizlik. Ben eminim ki sen de benimle konuşmak için benim kadar can atıyordun. İlk adımı atmak her zaman zor olmuştu bizim için.
" Nereden geldin akşam?"
" Tiyatrodan, yeni oyun için çalışma vardı." parmaklarını ritimle karnına vuruyordun ve ben bu sesi çok sevmiştim. Besbelli konuşacak bir şeyler arıyordun.
" Meşguldün, geldiğin için teşekkür ederim." bir süre bir şey söylemedin ve parmaklarının çıkardığı ritmik ses de kesildi. Fakat ardından yattığın yerden doğrulup bana döndün ve direkt gözlerime baktın.
" Çok korktum inan nasıl geldiğimi ben de bilmiyorum... Neden hastalandın?" ben de yerimden doğrulup bağdaş kurarak oturdum. Ellerim dizlerimin arasında ne diyeceğimi bilemez bir tavırla omuzlarımı kaldırdım.
" Bilmem, fazla düşünmekten? Ya da yorgunluktan." Aslında insanın canını en çok acıtan şey; hayal kırıkları değilmiş meğerse. Yaşanması mümkünken, yaşayamadığı mutluluklarmış.
" Ne düşünüyorsun noona?" sesinde bir şeyler benden büyük şeyler bekliyordu biliyordum. Ama bende henüz o cesaret yoktu. Ya da kaçınmak için olmadığına inandırıyordum kendimi.
" Seni." ben senin için; kaybedeceğimi bildiğim iddialara, yenileceğimi bildiğim kavgalara, tüm göz yaşlarımın tükeneceğini bildiğim bir derde girebilirdim. Ama senin için bir aşka düşmekten daha kötüsünü yaşamadım hiç.
" Beni düşünüyorsan bundan beni de haberdar edemez miydin? " uzanıp ellerimi ellerinin arasına aldığında içimde tuttuğum büyük bir bomba patlamış gibi hissettim. Bu bomba beni rahatlatmıştı ama sanki. Büyük bir fırtına koparıp sakladığım tüm duyguları sandıklarından çıkarmıştı.
" Uyuyamıyorum Baekhyun. Seni düşünmekten yaşamayı unutuyorum. Bana huzurumu geri ver, çok yoruldum ben."
" Bende sana verecek huzur yok. Bende yalnızca iki şey var ve ikisi de sana bağlı noona. Söyleyeceğin iki kelime sana huzurunu geri verir mi bilmiyorum ama bana felaketimi ya da sonsuz mutluluğu verebilir." ben bazen kendimi anlatmak istemiyorum kimseye. Bazen böyle oluyorum, canım hep ağlamak istiyor yalnızca. Ama geçiyor sonra. Bu geçmiyor yalnız. Sana aşkımı haykırmak isteği hiç geçmiyor ama boğazıma takılıp kalıyor, çıkmıyor dudaklarımdan. Ne dersin, ben de öğrenebilir miyim bir gün? Benim için yaşamın ta kendisi olduğunu, sana verebileceğim hiçbir şey olmadığını ama seni ve beni ayrı düşünemediğimi söyleyebilir miyim sana? Pek sanmam. Dilerim hala öğrenebilecek yaştayımdır.
Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Genç
Roman d'amourMadem ki seni seviyorum, o halde canına okumam hak. Madem ki beni seviyorsun, kutsal kitaplardaki türlü belalar sana müstahak.