11.

20 4 10
                                    


" Noona benimle gelmene gerek yoktu." arkasından tekerlekli sandalyeyi ittirdiğim için yüzünü göremiyordum ama gülümsediğine ve oldukça mutlu olduğuna adım gibi emindim. Sesinden her şeyi anlayabiliyordum.

" Ayağın alçılıyken nasıl tek gelecektin?"

" Alçıyı çıkardılar." kafasını geriye çevirip gülümseyerek bana baktı. Yüzünde anlam veremediğim bir hüzün vardı. Birkaç saniye içinde de gözlerini kaçırıp başını önüne çevirdi. 

" Evet, ama doktoru duydun değil mi? Ağrı yapabilirmiş bu yüzden üzerine çok yüklenmemelisin." 

" Evet, duydum." hastane kapısına geldiğimizde Baekhyun değeneğine tutunarak ayağa kalktı ve ben de sandalyeyi aldığım yere geri bıraktım. Kapı girişinde beni bekliyordu. Hızlıca ona doğru yürüdüm ve koluna girdim. Onu bu hale getirenin ben olduğumu hala kabul edemiyordum. Canının ne denli yandığını tahmin bile etmek istemedim bir süre. Sonrasında ise düşündükçe göğüsümün içinde atan o kalp denen melanetin nasıl acıdığını bir ben bilirim.

" Gidelim. Seni evine bırakacağım." 

" Tamam." sesi kısıktı. Arabama kadar ona yardımcı olduğumu sanarak yürümesine eşlik ettim. İnatla ön koltuğa oturup değeneğini arka koltuğa bıraktı. Kemerini bağladığında ben de bağlamak için atılmıştım ki kafalarımız yüksek bir sesle birbirine çarptı.

" Ah! Noona! " bağırarak elini kafasına götürdü ve doğruldu.

" NE!" kafamı kaldırıp çatık kaşlarımla ona baktım. Koca beton kafası , kafamı delmiş olmalıydı. 

" Ne zaman arabana binsem beni yaralıyorsun. Cidden.."

" Sen bana vurdun!" 

" Ne? Kör müsün? Açıkca bana kafa atan sendin." yüksek bir sesle nefes verip alnımı ovalamayı bırakmadan kemeri taktım ve arkama yaslandım. Bütün sinir hücrelerimin ayağa kalkmış halde olduğunu ve ona saldırmak üzere hazır olduğunu hissedebiliyordum. Ama hayır, ben artık bir yetişkinim. Onu dövmeyeceğim. 

Eşyalarıyla birlikte Baekhyun'u evine bıraktığım o gün eve dönmek hayatımdaki en zor kısa yolculuk gibi gelmişti. Anahtarı çevirirken bile tereddütteydim. Kapıyı açtığımda onun kırmızı koltuğumdan bana gülümseyerek bakmasını bekliyordum fakat orada kimse yoktu. Arkasında bıraktığı güzel kırmızı koltuğum şimdi bana çok yabancı görünüyordu. Hiç keyfim yoktu sanki. Sadece su ve ilaç alıp uyumuştum o gece.

Sonraki günlerde de aynı yalnızlıkla boğuşuyordum. Ta ki sen arayana kadar Baekhyun. Ofiste tam çıkmak için hazırlanıyordum ki senden bir telefon aldım. Sesin telaşlıydı. Bana nerede olduğumu sorup hemen geleceğini söyledin ve telefonu kapattın. Hava yağmurluydu bu yüzden elimde şemsiye , aşağıda seni bekliyordum. Soğuktu, üşüyordum ki uzaktan bana doğru koşturan seni gördüm.

" Noona." nefes nefese vardığında yanıma soluklanmak için eğilip dizlerine tutundun. Ben ise şemsiyeyi çoktan sırılsıklam olmuş seni yağmurdan korumak için üzerine tutuyordum.

" Neyin var Baekhyun? Ne oldu?" doğrulup kafanı şemsiyeye çarptıktan sonra dolu dolu olan gözlerini bana odakladın. Ne kadar canım yandı inan ben de inanamadım. Dudağın titriyordu ve kenarında kurumuş bir kan lekesi vardı. Aynı şekilde kaşından da aşağı biraz kan süzülmüş gibiydi. Korkuyla seni izliyordum. Sana bakarken adım adım yok olduğumu hissettim. Parça parça dağıldığımı..

" Annem. Annem kayboldu." 

" Annem mi?" 

" Benim annem, öz annem. Lütfen, lütfen yardım et noona. Ben senden başka kime giderim bilemedim. " elimi uzatıp gömleğinin kolunu tuttum. 

" Önce içeri girelim." peşimden beni takip eden Baekhyun ile ofise kadar çıkmıştım. Kapıyı kapatıp dolaptan ilk yardım setini çıkardım. Baekhyun ne yapacağını bilmiyor gibiydi. Yere bakıyor ve yalnızca çenesini sıkıyordu. Biraz pamuk alıp üzerine döktüğüm tentürdiyot ile önüne geldim. Kaşından süzülmüş kan lekesini silmek için pamuğu uzatıyordum ki eliyle bileğimi tutup beni durdurdu.

" Makyaj bunlar. Gerçek değil. Çekimden geliyorum." şaşkınlığımı gizlemek için anladığımı belli eden bir ses ile kafa salladım. Pamuğu çöpe attıktan sonra Baekhyun'u oturttum ve ben de yanına oturdum.

" Ne olduğunu şimdi baştan anlat, yavaş yavaş."

" Biliyorsun ya, annemle olan bir fotoğrafım vardı küçükken ve ben onu kaybetmiştim. Geçtiğimiz yıllarda online haritalarda bizim mahalleye bakarken annemin görüntüsünü çektiklerini gördüm. Yıllar sonra annemi gördüm noona. Ama kaybolmuş.. Görüntüleri güncellemişler. Artık onu bulamıyorum."

" Ekran görüntüsü almamış mıydın?" kafasını pişmanlık dolu gözlerini kapatarak sağa sola salladı. Ardından dayanamamış olacak ki elleriyle yüzünü kapatıp gözyaşlarını gizlemek istedi. 

" Baekhyun. Ben bulacağım, söz veriyorum." elleriyle gözlerine sıkıca bastırarak sildikten sonra kafasını kaldırıp bana baktı. Bu ıslak gözleri hala hatırlıyordum. Çok sık ağlayan, sulugöz bir çocuk sanırdım seni Baekhyun. Ama sen yalnızca benim yanımda ağlardın. Gözyaşlarının benim için bir inci kadar değerli olduğunu bilseydin eğer ; kıyamazdın, tutardın.


Bölüm Sonu

Küçük GençHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin