Mira' danSabaha kadar Burak' ın başında bekledik. Zaten uyku da tutmadı. Allah' a şükür Burak' ın durumu da iyiydi. Bugün taburcu edilecek zaten. Polisler ifade almaya geldiler, bildiğimiz her şeyi anlattık ama garip olan bir şey vardı. Evden hiçbir şey çalınmamıştı. Sadece ortalığı dağıtmışlardı ve bu beni daha da korkutmuştu. Hastaneden çıkıp bize gittik. Bu akşam Canlar bizimle kalacaklardı. Hepimiz o kadar yorgunduk ki eve gelir gelmez uyumuştuk.
5 saat sonra
Gözlerimi yavaş yavaş araladım. Etrafıma baktığım da akşam olmuştu. "Biz onca saat uyuduk mu ya?" diye düşünmeden edemedim. Canla beraber bu koltuğa nasıl sığdık hayret ettim yani. Neyse Can' ı uyandırmadan yanından kalktım.Yukarı banyoya çıktım elimi yüzümü yıkadım. Dün olanları aklımdan çıkaramıyordum ve hâlâ da korkuyordum. Elimi yüzümü kuruttum sonra da aşağı indim. Salona baktığımda Burakla Deniz, Cerenle Bulut ve Ela ile Alp birbirine sarılarak uyumuştular. Canlarım ya zaten sadece Ceren ve Bulut kaldı onlar da sevgili olsalar tam olacak. Onları şimdi uyandırmayacağım. Önce bir sofrayı hazırlayayım sonra onları uyandırırım. Hemen mutfağa girdim yemek yapmaya başladım. Yemekleri bitirdikten sonra sofrayı da kurdum ve şimdi bizimkileri uyandırabilirdim. Önce Can' ı uyandıracaktım. Hemen Can' ın yanına geldim, yanağına bir öpücük kondurdum ve kulağına fısıldadım.
- Aşkım hadi uyan.
Dedim. Tabi Can' ın uykusu hafif onu öper öpmez uyanmıştı zaten.
- Ben uyumaya devam edeyim sen de beni uyandırmaya devam et.
- Nedenmiş o?
- Çünkü çok güzel uyandırıyorsun.
- Ya hadi kalk, bak yemek hazır.
- Bir kere daha öp kalkacağım.
- Can şansını fazla zorluyorsun.
- Tamam o zaman ben öpeyim.
Dedi ve beni kendine çekti. Şu an dudaklarımız birbirine değiyordu ama istemesem de kendimi Can' dan ayırıp tekrar konuşmaya başladım.
- Hadi ama sofra hazır.
- Tamam güzelim.
Dedi hemen ayağa kalktım ve diğerlerini uyandırmaya başladım.
- Uykucular hadi kalkın.
Diye bağırdım. Herkes yavaş yavaş gözlerini açmaya başladı. Ela gözü yarı açık yarı kapalı konuşmaya başladı.
- Kızım ne bağırıyorsun ya!
- Neden bağırıyorum biliyor musun tatlım çünkü saat akşamın yedisi.
Dedim. Ela şok olmuşçasına başını kaldırdı.
- Mira ciddi misin?
- Kızım inanmıyorsan kalk saatte kendin bak.
Hepsi yavaş yavaş kalkmaya başladılar. Alp sofrayı fark edince konuşmaya başladı.
- Oo yengecim sen bize yemek mi hazırladın?
- Evet.
- Ya varya sen benim en sevdiğim yengemsin
Dedi ve bana sarıldı.
- Teşekkürler de Alp ben senin tek yengen değilim. Senin iki tane daha yengen var.
- Evet ama senin yerin bende ayrı.
Dedi Alp kısık sesle. Ben de ona kısık sesle "Tamam." diye cevap verdim. Gülerek hepimiz sofraya geçtik. Yemeğimizi yedik sofrayı da topladık. Hep beraber salona geçtik. Alp tekrar konuşmaya başladı.
- Yenge biz bu akşam burada kalacağız ya ben sevgilimle beraber yatacağım. Önceden söyleyeyim yani.
- Tamam Burakla Deniz, ben ve Can' da birlikte yatacağız. Bulutla Ceren de birlikte yatsınlar?
Dedim ikisi de kabul etmediler. Ama ben onları ikna etmenin yolunu biliyorum.
- Ceren tamam, diyelim sen ve Bulut ayrı ayrı yattınız, ya bir şey olursa. O yüzden beraber yatın kanka. İşinizi sağlama alın.
İkisi de ikna oldular. Film falan izledik beraber, bayağı da geç olmuştu zaten. Herkese yatacağı odayı gösterdim. Ben ve Can da benim odama gittik. Uzandık ben Can' a sıkıca sarıldım ve yüzünü izlemeye başladım aynı şekilde oda. Öylece uyuyakaldık. Çok kötü kabuslar gördüm. Biz kızlarla arabayla bir yere gidiyorduk. Bir araba bizim arabanın önünü kesti. Arabanın içinde kar maskeli altı tane adam inip bizim arabaya doğru gelmeye başladılar. Arabanın kapısını açıp bizi kızlarla zorla arabadan indirdiler. Kendi arabalarına bindirdiler ve bayılttılar. Korkudan gözlerimi açtım, Allah' ım rüyaymış. Derin derin nefes almaya başladım Can' ın yanından yavaşça kalktım. Odamda ki pencereden dışarı izlemeye başladım. Bir adam bizim kapının önünde bekliyordu. "Bu kim ya?" diye düşündüm. Yoldan geçen biri de olabilir. Saatte baktığımda saat sabahın dördüydü. Tekrar Can' ın yanına uzanıp ona sarıldım. Onun yanında kendimi güvende hissediyordum. Hiç uyumadım, zaten uyku tutmadı. Can' ı izledim, bir insan uyurken bile bu kadar yakışıklı olabilir miydi? Can' ın kokusunu daha fazla almak için ona iyice sokuldum. Can kıpırdamaya başladı, gözlerini açtığında benim uyanık olduğumu görünce konuşmaya başladı.
- Güzelim erkencisin bakıyorum.
- Sende öyle.
- Hadi kalkalım o zaman.
- Yok kalkmayalım, böyle kalalım.
- Hmm bakıyorum da birileri bana doyamıyor.
- Evet doyamıyorum sana.
Dedim. Can beni iyice kollarıyla sardı ve yanağıma bir öpücük kondurdu.
- Çok güzel kokuyorsun.
Dedi Can derin bir nefes alarak.
- Sen de çok güzel kokuyorsun.
Dedim ve Can' a baktım sonra saçıyla oynamaya başladım.
- Ve çok yakışıklısın başıma bir gün dert açacaksın.
- Beni çok mu beğeniyorsun?
- Yani.
Dedim alaycı bir tavırla.
- Nasıl "Yani" Mira.
Dedi Can tek kaşı havada.
- Yani çok beğeniyorum demek istemiştim.
Dedim bana küsmüştü ki arkasını döndü. Sıra kendimi affettirmeye geldi.
- Can şaka yaptım ya. Hem ben seni çok beğeniyorum. Sen benim yakışıklımsın.
Dedim ama bana kırılmıştı o yüzden kendimi tek bir şeyle affettirebilirim.
- Bir kere öpeyim barışalım olur mu?
- Bilmiyorum düşünmem lazım.
- Haa o zaman sen düşün ben gidiyorum.
Dedim tam yataktan kalkıcaktım Can beni kolumdan tutarak kendine çekti. Şu an yüzlerimizin arasında iki üç santim vardı.
- Şaka yaptım hadi öp barışalım.
Dedi Can. Dudaklarımı onun sabırsızlığına inat yavaşça dudaklarına değdirdim.
Bizi bölen kapının tıklatılması oldu. Can' dan istemeyerek de olsa ayrılmak zorunda kaldım.
- Yenge, Can hadi kalkın kahvaltı hazır.
Dedi Alp bağırarak. Canla beraber banyoya gittik, elimizi yüzümüzü yıkadık. Üstümü değiştirdikten sonra ise Canla el ele aşağı indik.
- Vay vay vay siz şu çifte kumrularımıza bakın hele!
Dedi Alp bayağı sesli bir şekilde. Alp' in dediğini karşılık sadece Canla birbirimize bakıp gülümsemiştik sonra yerlerimize oturduk ve kahvaltı etmeye başladık. Kahvaltımız tahmin ettiğimden daha sessiz ilerliyordu. Fırtına öncesi sessizliği bozan yine Alp oldu.
- Ee ne oluyor böyle ya? Düello falan mı var kovboylar gibi?
Alp' in bu heyecanlı sorusuna nedenini anlamadığım şekilde iğneleyici bir ses tonuyla Bulut cevap verdi.
- Hee, düello var. Salonun ortasından da rüzgar nedeniyle bir çalı geçti az önce.
- Ne dedim ben şimdi ya? Yanlış bir şey mi dedim?
- Yok Alpcim, senle bir ilgisi yok. Onun cinleri tepesinde yine.
Dedi Ceren Bulut' a ters ters bakarken. Bu imalı gönderi yerine ulaşınca Bulut şaşkınlıkla Ceren' e döndü.
- Ne alakası var? Ben sinirli falan değilim!
Bulut şu an bize sinirli olmadığını söylüyordu ama farketmeden sesi o kadar yüksek çıkmıştı ki. Ceren aynı şeklide ona cevap verdi.
- Neden bağırıyorsun o zaman şimdi? Hah sinirli değilmiş beyefendi. Çok belli oluyor(!) gerçekten.
Deyip çatalını ağzına götürdü Ceren. Neler oluyordu bunlara böyle? Can aklımı okumuş gibi benim merak ettiğim soruyu sordu.
- Ne oluyor oğlum size?
- Yok bir şey kardeşim.
Dedi Bulut ve tekrar önüne dönüp sıkıntılı bir nefes verdi.
- Öyle olsun.
Deyip çayından bir yudum aldı Can. Gerilim dolu bir kahvaltıdan sonra hep birlikte uçuruma gitmeye karar verdik. İki arabayla yola çıktık. Tepeye varana kadar bizim olduğumuz araba da Alp dışında kimse konuşmadı. Buna ben de dahildim.
- Ne oluyor aga, neyin gerginliği bu ya?
Dedi Alp alınmış gibi halbuki alınmak gibi bir şey söz konusu bile değildi. Hele de bu kişi Alp olunca.
- Yok bir şey aşkım.
- Neden hiç konuşmuyorsunuz o zaman?
- Konuşasımız yok Alp, abartma sen de.
Dedi Ela gülerek, ardından önde oturan bana bakıp ağzını araladı.
- Mira, okulların açılmasına az kaldı. Ne yapacağız?
- Ay hiç sorma onu, ne ara geçti iki buçuk ay? Onu da anlamadım zaten. Bir de daha okul seçecektik değil mi?
Dedim mızmızlanarak, o arada Can bana döndü.
- Güzelim okul seçmenize gerek yok ki.
- Nasıl yani?
- Bizim okula gelin, Alp' in babasının okulu zaten. Ne dersiniz kızlar?
- Yani, şimdi buna sadece biz karar veremeyiz, Deniz ve Ceren' e de sormamız lazım.
- Aynen.
Diye onayladı beni Ela.
- Haklılar.
Can, Alp' in bu kelimesine ona aynadan bakarak göz devirmekle yetindi. Ben ve Ela onları gülümseyerek izliyorduk.
- Ne oldu abi, yanlış bir şey mi dedim ben? Yoksa kızlar haklı değil miydi?
Dedi Alp Can' a doğru eğilip kulağına fısıldayarak. Fısıldamak dediğime bakmayın, Alp' inki fısıldamak dışında her şey olabilirdi. Yani hepimizin net olarak duyabileceği bir şekilde konuşmuştu.
- Oğlum mal mısın? Hadi kulağıma eğildin, fısıldayacaksın. Ne diye fısıldamak dışında başka bir eylemde bulunuyorsun manyak herif?
- Ne var be? Sanırsın adam bıçakladık!
Dedi Alp cırtlak bir sesle. Gören de ne oldu sanacak.
- Ayy tamam bir sakin olun!
Diye bağırdı Ela onlara doğru. Benim koluna vurup onu kendine getirmemle beraber boğazını temizleyip az önce söylediklerine bir açıklık getirdi.
- Yani sakin sakin konuşalım demek istedim.
Dedi masum bir sesle. Herkes onun bu dediğine hafifçe gülerken o ise bize neden gülümsediğimizi sorarcasına bakıyordu. Bütün yol böyle geçti gitti. Uçuruma vardığımızda ilk onlar indi arabadan. Hemen ardından da biz. Her zamanki yerlerimize geçtik. Havanın temiz kokusu kuşkusuz hepimizi rahatlatırken Bulut söze girdi.
- Okulların açılmasına az kaldı, ne yapacağız?
- Ne demek "Ne yapacağız?" her insan okul açılınca ne yapıyorsa biz de onu yapacağız.
- Konu o değil ki.
- Neymiş konu?
- Siz hangi okula gideceksiniz?
- Buluruz bir yer canım, ondan kolay ne var?
- Olmaz öyle, biri size yavşarsa falan haberimiz olmayacak. Ben iyice delireceğim, delireceğiz yani.
Bulut ve Ceren' in diyaloğunu izlerken beklemediğim bir şekilde Alp girdi araya.
- Abi biz arabada Ela'm ve yengeme bizim okula gelmelerini söyledik ama kızlara da sormadan kabul edemeyeceklerini söylediler.
Dedi bizi polise şikayet eder gibi sonra da en masum ifadesini takınarak önüne döndü. Biz bu hâlini şaşkınlıkla gülümseyerek izlerken Alp hiçbir şey olmamış gibi hâlâ önüne bakıyordu.
- Onların okuluna gitme fikri benim aklıma yattı valla. Kızlar siz ne dersiniz?
Dedi Deniz kendi fikrini belirtip soruyu bize yönelterek. O sırada Ela lafa atladı.
- Bana da uyar.
- Ben de tamam diyorum.
Dedim gaza gelmiş bir ses tonuyla. Ardından hepimiz Ceren' e döndük. Herkes onun vereceği cevabı merakla bekliyordu çünkü o kabul etmezse biz de gitmeyecektik.
- Off tamam, sanki hayır desem peşimi bırakacaksınız.
Dedi yarı sinirli yarı gülen bir yüz ifadesiyle. Haklıydı da yani hayır dese ne olacaktı ki? Pes edip onun peşini mi bırakacaktık? Güzel şaka.
- Tamamdır, buradan sonra okula kayıt yaptırmaya gidiyoruz o zaman.
Dedi Bulut Ceren' in gözlerine bakıp tatlı tatlı gülümserken. Ceren bunu farketmişti ama bakışlarını Bulut' a çevirmek yerine uzaklara bakıp gülümsemekle yetindi. Bulut onun bu hareketini hayranlıkla izlerken şüphesiz hepimizin kafasında aynı şey geçiyordu. "Sizin iş olmuş da haberiniz yok." Hepimiz tam olarak bunu düşünüyorduk. Haksız da sayılmazdık zaten. Biz bunları düşünürken vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştık bile. Burak' ın sesiyle hepimiz irkildik.
- Yuh! Ne ara bu kadar vakit geçti ya?
- Ne oldu Burak?
- Okula gitmemiz gerekiyordu güzelim, vaktin nasıl geçtiğini görmemişiz bile.
- O kadar oldu mu ki?
- 4 saat geçmiş, kalkın çabuk! Okula gidip şu kayıt işlerini halledelim de rahat edelim.
Dedi Burak Deniz' e bakıp gülümseyerek. Hep beraber geldiğimiz gibi arabalara yerleşip "yeni okulumuz" a geldik. Koskoca YILDIRIM KOLEJİ yazısının önünde durunca derin bir nefes aldım. Harika olduğunu daha önce söylemiş miydim? Bence de söylememiştim, şimdi söyleyeyim mükemmel bir okuldu. ABD' deki okulumuzdan daha güzeldi. İlk kez sabırsızlıkla okulun açılmasını bekleyeceğim. İşlemler kısa sürmüş olabilir ama benim için fazla uzun bir süreydi. Kayıt işlemleri tamamdı. Bugün Canların evin de hep beraber kalacaktık. Canlara gidişimiz yemek yiyişimiz derken koca bir gün daha bitti. Herkes kalacağı odalara çekilince biz de Can' ın odasına gittik huzurla ilk kez başımı yastığa koymam beni şaşırtırken bugünün yorgunluğunu hâlâ üstümde taşıdığımı farkedince gözlerimi sıkıca hiç açmayacakmışım gibi kapattım ve istediğim olmuş gibi uykuya daldım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ
Teen FictionGökyüzü onlar için bir aynaydı. Bakınca birbirlerini görürlerdi.