10- TAKINTI

39 27 2
                                    


Deniz' den

Duyduklarım, hareket etme isteğimi bloke etmiş gibiydi. Konuşmak, bağırmak, içimdekileri dışarı atmak istedim ama yapamadım. Mira karşıma geçmiş resmen bana "Sırtında ciddi yanıklar var ve iz kalacak." diyordu. Normal bir insan olsa belki kafasına takmazdı ama benim hiç bir şeyim normallik üzerine kurulu değildi. Ben ciddi takıntıları olan biriyim. Sırf bu yüzden defalarca kliniklere yatırıldım, defalarca psikolojik destek aldım. İşe yaramıştı ya da sadece ben öyle sanıyordum. Düzensizliğe bile büyük tepkiler veren ben şimdi sırtımda bir yanık iziyle dolaşacaktım. Öyle mi? Size abartı geliyor olabilir ama ancak yaşayan bilir bunun ne demek olduğunu. Ben de istiyorum herkes gibi olmayı ama değilim. Düzensiz bir şey varsa geceleri uyuyamam. Nefesim daralır, ölecek gibi olurum. Ben takıntılı değilim. Ben takıntılının da takıntılısıyım. O yüzden bu kadar tepki vermiştim. Ağzımdan tek bir kelime çıkmıştı o da "Bırak!" olmuştu. Zaten sonrasında sesim iyice yükselmişti. Hemşire gelip sakinleştirici yapana dek. Sonrası uzay boşluğu gibiydi. Arada sırada ışıklar görüyor ama tepki veremeyecek kadar hâlsiz hissediyordum. Direnmeyi bıraktım ve gözlerimi dış dünyaya kapatıp karanlığa açtım. Ama sandığım gibi olmadı. Simsiyah karanlık yerine yanan bir kıvılcım gördüm. Sonra kıvılcımın alevlere dönüşünü ve içinde kaldığımı gördüm. Çıkmaya çalışıyordum ama başaramadım orada yığılıp kaldım öylece. Sırtımda tarif edemediğim bir acı, inlemelerim ve kendimden geçişim. Sonra bir ara göz kapaklarımı araladığımda birinin bana doğru geldiğini gördüm. O hengamede bile rengini koruyabilmiş yeşil gözleri dikkatimi çeken ilk şeydi. Dağınık saçları yüzünü kapattığı için yüzünü görememiştim. O an aklıma Mira' nın yanındaki kişinin Burak olduğu geldi. Yüzünü hatırlamaya çalıştım. Gözleri kızarmış ve yeşillerine keskinlik vermişti. Neden diye düşünmeden edemedim. Saçları ise ilk baştaki hâline göre daha dağınıktı. Bitkin görünüyordu. Onu gördüğüm an yüzünde gezindi gözlerim. Gözlerinin derinlerine inmek istedim sadece. Sanki gözlerinde hiç kimsenin bulamadığı çok değerli bir hazine vardı ve o bunu kimseye göstermiyordu. Gösterse her şeyi çalınacak gibi hissediyordu. Bunu yorgun bakışlarından kolay kolay anlamak pek mümkün değildi ama sanki benim yaşadıklarımın aynısını yaşayıp yarası tazelendiği için bu kadar net görebiliyordum acısını. Kalbi kırılmış, bir şeyler yarım kalmış ve ruhunu kaybetmiş olduğu aşikârdı.
Onun beni tutup kurtardığı gibi ben de onu çekip almak istedim çıkmaz sokaklarından. Ama ya onu daha fazla kırarsam ya her şeyi daha kötü bir hâle sokarsam... Bunları kafamdan silmek için gözlerimi açmaya çalıştım, başardım da. Etrafımı incelemeye başladım. Kafamı sağa çevirdiğimde yanımdaki koltukta Burak' ın oturur vaziyette uyuduğunu gördüm. Gülümsedim. Evet, ben gülümsedim hem de böyle bir durumda. Gülüşüm söndü, onun yerine gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Ne olmuştu az önce öyle. Ben, Deniz Ünal, çıldırmam gereken yerde gülümsedim hem de bir erkeğe bakarken. Yok ben gerçekten iyi değilim. Halbuki hiç olmadığım kadar huzurluydum. Bu çocuk bana garip bir şekilde güven veriyordu. Belki de bu sadece benim abartımdır, bilmiyorum. Ama ne olursa olsun şu dünyada beni en iyi anlayacak insan oymuş gibi geliyor. Ben hayatı boyunca kimse tarafından tam olarak anlaşılmamış kişiyim, şimdi birinin beni anlamasına çok ihtiyacım vardı. Bariz bu kişi Buraktı. İçimden bir ses Burak' tan asla ayrılmamamı daha doğrusu ayrılamayacağımı söylüyordu. Ben de o sese uyacaktım.

Mira' dan

Deniz' in odasından çıkalı on dakika olmuştu. Oturduğum yerden hışımla kalkıp merdivenlere doğru ilerlemeye başladım. Merdivenlerden aşağıya bakmak başımı döndürmüştü. Bayılacakken biri beni tuttu ve kucağına aldı. Bu kişi Can' dı çünkü kokusunu tanıyordum. Hemşireyi çağırdığını duydum. Hemşire Can' a "Bu odaya getirin." diyordu. Sonra bir yatağa bırakıldığımı hatırlıyorum. Tek hissettiğim koluma vurulan iğneydi. Gözlerim kapalı olmasına rağmen baş dönmem devam ediyordu. Yine de gözlerimi açmaya çalıştım. Gözümü açtığımda Can karşımda endişeli bakışlarla bakıyordu bana. Hemen doğruldum ve kolumdaki iğneyi acısına aldırmadan çıkardım ve yataktan indim. Can arkamdan sesleniyordu ama dönüp ona bakamayacak kadar hâlsizdim.
- Mira nereye gidiyorsun? Mira, Mira!
Diye seslendikten sonra durmak zorunda kaldım. Yine de dönmeyecektim. O bunu farketmiş gibi geldi benim yanıma. Beni kendine çevirdi. Gözlerim öyle aciz baktı ki dayanayıp sarıldı bana. İkimizin de gözleri dolmuştu. Bana sarılmasıyla gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Bunu anlayınca beni kendinden ayırdı. Onun konuşmasına izin vermeden konuşmaya başladım.
- Dayanamıyorum, olmuyor ve olmayacak.
- Neye dayanamıyorsun?
- Deniz' in bu halde olmasına dayanamıyorum. Kardeşim o benim. Eskiden öylesine sıradan şeylere takılıp kalırdı ki psikologlar bile zar zor iletişim kurup onunla konuşurdu. Şimdi bu yangının izlerini silmek çok zor. Çünkü izler hem bedeninde hem de ruhunda var artık.
- Eskiden dedin bak. Yalnızdınız eskiden. Ama şimdi ben varım, biz varız. Artık yalnız değilsiniz.
Dedi ve tekrar sarıldı bana. O ana kadar Can' ın ilgisi, bana en iyi gelen şeydi ve öyle de kalmasını istiyordum. Ondan kısa olduğum için başım kalbinin üstündeydi. Yine deli gibi atıyordu. Bir şey demedim, diyemedim çünkü aynı şey bende de oluyordu. Kalbim firar etmek istercesine çarpıyordu. Bana ne olduğunu sormayın çünkü bana olan şey olmasını korktuğumdu. Adını koyamadığım bir şeyler duygularımı esir almıştı. Çok farklıydı. Nasıl anlatsam? Böyle sanki Can' a karşı hissettiğim şey takıntıydı. Evet, evet takıntıydı. Ama herkese karşı gösterilen bir takıntı değil sadece Can' a karşı böyle. Yine saçmalamaya başladığımı farkedince en iyisinin Can' dan ayrılıp konuşmaya dönmek olduğuna karar verdim.
- Neden bu kadar ilgileniyorsun benimle? Şimdi de yalnız değilsin diyorsun neden?
- Çünkü-
Allah kahretsin ya! Böyle bir şey olamaz. Neden dizilerdeki o konuşmaları uzatma replikleri şimdi benim başıma geliyordu? Off off! Başımı sinirle konuşmayı bölen şeye baktığımda onun Deniz olduğunu gördüm. Şaşkınlıkla bakarken bana seslendi.
- Mira.
- Efendim Deniz. Bir şey mi oldu? Bir şeye mi ihtiyacın var?
Dedim. O ise başını hayır anlamında sallayarak bana doğru yürümeye başladı. Ama sırtındaki yanık buna pek izin vermiyordu. O yüzden yüzünü buruşturarak yanıma yanaştı. Durduğunda acısı azalmış gibi rahatlayarak bana sarıldı. Ağlamaklı bir hâli vardı.
- Mira, korkuyorum!
- Neden canım?
- Ya geçen seferkiler gibi olursa tedavi? Yine mi kliniğe yatıracaklar beni?
Onu kendimden ayırarak cevap verdim.
- Saçmalama! Buna izin vermeyeceğimizi sen de biliyorsun.
O an yüzünde öyle bir minnet ifadesi çıktı ki kendini tutamayıp kahkaha atmaya başladı. Bir yandan göz yaşları akarken bir yandan da gülüyordu. Telaşlanmam gerekiyordu belki ama ben mutluydum çünkü Deniz' i ilk kez tedaviden önce böyle iyi görüyordum. Onunla beraber ben de kahkaha atmaya başladım. Can bize deliymişiz gibi bakıyordu ama bir süre sonra o da gülmeye başlamıştı. Ben güldükçe Can mutlu oluyor gibiydi. Bu yüzden daha fazla gülebilirdim ve aslında güldüm de. Hastanedeki herkes şu an bize bakıyordu. Tabii bakanlar arasında: Ela, Ceren, Alp, Burak ve Bulut da vardı. Hemen Ceren yanımıza gelip sırıtarak konuşmaya başladı.
- Ne oluyor, niye hepiniz deli gibi gülüyorsunuz?
Dedi ama o sırada o da gülmeye başlamıştı. Ardından Ela, Alp, Bulut hatta Burak bile yanımıza gelip gülmeye başlamıştı. Hayatım boyunca merak ettiğim bir soru daha cevap bulmuştu. Gülmek bulaşıcı mıdır? Evet bulaşıcıdır. O gün hayatımda hiç gülmediğim kadar gülmüştüm. Sadece ben değil hepimiz yere düşene kadar gülmüştük. Konu bu değil, asıl konu birimiz için neler yaptığımızdaydı. Birimiz için delirmeyi göze almış sekiz kişiydik o akşam. Bizi daha birkaç gündür tanıyan dört erkekle bir hastane koridorunda deliler gibi saatlerce kahkaha attık. İşte ben bugünü asla unutmayacağım. Sırf diğer kötü günlere inat olsun diye...

Bu bölüm nasıldı sizce? Ehh bu sekizlinin normal olmadığını anladığınıza göre bundan sonraki bölümlerde neler olacak? Tahminlerinizi, yorumlarınızı ve takip etmenizi bekleyeceğim. Sizleri seviyorum❤❤

GÖKYÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin