Mira' danGözlerimi açtığımda parlak ışıklı bir hastane odasında olduğumu farkettim. Krem rengi duvarları, yatağın sağ tarafındaki koltuk, karşımda duran dolaplar... Neden bilmiyorum ama üstüme üstüme geliyordu. Yataktan doğrulmaya çalıştım. Başımın dönmesiyle doğrulduğum yere geri oturdum. Sorgulamak o an aklıma gelmemişti ama ben neden burada olduğumu hatırlayamıyordum. Kendimi zorlamaya çalıştım. İşte her şey gözümün önüne gelmeye başladı. Biz alışverişe gitmiştik sonra sonra...
O an ağzımdan küçük bir çığlık çıktı. Yangın dedim kendi kendime. Yangın çıkmıştı. Ama kızlar... Şimdi daha büyük bir çığlık attım. Neler olmuştu öyle? Korkudan fal taşı gibi açılmış gözlerim ve kızlara bir şey oldu mu diye korkan ben. Her şeyi hatırladım. "Yangın çıkmıştı, kızlar baygındı... Eee ondan sonrası nasıldı?"
Allah kahretsin hiçbir şey hatırlamıyordum.Tekrar denedim.
"Kızlar baygındı. Sonra, sonra ben yardım çağırıyordum. Evet güzel gidiyorum. Sonra dört kişi bize doğru koşuyordu. Ben tam bayılacakken beni tutmuştu. Diğer iki kişi Ela ve Ceren' i kurtardılar. Evet.
O an suratım dehşetle ifade değiştirirken aklıma Deniz geldi.
"Deniz, Deniz' i kimse almadı mı?"
Bunun olma olasılığı yoktu bende. Deniz' e bir şey olmamıştır diyerek avutmaya çalıştım kendimi. Ama hayır, ben neden kendi söylediğime bile inanamıyorum. Emin olmak için hemen hemşireyi çağırdım.
-Hemşire! Hemşire!
Sesim o kadar gür çıkmıştı ki hemşire bir şey oldu sanıp içeri daldı.
-Bir şey mi oldu? Bir yeriniz mi ağrıyor?
Hemşire peşi sıra sorularını sorarken sesindeki endişe onu ele veriyordu.
-Hayır bir şey olmadı. Size bir şey sormalıyım.
-Buyrun?
-Arkadaşlarım Ela Ceren ve Deniz nerede? Getirildiler mi?
-Hemen gidip danışmaya sorup geliyorum.
Birkaç dakika içinde geldi.
-Arkadaşınız Ela ve Ceren hemen karşı odalarda dinleniyorlar.
-Ohh!
Dedim sevinçle. Ama birini unutmuştu. Deniz neredeydi.
-Deniz, Deniz ÜNAL bakmadınız mı?
Kadın üzgün bir şekilde konuşmaya başladı.
-Maalesef Deniz ÜNAL sizin kadar şanslı değil. Şu an yoğun bakımda. Hem çok fazla duman solumuş hem de sırtının bir bölümünde ciddi yanıklar oluşmuş. Maalesef izlerinin geçmesi çok zor olan yanıklar bunlar. Biraz iyileştikten sonra onu estetik cerrahımızla tanıştıracağız. Eğer isterse sırtındaki izleri estetikle düzeltebilir. Bu onun isteğine göre gerçekleşecek.Cümleleri bir bir akıp gitti kulaklarıma doğru. Ama ben hiçbir şey anlayamayacak kadar boşlukta hissediyordum. Sanki dipsiz bir kuyunun içindeyim de yukarıdan bana seslenmişler ama hiçbirini anlamamışım. Öyle çaresiz hissettim ki kendimi, şu an orada olup ona sarılamamak beni delirtiyordu. Kapılar kapalıydı. Biz ise arkalarına sığınmıştık. Kurtarılmayacağımızı bildiğimiz halde birini bekliyorduk.
O an düşüncelerimi bölen şey kapının tıklatılma sesi oldu.
-Gir!
dedim. Kapıdan içeriye doğru bir adım attı. O ana kadar kim olduğunu hatırlayamamıştı. Ama hatırladım. O beni ve arkadaşlarımı kurtarmıştı. Hemen süzülerek içeri girdi. Hemşirenin çıkmasını bekledi. Çıktıktan sonra ise kapıyı kapattı. Bana döndü ve
-İyi misin?
Dedi. O an sesini de hatırladım. Yangın sırasında benim ilgimi sesiyle üzerine çekmişti. Bir an önce kendime geldim. Yoksa ona hayran kaldığımı anlayacaktı. Gözlerimi üzerinden çektim ama onun hâlâ bana baktığını görebiliyordum. Farketmeden gülümsemiştim. Bana baktığı için mi? Neden gülümsemiştim ki Allah kahretmesin bana soru sorduğu için bakıyordu. Hemen cevap verdim.
-İyiyim. Sayende. Sen olmasaydın ben şu an yaşıyor olamazdım. Sen ve arkadaşların, size can borçluyuz.
-Bu arada ben de Can.
-Ben de Mira. Memnun oldum.
Ve evet hikayemiz tam olarak burada, bir hastane odasında, başlamıştı. İçimde buruk bir sevinç vardı. İçimden bir ses bu çocuğun büyük şeyler yaşadığını söylüyor. Ama her şeye rağmen kalbindeki çiçeklere de kimse dokunamamış. İzin vermemiş buna. Bir gün biri gelip o çiçeklerle ilgilensin diye sanki. Off ne diyorum ben yaa! Sakın Mira sakın! Diyerek uyardım kendimi. Hemen Can' a döndüm.
-Beni arkadaşlarınla tanıştırır mısın?
-Tabii. Bekle çağırayım.
Dedi ve odadan çıktı. Arkasından bakakaldım öylece. Kendimi ağzı açık halde gözlerim hülyalı hülyalı bakarken buldum. Derhal kendime geldim. Ben kendime gelene kadar o arkadaşlarıyla içeri geçmişti bile. Hepsiyle tanıştım. Bizi kurtarmalarına rağmen onlarda yangından bir iz yoktu. Biri dışında. Burak. Burak' ın sağ eli sargılıydı.
-Burak eline ne oldu?
Dedim. Sanki söylemek istemiyorlarmışçasına birbirlerine baktılar. Sonra Burak söze girdi.
-Arkadaşını kurtarmaya çalışırken oldu. Önemli bir şey değil zaten.
Dedi sanki konuyu değiştirmek istercesine. İçimden Deniz' e olanları biliyor mu diye düşünmeden edemedim. Hemen bunu soruya döktüm.
-Deniz' e neler olduğunu biliyor musun?
-Biliyorum.
Dedi zoruna giden bir şey varmış gibi. Belki de vardı(!)
-Sırtında ciddi yanıklar vardı. Ben gördüm.
Dedi. Şok oldum. O görmüştü. Hemen sordum.
-Sen nereden biliyorsun?
-Onu oradan çıkarınca farkettim. Elime değiyordu.Bunu söylerken içi ezilmiş gibi yüzünü buruşturdu. Haklıydı da. Anlatırken bile benim de içim bir tuhaf olmuştu. Bir de o görmüş ve dokunmuştu. Kötü bir anı olmuş olmalı. Sonra Burak buna dayanamıyormuş gibi kafasıyla veda ederek dışarı çıktı. Biz arkasından bakakaldık. Yoksa bu çocuk Deniz' e aşık mı olmuştu? Of ne diyorum ben ya? Can' a döndüm ve
- Ben bir kızlara bakayım.
- Dur ben sana yardım edeyim.
Can hemen yanıma gelip kalkmama yardım etti.
- Teşekürler.
Diyerek odadan çıktım.Benim odamın karşısında iki oda vardı. Bunlar kesin kızların odalarıydı. Önce sağ taraftaki odaya girdim Ela' nın odasıydı. Ela' ya baktığımda ağlıyordu
-Ela niye ağlıyorsun?
-Deniz...
diyebildi sadece. O da Deniz' e olanları biliyordu.
-Şşş ağlama Deniz' e hiç bir şey olmadı.
Öyle söylerken bile benim içim gidiyordu.
- Deniz iyileşicek değil mi Mira?
- Sen Deniz' in bizi bırakacağına inanıyor musun?
-Hayır.
-Eee o zaman neden ağlıyorsun?
-Ya bilmiyorum.
-Deniz için güçlü durmalıyız. Tamam mı?
-Tamam.
-Şimdi sen dinlen ben bir Ceren' e bakayım.
-Ben de Ceren' i görmek istiyorum.
-Sen dinlen sonra Ceren' i görürsün. Zaten hemşirenin de haberi yok odadan çıktığımın.
-Tamam. Görüşürüz.
-Görüşürüz.
Ela' nın odasından çıktım ve Ceren' nin odasının girdim. Ceren çok üzgündü. Beni görür görmez.
-Mira Deniz' e olanları duydun mu?
Demek Ceren' in de haberi var dı. O yüzden üzgündü.
-Evet duydum.
-Keşke gitmeseydik alışverişe. Size dedim gitmeyelim diye.
-Keşke demek için çok geç Ceren.
-Evet. Malesef çok geç.
Ceren' in de içi yanıyordu ama belli etmiyordu.
-Ceren ben çıkayım sen dinlen.
-Tamam.
-Üzülme. Deniz iyileşecek.
Başını aşağı yukarı doğru salladı. Odadan çıktım. Can ve arkadaşları da koridorda oturuyorlardı. Son yirmi dört saatte yaşadıklarım geçti gözümün önünden. Birden başım dönmeye başladı. Duvara tutunmaya çalıştım ama olmadı başım çok şiddetli dönüyordu. Birkaç saniye sonra ise bayıldım. Bilincim tam olarak yerinde değildi. Çünkü duyduklarım azalıyordu ve bir süre sonra sesler tamamen kesildi. O süre içinde duyduklarım. Can arkadaşlarına hemşireyi çağırın diyordu. Can yine beni tam zamanında tutmuştu. Sonrası yok.Evet arkadaşlar yorum yapmayı unutmayın. Sizi seviyorumm

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ
Teen FictionGökyüzü onlar için bir aynaydı. Bakınca birbirlerini görürlerdi.