Mira' danDuygusal konuşmamızın ardından yola devam etmiş ve Ceren' in evine varmıştık. Arabadan ineceğim sırada geri dönüp Can' ın yanağına küçük bir öpücük kondurdum. Bunu beklemediği için afallamıştı. Şaşkın bir şekilde bana döndü. Yüzlerimiz arasında şimdi santimler kalmıştı. Bu hareketiyle de ben hazırlıksız yakalanmıştım. Benim bu hâlimi görünce gülümsedi.
- Nasıl oluyormuş?
- Ne?
- Hazırlıksız yakalamak.
- Hazırlıksız yakalanmadım ki.
Dedim yalan söylediğimi belli etmemeye çalışarak ama pek başarılı olduğum da söylenemezdi. En iyisi bunu düşündüğümü belli etmememdi.
- Öyle olsun bakalım.
Dedi Can. Yutkunarak geri çekileceğim sırada elimi tutup beni durdurdu.
- Seni seviyorum.
Söylediği şey yelkenleri suya indirmeme sebep olmuştu. Gülümseyerek konuştum.
- Ben de seni seviyorum. Yarın akşam görüşürüz.
- Görüşürüz güzelim. Sen bu akşam Ceren de mi kalacaksın?
- Evet.
- Yarın seni burdan alayım o zaman.
- Yok evden al. Çünkü yarın hazırlanmak için eve geçeceğim.
- Tamam bitanem. Ha bu arada mümkünse fazla güzel olma. Adam dövmekle uğraştırma beni.
- Mümkünse sende karizmanı evde bırak. Saç baş yolmak istemiyorum.
Gülerek arabadan indim. Ceren' in kapısını çaldım. Kapıyı çalışan açtı ve konuşmaya başladı.
- Hoşgeldiniz Mira hanım.
- Hoşbulduk. Ceren nerede.
- Ceren hanım odasında. Hemen çağırıyorum.
- Yok ben odasına çıkıcam.
- Peki efendim.
Hemen merdivenlerden yukarı Ceren' in odasına çıktım. Kapıyı çaldım gir sesini duydum ama tekrar çaldım kapıyı, yine gir sesini duydum. Ama içeri girmedim tekrar kapıyı çaldım bu sefer Ceren çok sinirlenmiş olmalı ki kapıyı hışımla açtı. Tam bağırıcaktı ki ben olduğumu fark etti.
- Mira sen miydin ya?
- Evet bendim. Benden başka kim olabilir ki?
- Doğru senden başka kimse yapmaz.
Dedi gülümseyerek.
- Ee beni özlemedin mi?
- Çok özledim.
Dedi. Birden boynuma atladı. Bende ona sıkıca sarıldım. Benden ayrıldı ve elimden tutup odasına çekti.
- Geç içeri de her şeyi anlat.
Odasına girdim ve yatağına oturdum Ceren de yanıma oturdu. Başımı o an farketmişti ki korkuylayla konuşmaya başladı.
- Mira başına ne oldu.
- Önemli bir şey değil. Sorun yok.
- Ne demek sorun yok Mira? Başında niye sargı var?
- Ya önemli bir şey yok. Anlatıcağım ama sakin ol. Tamam mı?
- Off! Tamam anlat.
Her şeyi Ceren' e anlattım. Düşüşümü, kaldırılışımı, hastaneyi her şeyi ama Canla sevgili olduğumuzu anlatmadım. Çünkü onu en sona bırakıp sürpriz yapmak istedim ki Ceren bu konularda her zaman diğer kızlardan daha anlayışlı olmuştu.
- Başına neler gelmiş haber verme zahmetine bile girmemişsin Mira. Aşk olsun! Bir dakika sen o yüzden mi beni arayıp babana bir şeyler söylememi istedin? Sen dün akşam hastanede mi kaldın? Delireceğim şimdi anlatsana!
- Allah' tan sakin ol dedim Ceren.
- Ya bırak beni de anlat.
- Evet dün gece hastenede kaldım.
- Niye bana anlatmadın?
- İyi de daha kimseye anlatmadım ki.
- Off Mira off! Ee Can hep yanında mıydı?
- Evet hiç ayrılmadı yanımdan.
Bunu söylerken gülümsemiştim. Ceren' den kaçar mı hiç?
- Ne oluyor kız? Can deyince gözlerinin için parladı resmen. Deli gibi gülümsedin birden.
- Biz Canla beraberiz.
Tek seferde söyledim. Tabii Ceren' in yüzünde şok ifadesi belirdi.
- Ceren. Ceren iyi misin?
Biraz kolundan sarsınca kendine geldi ve konuştu.
- Mira ciddi misin sen?
- Evet ama sen sevinmedin mi?
- Yok çok sevindim. Sadece şok oldum. Ayy Mira şimdi siz birlikte misiniz Canla?
- Evet.
- Gel sana bir sarılıyım. Canım arkadaşım benim hiç ayrılmazsınız inşallah.
- İnşallah.
- Ee nasıl oldu? Anlatsana ya!
- Tamam kızım bir sakin ya! Ben bu kadar heyecanlanmadım.
- Of tamam anlat hadi.
Dedi sabırsızlıkla. Anlatmaya koyuldum. Anlattım da anlattım sonunda bitirebildim. Resmen akşam olmuştu. Ben Ceren' e döndüm ve konuşmaya başladım.
- Ceren benim babamları aramam lazım.
- Ara. Rıza amcaya Ceren bırakmadı bir akşam daha kal dedi dersin.
- Öyle diyeyim değil mi?
- Öyle söyle sen.
Hemen babamı aradım.
- Babacım.
- Efendim kızım.
- Ben bir şey söyleyecektim de sana. Müsait misin?
- Müsaitim kızım söyle.
- Ben bu akşam da Cerenler de kalacağım.
- Neden kızım?
- Baba Ceren çok ısrar etti. Bu akşamda kalmam için.
- Ama kızım bizde seni çok özledik.
- Baba yarın eve geri geleceğim. Lütfen.
- Tamam kızım. Ama yarın akşam evdesin değil mi?
- Evet yarın işim var biraz dışarıda sonra evdeyim.
- Tamam o zaman yarın görüşürüz kızım.
- Görüşürüz babacım.
- Ceren' e de selam söyle.
- Söylerim.
Dedim ve telefonu kapattım. Ceren' e döndüm babamın selamını da söyledim. Tekrar yerime oturdum bu sefer Ceren de bende susmayı tercih ettik. Ben Can' ı düşünmeye başladım. Çok özledim Can' ı yaa. Arasam mı acaba? Belki müsait değildir? Acaba ne yapıyor? Benim bu düşüncelerimi bölen şey telefonumun çalmasıydı. Telefonuma baktığımda Can arıyordu. Allahım kalp kalbe karşı dedikleri bu olsa gerek. Tabi Ceren Can' ın aradığını görünce kulağını telefonuma yapıştırdı resmen. Hemen telefonu açtım.
- Bitanem ne yapıyorsun?
- Hiç Cerenle oturuyoruz. Sen ne yapıyorsun canım?
- Ben de seni düşünüyordum.
- Gerçekten mi?
- Evet gerçekten. Hem ben seni çok özledim.
- Daha bugün beraberdik ya.
- Ama yanımda olmadığın her saniye özlüyorum seni.
Dediğine karşılık sadece kıkırdadım.
- Yarın akşam dışarıda konuşuruz bunları. Öptüm görüşürüz.
- Arabadakinden sonra bunu da kaldıramam yalnız.
- Yaa! Neyse hadi kapat.
- Tamam yarın akşam görüşürüz bitanem. Seni seviyorum.
- Bende seni seviyorum canım.
Dedim ve kapattım. Ceren bana döndü ve konuşmaya başladı.
- Kızım sen deli gibi aşık olmuşsun bu çocuğa.
- Evet deli gibi aşığım Can' a.
- İlk kez bu kadar birini seviyorsun Mira.
- Can benim ilk ve son aşkım olacak. Onu çok seviyorum.
- Hiç ayrılmazsınız inşallah.
- İnşallah.
- Mira bir şey soracağım.
- Sor.
- Kızlar biliyor mu?
- Yok söylemedim onlara. Aslında sanada şimdi söylemiycektim ama dayanamadım.
- Bulutlarda bilmiyor değil mi?
- Benim bildiğim kadarıyla kimse bilmiyor. Bence sizi bir araya toplayıp söyleyelim.
- Bence de öyle yapın. Peki annenlere ne zaman söyleyeceksin?
- Ya annem ve babam sorun değil ama abime nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.
- Aras abi bir şey demez bence.
- Evet kıyamaz bana o.
- Aras abi Can' ı tanıyor mu?
- Evet hastanede tanıştılar.
- Eee o zaman.
- Bilmiyorum Ceren.
Dedim. Odanın kapısı çaldı Ceren gir diye seslendi. Gelen evde ki çalışandı.
- Yemek hazır efendim.
- Tamam şimdi geliyoruz.
Kadın kapıyı kapattı ve dışarı çıktı. Ceren bana döndü ve konuşmaya başladı.
- Hadi yemeğe inelim.
- Hadi.
Cerenle birlikte önce elimizi yüzümüzü yıkadık sonra aşağı yemeğe indik. Metin Amca ve Leyla Teyze bizi bekliyorlardı masada. Metin Amca söze girdi.
- Mira kızım hoşgeldin.
- Hoşbulduk Metin Amca.
- Gelin hadi yemekler hazır.
Başımızı evet anlamında sallayarak masaya geçtik. Metin Amca bana dönüp konuşmaya başladı.
- Mira, kızım babanlar nasıl?
- İyiler Metin Amca, sağol.
- İyi, iyi. Ha bu arada kızım Deniz' in durumu nasıl? Bir gelişme var mı?
- Valla Metin Amca hastaneye gitmedim dün ama en son hepimiz hastane koridorunda kahkaha atıyorduk.
- Nasıl?
- Bilmem, birden hepimizi gülme krizi tuttu.
- Aa hayrola?
Dedi Leyla Teyze. Çok şaşırdıkları yüzlerinden belli oluyordu ama bir o kadar da sevinmişlerdi. Ne de olsa Deniz' in böyle bir gelişme göstermesi şaşılacak bir şeydi. Hem, dün Ela ile de konuşurken de Deniz' in durumunun daha iyi olduğunu, moralini yüksek tuttuğunu söylemişti. Deniz iyileşmeye başlamıştı.
- Biz de anlamadık aslında. İlk bende başladı, sonra Can, Ceren derken baktık ki hepimiz koridorda deli gibi gülüyoruz.
- Az daha bize beyaz gömlek giydireceklerdi anne. Zar zor kurtulduk valla.
Dedi Ceren gülerek. Tabii söyledikleriyle hepimiz gülmeye başladık. Biz böyle gülerken kapı çaldı. Hizmetli koşarak kapıyı açtı. İçeri girenleri görünce ben de Ceren de şok olmuştuk. İkimiz de aynı anda aynı ses tonunda bağırdık.
- Deniz!
Evet, gelen kişi Deniz' di. Ama nasıl? En iyisi ona sormaktı.
- D-deniz ne işin var senin burada? Niye hastanede değilsin?
Soruma Deniz yerine koluna girmiş ve yürümesine yardım eden Ela cevap verdi.
- Doktor tedavisine evde devam edilebileceğini söyledi. Bugün hastaneden çıkardık onu.
- Gerçekten mi? Ama niye evde değilsin sen?
- Özlemedin mi kızım ya? Bu neyin sorgusu?
Dedi Deniz. Tabii biz anında yanına koştuk ve sarıldık ona. Ayrılınca konuşmaya başladı.
- Annemle babam dışarıda bekliyor. Sizi görmeye geldim, ondan sonra da zaten eve gideceğiz.
- Yaa! Burada kalmayacak mısın yani?
Dedi Ceren dudağını büzerek.
O sırada Ela konuştu.
- Gözünüz arkada kalmasın. Bizimkilerden izin aldım. Bir hafta ben kalacağım yanında.
- Tamam diğer hafta da ben kalırım.
Dedi Ceren. Sonra annesine döndü.
- Değil mi annecim?
- Evet kızım. Tabii kalabilirsin.
Dedi Leyla Teyze içten bir gülümsemeyle. Sonra tekrar konuşmaya başladı.
- Deniz, kızım nasılsın?
- İyiyim Leyla Teyze, sağol. Siz nasılsınız?
- İyiyiz kızım sen de sağol. Gelin hadi sofra hazır. Hep beraber bir yemek yiyelim.
- Yok Leyla Teyzecim size afiyet olsun. Annemler bizi bekliyor.
- Onlar da gelsinler.
- Yok. Biz eve geçeceğiz Leyla Teyzecim. Tekrar teşekürler.
- Tamam kızım siz bilirsiniz. Annenle babana selam söyle.
- Söylerim Leyla Teyze.
Dedi Deniz. Gitmeden önce ayak üstü biraz konuştuktan sonra Ela' ya, Deniz' den gizli, dikkatli olması için birkaç şey söyledik. Zaten sonra da gittiler. Biz de masaya geri döndük. Cerenle ben yemeklerimizi boğulurcasına hızlı yiyorduk. Tabii bunda Ceren' e çok nadir attığım "Konuşmamız lazım." bakışı da etkili olmuştu. Sonunda yemeklerimizi bitirmiştik. Metin Amca ile Leyla Teyze' ye afiyet olsun dedikten sonra koşarak odaya çıktık. Hemen konuya daldım.
- Deniz psikolojik destek almayı kabul etmiş mi?
- Evet, sen hastaneden gittikten yaklaşık yarım saat sonra hemşireyi çağırıp psikolojik destek almak istediğini söylemiş.
- Peki estetik konusu?
- O konu yaş. Kimse konuşmaya cesaret edemiyor.
- Nasıl ya? Off! Neyse buna da şükür. En azından diğerleri kadar zor olmadı. Bir dakika ya. Biz Deniz' den bahsediyoruz değil mi? Deniz nasıl, ne zamandır bu kadar anlayışlı ve sakin kalır oldu?
- Sence?
Dedi Ceren gülerek. Aa! Tabii ya. Burak sayesinde olmuştu bunlar.
- Bak sen şu işe.
Dedim sesli düşünerek.
- Deniz de Burakla çıksa.
- Evet yaa.
- Ela da Alp' le.
- O da güzel olur.
- Sana da Bulut' u ayarlayalım. Tamam çok güzel oluruz.
Dedim Ceren' e. Hayallere daldığı için ne dediğimi tam olarak anlamamıştı. Yine de ne söylediğini bilmeden cevap verdi.
- Hıhı, aynen öyle.
Bunu dediği an büyük bir kahkaha attım. Kahkahamla uykudan uyanmışçasına bakışlarla baktı bana.
- Ne? Ne dedim ben az önce?
- Sana Bulut' u ayarlayalım çok güzel oluruz dedim sen de aynen öyle dedin.
Dedim sırıtarak. Ceren bana cinayet işlemişim gibi bakıyordu. Tabii ben bu bakışı görünce tekrar gülmeye başladım.
- Ne gülüyorsun Mira ya? Gafil avlıyorsun resmen!
- Demek ki gerçekten Bulut' a karşı bir şeyler hissediyorsun canım.
- Ya hiç de bile tamam mı? Öyle bir şey yok, uydurma!
Dedi Ceren kaşlarını çatıp dudaklarını büzerek. Yüz ifadesi çocuklarınkine benziyordu. Zaten Ceren hep böyleydi, bir şeyleri inkâr edince çocukça tepkiler verirdi. Eh ne yapalım o da böyle olsun bakalım.
- Ya Cerencim bak ben senin çocukluğunu bilirim. En eski arkadaşın benim. Seni tanıyorum, sen bir şeyleri inkâr edince böyle davranırsın güzelim. Hadi şimdi dökül. Neler oluyor?
- Ya ben bir şey saklamıyorum ki! Mira bak sakın Bulut' un yanında da böyle şeyler söyleme. Tamam mı?
- Niye söylemiyeyim? Madem bir şey saklamıyorsun o zaman sorun da yok.
- Yok sen yine de söyleme.
- Bak istemiyorsun işte. Demek ki hoşlanıyorsun Bulut' tan. Doğruyu söyle Ceren!
- Off tamam ya. Evet, yani galiba, sanırım... Bilmiyorum yaa. Ben daha önce böyle hissetmedim ki, ne yaşadığımı bileyim.
- Arkadaşım anlamayacak ne var? Aşık olmuşsun işte, hayırlı olsun.
Ben bunu söyleyince Ceren' in gözleri doldu. Gülüşüm söndü onu öyle görünce.
- C-ceren ne oldu? Ceren!
- Ben... Şimdi... Aşık mı...
Devamını getiremedi çünkü Ceren duygusal yanının tersine aşka inanmayan biriydi. Tabii bunda bugüne kadar aşık olmamasının payı da büyük. Ona göre insanlar en fazla birbirinden hoşlanırdı ve sevgili olurlardı ama asla aşkı böyle bir şeyin içine koymazdı. Ee onun hesaba katmadığı şey ise bu oldu.
- Bence Bulut da senden hoşlanıyor.
Benim dediklerim Ceren üzerinde nasıl bir etki bırakmışsa artık konuşma tarzı değişti birden.
- Harbi mi lan? Yani... Gerçekten öyle mi görünüyor?
- Evet aynen öyle görünüyor. O gün koridirda kahkahalara bağulduğumuz zaman sana nasıl baktığını o zaman gördüm. Aynı şekilde Alp Ela' ya, Burak da Deniz' e öyle bakıyordu.
- Yuh! Zaten bir tek Can sana öyle bakmıyordu.
- Hayır Can hep bana bakıyordu zaten. Neyse karıştırma orayı. Demem o ki Cerencim; ikiniz de birbirinizi seven ama kendilerine itiraf edemeyen insanlar olmuşsunuz, haberiniz yok.
- Ne?
Dedi Ceren. Şaşırmadım aslında, çünkü bu Ceren' in bir şeyi kabulleniş kelimesiydi. Eğer ona onunla ilgili kendisinin farkında olmadığı bir şey söylerseniz vereceği kabulleniş cevabı "Ne?" olur. Merak etmeyin, alışıyorsunuz... Ama keşke söylemeseydim ya. Yemin ediyorum bütün gece uyutmadı beni. Yok "Bulut bana nasıl bakıyor, nereden anladın, ne zaman gördün?" diyerek başımı şişirdi. Bunca yıllık arkadaşımın bu kadar konuşabildiğini ben bile bilmiyordum ya. Resmen on bir yıldır ne kadar konuştuysa hepsini bir geceye sığdırdı. Bir süre sonra kulaklarım onu duymayı reddedince ben de Can' ı düşünmeye başladım. Yüzünü, gözlerini, elmacık kemiklerini, kusursuz vücudunu... Gerçekten ya! Bu çocuğun liselilere göre fazla gelişmiş bir vücudu vardı ve bu onu daha fazla çekici yapıyordu. Off yine sıcak bastı ya! Neyse şimdi gözlerimi kapatıp uyumazsam Can' ı arayacaktım. En iyisi uyuyup sabah olmasını beklemekti.Evet, sevgili okurlarım. Beğendiniz mi bu bölümü? Sizce sabah neler olacak? Düşüncelerinizi ve fikirlerinizi bekliyorum. Sizleri çok seviyorumm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ
Fiksi RemajaGökyüzü onlar için bir aynaydı. Bakınca birbirlerini görürlerdi.