Selam! Nasılsınız bebeklerim? Umarım iyisinizdir... <3 Yeni bölüm biraz gecikti farkındayım çünkü sonu hakkında kafamı karıştıran birkaç şey vardı, sonunda çözdüm. Umarım keyifle okursunuz. Hem bu bölümde Kuzey'in de gözünden okuyacağız. <3Keyifli okumalar diliyorummm! Bölüm sonunda görüşürüz! <3
3) Sevilmeyen MarullarKuzey...
Afra yanımdan ayrıldıktan sonraki yaklaşık on dakika boyunca onun sırt çantasını çekiştire çekiştire önümde ilerleyişini izledim. Sadece bir kez dönüp arkasına bakmıştı, onda da heyecanla elimi kaldırıp el sallamıştım ona ama o bana karşılık bile veremeden yanındaki hoca bir şeyler anlatmaya başlamıştı hararetle. Neler söylediğini bu mesafeden duyamıyordum ama Afra'nın çatılan kaşlarından işlerin istediği gibi gitmediğini anlayabilmiştim. Belki de uçağı rötar yapmıştı ve birkaç saat daha burada kalacaktı? Ah keşke...
Ama Afra'nın da içinde bulunduğu kalabalık hareketlenmeye başlayınca bu düşüncemin gerçekleşmeyeceğini anlayarak yerimde huzursuzca kıpırdandım. Ağırlığımı topuklarımdan parmak uçlarıma vererek boş boş sallanmaya başladım havaalanının orta yerinde. Sıkıntıyla, Afra'sız iki hafta neler yapabileceğimi düşünmeye başladığım sırada Afra simsiyah, atkuyruğu saçlarını savurarak bana hızla el salladı. Ona karşılık verdiğimde ise artık çoktan gözden uzaklaşmıştı.
Daha fazla havaalanında oyalanmadan ben de çıkışa doğru ilerlemeye başladım. Bir yandan da kolumdaki saati kontrol edip işe geç kalmamış olmayı umuyordum ama saat sandığımdan da erkendi. Çalıştığım yerdeki patronun bana biçtiği sürenin bitmesine yaklaşık bir buçuk saat vardı. Ben de bu süreyi bir yerlerde kafa dağıtarak geçirmeyi umuyordum ve tabii ki benim kafa dağıtma anlayışım Afra'dan ibaretti. Cebimdeki telefonu çıkarıp internete girerek Afra'nın uçuş detaylarını beşinci kez kontrol ettim. Ardından İtalya'daki şehirlerin teker teker hava durumlarına bakarak onu nasıl bir ortamın beklediğinden emin oldum. Ardından olası acil durumlarda nerelere gitmesi gerektiğiyle alakalı elli sekiz defa yaptığım araştırmanın elli dokuzuncusunu yapmaya koyulacaktım ki bir araba kornasının kulaklarımı delip geçmesiyle olduğum yerde sıçradım. Elimde telefonla otoparka kadar yürürken önüme bile bakmamıştım.
Araç içindeki sürücüye elimi kaldırarak saçma bir kusura bakmayın, işareti verip telefonu cebime sokuşturdum. Aynı cebimdeki araba anahtarlarını çıkarıp Afra'nın koyu kırmızı renkteki Mini Cooper model arabasına binerken hala daha dikkatsizliğime sinirliydim. Öncesinde sayısız kere baktığım şeylere yeniden bakmak zorunda hissettiğim için, az kalsın kazaya sebebiyet veriyordum. Afra daha öncesinde beni defalarca uyararak bu paranoyakça takıntılarımdan vazgeçmemi söylemişti ama bu benim elimde olan bir şey değildi. Mesela Afra'nın uçağının havalandığı ilk andan yere indiği ana kadar sayısız uçak kazası sahneleri ya da bir grup kaçakçının uçağı kaçırma teorileri beynimin içinde dönüp duracaktı. Ve bu benim istemli olarak yaptığım bir şey değildi. Çok garipsin, demişti bana yeni tanıştığımız zamanların birinde. Bu kadar manyak bir kafaya sahipsin ama dışarıdan gayet normal görünüyorsun. Arada abuk subuk takıntıların göze çarpıyor evet ama... Ardından onda nadir olarak görünen bir gülümsemeyle bakmıştı bana. Bence seninle iyi bir ikili olabiliriz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RENKLERİN SESSİZLİĞİ
Teen Fiction''Sen, kendini cehennemin kapısındaki Beatrice olduğuna inandırmışsın ama değilsin. Sen, Michelangelo'nun kazıdığı mermerden bir meleksin. Beyaz mermerim yoktu belki de ama ben de seni bu kilden yaratmak istedim. Kendini bir de benim gözlerimden gör...