Gözlerim yazdığı şeyin doğruluğu üzerine yavaş yavaş ona dönerken başını hafifçe yana yatırıp aşağı yukarı salladı. Ardından yeniden elimi tutacak sanmıştım ki aramıza belli bir mesafe bırakarak defterine bir şeyler yazdı. Bana doğrulttuğu defterin ardından boştaki elini havaya uzattı.
''Benimle kaybolmaya var mısın?''
Bu sadece bir soru değildi, öylesine sorulan. Barış'ın yoğunlaşan gözlerinden, gözlerinin buz mavisinden okunan şey bundan çok daha fazlasıydı.
Düşünmedim. O an, o dakika, ben geleceği düşünmedim. Vatikan'da, bir bazilikadaydım ve karşımda bana bakan buz mavisi gözlerle birlikte kendi dünyamdaydım.
Düşünmek istemedim.
Elimi yavaşça uzattım, gözlerim gözlerindeyken. Gözleri, bir an bile kırpılmadan, kısa bir süreliğine uzattığım elime gitti. Ardından yumuşayan bakışları, dudaklarına bir gülümseme bahşetti.
Omuzları, huzura ermiş gibi usulca aşağı inerken, aramızdaki mesafeyi kapattım ve elini tuttum. Bu ona verilebilecek en güzel cevaptı, konuşmama gerek yoktu.
Aramızdaki mesafeyi kapattım ve elini tuttum. Bu, o gün Barış ile aramızda başlayan şeyin ilk kıvılcımıydı.
Bu kıvılcımın havai fişekli bir gösteriye mi yoksa koca bir yangına mı dönüşeceğini, ben o gün düşünmek istemedim.
Uzattığım elimi tutmasına izin verdim.
Ben o gün, kaybolmama izin verdim.
- BÖLÜM SONU -
Bölümün çok ama çok kısa olduğunun farkındayım bebeklerim fakat bunun bir nedeni var. Nedenini kitap final yaptıktan sonra anlayabileceğiz ancak bu kısalıktan dolayı bir sonraki bölümü de ya yarın ya da ondan sonraki gün yükleyeceğim. <3
Bölüm hakkındaki tüm oy, yorum ve görüşlerinizi beklerim! ^^ <3
İletişim:
Instagram / iremsray
Afra Kara Tumblr / beatriceinheaven
Barış Sonat Tumblr / b-sonat
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RENKLERİN SESSİZLİĞİ
Teen Fiction''Sen, kendini cehennemin kapısındaki Beatrice olduğuna inandırmışsın ama değilsin. Sen, Michelangelo'nun kazıdığı mermerden bir meleksin. Beyaz mermerim yoktu belki de ama ben de seni bu kilden yaratmak istedim. Kendini bir de benim gözlerimden gör...