[Birthday]
LalisaBazen hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Geçmişimi, geleceğimi, sevdiklerimi... Beynimin bomboş olduğu zamanlar çoğunlukla uyurdum. Uyumak güzel bir kaçış yoluydu. Hastalığımdan da uyuyarak kaçıyordum. Hastaneye yatalı üç gün olmuştu.
Kemoterapiye devam ediyorduk ancak doktor ilik nakli için başvuruda bulunmuştu. Bir haftanın sonunda vücudumda bir değişiklik olmazsa ilik nakli olacaktım. Yani, bulursak tabi... Annem ve babamınki Lily'ye uymamıştı, dolayısıyla bana da uymazdı.
Kapı çaldığında bakışlarım oraya çevrildi. Taehyung ve Chaeyoung yüzlerinde gülümseme ile içeri geldiler. Onları görünce sevinçle gülümsedim. "Hoş geldiniz!"
"Hoş bulduk!" dedi Chaeyoung ve gelip yavaşça bana sarıldı. Taehyung da gülerek sarıldığında sırıtarak baktım ikisine. "Eee, yeni evli çift. Nasılsınız bakalım?"
"İyiyiz, ya sen?"
"Gördüğün gibiyim. Bütün gün yatıyorum." Arkama yaslandım. "Balayı işiniz ne oldu sizin? Neden hâlâ Kore'desiniz?"
Chaeyoung iç çekip elimi tuttu. "Sen bu haldeyken hiçbir yere gidemeyiz Lisa. Bu sefer de itiraz etme, sen iyileştiğinde gözüm arkada kalmadan gideceğim."
Gülümsedim burukça ve bende elini tuttum. "Eee, ben yokken neler yaptınız?" Taehyung omuzlarını silkti. "Çalışmak dışında hiçbir şey."
"Mina'nın doğum günü için bir şeyler düşünüyoruz ama Jungkook, Mina'nın parti istemediğini söylüyor."
"Evet, benim yüzümden istemiyormuş." İç çektim. "Akşam buraya gelecek. Onunla konuşurum." Taehyung'a döndüm. Jungkook bu aralar pek uğramıyordu buraya. "Tae? Jungkook genelde şirkette mi?"
"Hayır, tedavisine gidiyor. Şey, bu aralar biraz fazla kabus görüyormuş da. Bunu düzeltmek için uğraşıyorlar." Dudaklarımı büzdüm. Bazı geceler benimle Jungkook kalıyordu ve uykusundan sıçrayarak uyanıyordu. Kabuslar görmesi beni çok üzüyordu. Arkama yaslandım. İyi olacaktık, olmak zorundaydık.
×××
Yazardan
Jungkook, telefonunu masanın üstüne koyup banyoya girdiğinde, minik Mina ufak adımlarla masaya doğru yaklaştı. Aklında bir şeyler vardı ve bunu babasına sormaya cesaret edememişti. Yavaşça babasının telefonunu aldı ve salona geçti.
Jimin ona bazı şeyleri göstermişti ve hatırladığı kadarıyla Hyunjin'i arayacaktı. Tabii, okuma bilseydi daha kolay olurdu.
Telefonun kilidi olmadığı için rahatça açtı ve Jimin'in ona gösterdiği gibi rehbere girdi. Kaşlarını çattı ve düşünmeye başladı. Hyunjin'in yaka kartındaki harfleri zihninde canlandırdı ve rehberdeki isimlerle karşılaştırdı.
Sonunda doğru ismi bulduğunda üstüne tıkladı ve arama başladı. Heyecanla telefonu kulağına götürdü. İkinci çalışta nihayet açmıştı.
"Jungkook? Merhaba."
"Hyunjin abi, ben Mina."
"Mina mı? Beni nasıl arayabildin sen?"
"Boş ver şimdi bunu, ben seninle konuşmak istiyorum. Ama bunu babamdan gizli yapmamız gerek. Jimin amcam beni senin yanına getirmeyi kabul etti. Birkaç saate gelsem olur mu?"
"Olur tabii canım, müsaitim ben. Bekliyorum seni. Ama babanın haberi olsa daha iyi olmaz mı?"
"Henüz değil. Teşekkür ederim, görüşürüz." Heyecanla telefonu kapatıp koşarak yerine koydu ve odasına çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
commuovere • liskook
Fanfiction"Sana bir soru sorabilir miyim?" "Evet, tabii." "Sen benim babamsın, değil mi?" "Evet, öyleyim." "Peki, benim annem nerede?" Commuovere (İtalyanca); "İçinizi ısıtan ve gözlerinizi yaşartan bir hikaye" 𝘣𝘵𝘴 & 𝘣𝘱 𝘧𝘢𝘯𝘧𝘪𝘤