[Child's affection and Confidence]
RM - Moonchild
Lalisa ManobanPanik, korku ve heyacan. Üç duyguyu da aynı anda hissediyordum ve elim ayağım birbirine girmişti. Odama koşmuş, kendimi kapının arkasına atmıştım. Ağlamak istiyordum ama ağlayamıyordum.
"Ne yapacağım?" diye fısıldadım boş odaya. Birinin beni şimdi yok etmesini istiyordum. Dudaklarımı ısırdım, neden bu kadar korkuyordum ki? Magazinler her zaman doğru haberleri yapmıyorlardı. Annemlere doğruları söylediğimde ortalık sakinleşecekti.
Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Odadan çıktım ve Jungkook'un odasına doğru koştum. Kapıyı alacaklı gibi çalarken, hızla açıldı ve uykulu gözlerle bana bakan Jungkook ile göz göze geldim. "Magazine çıktık." dedim nefes nefese. "Ve annemler Tayland'dan buraya geliyorlar."
×××
Ruhun en çok beslendiği şey, acıydı. İnsanlar acıyla doğuyor, acıyla büyüyor, acıyla öğreniyordu. Kalplerimiz acıyla harmanlanıyor, ruhumuz kırık parçalardan oluşuyordu.
Güven... İnsanlar birbirlerine hep güveniyor, sonra da yara alıyorlardı. Ben bırakmıştım bunu. Güvensem ve bu boşa çıksa bile bekliyordum deyip geçiyorum.
Şu an, karşımda oturan annem bile bana güvenmiyordu. Gözleriyle anlatmıştı bunu. Titreyen ellerimi birleştirdim ve dudaklarımı ısırdım. "Alt tarafı magazine çıktım diye mi Tayland'dan buraya kadar geldiniz?"
Babam kaşlarını çatıp, gözlerini bana çevirdi. "Jeon Jungkook kim? Ve sen neden bu adamla magazine çıkıyorsun?"
İç çektim, saat akşam yediydi. Jungkook sağ olsun, annemleri havaalanından alıp eve getirmişti. Onlara hâlâ ne diyeceğimi bilmiyordum.
"Lalisa," dedi annem sert ses tonuyla. "Bana burada ne yaptığını açıkla." Yutkundum ve gözlerimi onlara çevirdim. "İşe başladım, Jungkook'un kızına bakıyorum. Yatılı olarak,"
Babam gözlüklerini düzeltip bana kaşlarını çattı. "Yatılı olarak mı? Kalacak bir yerin yok muydu senin?"
"Yurt beni atmıştı baba. Ayrıca ne var bunda?"
"Her neyse, toparlan. Gidiyoruz." Annem aniden ayağa kalktığında şaşkın gözlerim onu izledi. "Ne? Nereye?"
"Bizimle birlikte Tayland'a geliyorsun. Artık Kore'de okuyamazsın, biliyorsun durumumuz belli."
"Ben işe başladım! Kendi paramı kazanıp bitireceğim okulu!" Bende ayağa kalktım ve babama baktım. O anneme göre daha anlayışlıydı ancak şu an gözleri, sadece anneme bakıyordu. "Baba!"
"Lisa, senin hakkında ne dediklerini görmedin mi? Onların eline malzeme veremezsin! Tayland'a dönüp herkesin ağzını kapatacağız!"
"Ben kimseye malzeme falan vermiyorum! Ayrıca ben artık çocuk değilim, ne istersem onu yaparım!"
Öfkem damarlarımı cayır cayır yakmaya başlamıştı. Annem de öfkeli gözlerle bana baktı. "Çok sevgili (!) akrabalarımız bana senin hakkında neler diyor biliyor musun? " Babam kolunu tuttu, "Yapma,"
Kaşlarımı çattım. "Ne diyorlarmış?" Umrumda bile değildi aslında. Ben insanların düşüncelerine göre yaşayan biri değildim ve asla da olmayacaktım.
"Kızın elin erkeğinin yanında!"
"İyice şey olmuş."
"Aileden uzak kalırsa böyle olur işte, ordan burdan toplarsın kızını."
"Zamanında beni dinleseydin böyle olmayacaktı!"Duyduklarım, kısa bir an gözlerimin dolmasını sağladı. Ancak bekliyordum, akrabalarımız insanları böyle yargılamaya bayılırdı. "Ve sende onların sözlerine inandın mı?" dedim, yaşadığım hayal kırıklığı sesime de yansıdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
commuovere • liskook
Fanfiction"Sana bir soru sorabilir miyim?" "Evet, tabii." "Sen benim babamsın, değil mi?" "Evet, öyleyim." "Peki, benim annem nerede?" Commuovere (İtalyanca); "İçinizi ısıtan ve gözlerinizi yaşartan bir hikaye" 𝘣𝘵𝘴 & 𝘣𝘱 𝘧𝘢𝘯𝘧𝘪𝘤