[Real Feels]
LalisaKalp, insanların en değerli organıydı. Ancak kimse ona değerliymiş gibi davranmıyordu. Kırılan kalpleri onarmak çok zordur. Emek, sabır ve zaman ister.
Kalbim defalarca kırılmıştı ama şimdi neden kırıldığını bile hatırlamıyordum. Ama unutmadığım tek bir kırık vardı, o da kardeşimle paylaştığım odada ilk kez yalnız uyuduğum geceye aitti.
Lily öldükten sonra kalbim buz tutmuştu benim. Etrafımda olan insanlara hiçbir zaman tam anlamıyla alışamamış, onları hayatıma kabul edememiştim. Minnie ve Bambam hariç elbette... Onlar bu hayata tutunmama çok yardım etmişlerdi.
Şimdiyse aşık olmuştum. Patronum olan adama hemde... Duygularımı gizlemeye çalışmıştım ama bir türlü olmamıştı.
Ben ne kadar düşünmesemde, hissetmek istemesem de ona duygusal anlamda çok fazla his besliyordum. Bu iyi değildi. Hemde hiç değildi... İnsan patronuna aşık olur muydu? Olmamalıydı.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Bunu Jungkook'la konuşmalıydım ama kendimi hiç hazır hissetmiyordum. O hâlâ eşini seviyordu, bu duygular yüzünden işime son verebilirdi...
Dudaklarımı ısırdım korkuyla. Arafta kalmak berbat bir histi. Keşke ne olacağını bilseydim... O zaman her şey daha kolay olurdu.
İçimde bir ses bunu Jennie ve Chaeyoung'la konuşmam gerektiğini söylüyordu. Minnie'ye kalsa, gidip duygularımı Jungkook'un yüzüne söylemeliydim. Onu dinlemeden önce, birde diğerleri ile konuşsam iyi olurdu. Sonuçta onlarda benim arkadaşlarımdı.
Derin bir nefes alıp, başucumdaki ışığı kapattım ve başımı yastığa koydum. Düşünceler çoğu zaman uyutmuyordu. Beynimi kemiren birer virüs gibiydiler. Gözlerimi yavaşça kapattım ve güzel şeyler düşünmeye çalıştım. Belki sabah kendimi çok daha iyi hissederdim.
×××
Mina oyun odasına geçtiğinde, Jennie ve Chaeyoung merakla bana bakmaya başladılar. "Anlat bakalım." dedi Jennie, kahvesinden bir yudum alıp. "Neymiş bu kadar önemli olan konu?"
"Jungkook." dedim gözlerimi önümdeki kahve bardağıma çevirip. "Eyvah, ne oldu?" dedi Chaeyoung. Derin bir nefes aldım. "Şey... Bunu size söylerken bile geriliyorum. Ben... Ben ona aşık oldum."
Evet, ilk kez duygularımı yüksek sesle dile getiriyordum. Aşk... Ne kadar yoğun ve büyük bir duyguydu. Ben öyle kolay birine beslemezdim bu hisleri. Jungkook benim için gerçekten özel biriydi.
"Şaka yapıyorsun? " dedi Chaeyoung şaşkınca. Jennie de şaşkınca bakıyordu bana. Utanarak gülümsedim ve yanaklarımı ellerime yasladım. "Hayır, şaka yapmıyorum. Ben ona aşık oldum."
"Yok daha Amerika." dedi Jennie kahvesini masaya koyup, ardından bana yaklaştı. "Yemin et."
"Yemin ederim."
"OHA!" dediler aynı anda. Güldüm, çok komik görünüyorlardı. "Lisa, emin misin? Bak sonradan şaka falan yaptım dersen kötü olur."
"Hayır, şaka falan değil." Boğazımı temizledim ve gözlerinin içine baktım. "Pekala, şoku atlatın üstünüzden. Sizce... Duygularımı ona söylemeli miyim?"
"Evet!" dedi Chaeyoung heyecanla. Jennie ise kararsız gözlerle bana baktı. "Henüz değil." Dudaklarımı büzüp baktım ona. "Neden?"
"Çünkü... Bilirsin, o senin patronun. Önce onun ne tepki vereceğini öğrenmemiz lazım. Biz Yoongi ile falan ağzını ararız onun."
Chaeyoung "Evet, bu daha mantıklı." diyerek katıldı ona. Başımı salladım. "Peki öyleyse." Arkama yaslanıp sırıtarak Chaeyoung'a baktım. "Eee, düğün ne zaman?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
commuovere • liskook
Fanfic"Sana bir soru sorabilir miyim?" "Evet, tabii." "Sen benim babamsın, değil mi?" "Evet, öyleyim." "Peki, benim annem nerede?" Commuovere (İtalyanca); "İçinizi ısıtan ve gözlerinizi yaşartan bir hikaye" 𝘣𝘵𝘴 & 𝘣𝘱 𝘧𝘢𝘯𝘧𝘪𝘤