[Missing]
Lalisa ManobanGeçmiş, insanların kanayan yaralarının en büyük sebeplerindendir. Bir insan acıtan geçmişini unutmazsa, geleceği kirlenir. Geçmiş, tıpkı bileğine bağlanmış bir kelepçe gibidir ve ondan kurtulmazsan yaşayamazsın.
Lily'yi unutamazdım. Onu unutmak demek, çocukluğumu, gençliğimi ve geleceğimi silmek demekti. O benim güzeller güzeli kardeşimdi,onu nasıl silebilirdim? Geçmiş canımı acıtıyordu ama onu hafızamdan söküp atamazdım.
Islak kirpiklerimin verdiği his yaşadığımı hissettirirken, karanlık gökyüzüne baktım. Saat sabah dörttü, kabus görüp uyanmış ve balkona atmıştım kendimi.
Ilık rüzgar gri saçlarımı savururken, Lily'nin sözleri düştü aklıma. "Sana en çok siyah saç yakışıyor..."
O gittikten sonra kestim saçlarımı.
O gittikten sonra boyattım.
Çünkü aynada görmeye dayanamıyordu yüreğim. Her gördüğümde yaralarım kanıyor, boğuyordu beni.Ölümün ne kadar acıttığını kardeşim sayesinde anlamıştım bende. Bunun bir son olmadığını ve ona önünde sonunda kavuşacağımı biliyordum. Ancak onsuz geçen süreyi nasıl tek başıma tamamlayacağımı bilmiyordum. Omuzlarımdaki yük ayağa kalkmamı engelliyordu.
Elimi çeneme yasladım ve soğuk demire yaslandım. Jungkook'un evinden tüm Seul manzarasını görebiliyordum. Uzaktaydık ve bu hoşuma gitmişti.
Şehrin kalabalığından ve insanların anlamsız gürültülerinden uzak olmak ruhuma iyi gelmişti.
Yüzüme buruk bir tebessüm yayılırken gözlerimi yıldızlara çevirdim. Annem Lily gittikten sonra bana şöyle demişti; "İnsanlar öldüklerinde yıldızlar gibi olur. Onlara dokunamazsın, ulaşamazsın ama hep orada olduğunu hisseder ve görürsün. Lily hep bizimle olacak Lisa..."
Kardeşimin varlığını ruhumda hissediyordum. O sanki bu dünyadan ayrıldıktan sonra benim ruhuma tutunmuş, orada can bulmuş gibiydi.
"Lisa?" Aniden onun sesini duymamla irkilerek arkamı döndüm. Uykudan yeni kalktığını belli eder bir şekilde, saçları dağılmış gözleri kızarmıştı.
"Neden uyanıksın bu saatte?" diye sordu uykulu sesiyle. Sesi bile kusursuzdu ve bu panik yapmama neden oldu. "Uyku tutmadı." dedim kendime geldiğimde. Tekrar demire yaslanıp, ufka baktım. O da yanıma gelip benim gibi demire yaslandı.
Bir süre sessizce gökyüzünü izledik. Ben ona kaçamak bakışlar atarken, o gözlerini bir saniye bile ayırmadan izledi yıldızları. Yuri'yi mi düşünüyordu acaba? Yuri ve onun geçmişi hakkında bir şeyler öğrenmek istiyordum ama bunu ona sormaya cesaretim yoktu.
"Yıldızlar bize ne kadar uzak." diye mırıldandı. "Tıpkı kaybettiğimiz insanlar gibi." Evet, tahmin ettiğim gibi Yuri'yi düşünüyordu. "Öyle." diye cevap verdim.
"Sende mi birini kaybettin?" diye sordu bana bakarak. O anda gözlerim doldu çünkü bir an Lily'nin ölmediğini sandım. Buruk gülümsemem dudaklarımdaki yerini aldığında başımı salladım. "Kardeşimi."
"Huzur içinde yatsın."
"Eşinde öyle." Cümlemle birlikte donuk gözleri gözlerimi buldu. Bana nasıl baktığını anlayamadım çünkü yüzünden ne düşündüğü anlaşılmıyordu. Bir şey demedi ve tekrar gökyüzüne baktı.
Merakımı daha fazla bastıramadım ve ona sormaya karar verdim. Boğazımı temizledim ve cesaretimin parçalarını topladım. "Bunu sorduğum için kızmayın ama, eşiniz nasıl biriydi?"
![](https://img.wattpad.com/cover/232339884-288-k185152.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
commuovere • liskook
Fanfiction"Sana bir soru sorabilir miyim?" "Evet, tabii." "Sen benim babamsın, değil mi?" "Evet, öyleyim." "Peki, benim annem nerede?" Commuovere (İtalyanca); "İçinizi ısıtan ve gözlerinizi yaşartan bir hikaye" 𝘣𝘵𝘴 & 𝘣𝘱 𝘧𝘢𝘯𝘧𝘪𝘤