[Lies and truth]
BTS - The Truth Untold
LalisaYalanlar bazı durumlarda hayatımızı kurtarabilirdi. Bazı durumlarda söylemek zorunda olabilirdik, bazı durumlarda da hayatımızı mahvedebilirlerdi.
Doktorlar benim için bir umut olduğunu söylüyordu. Ama benim bedenim tam tersini söylüyordu. Tedaviye başlayalı iki hafta olmuştu. Saçlarım dökülmeye ve yavaş yavaş yatağımdan kalkamamaya başlamıştım. Birde üstüne yemek yedikten sonra kusmam eklenmişti.
Herkese iyiyim diye yalan söylüyordum. Çünkü onların umutları da sönerse kendimi suçlardım. Mina'ya yalanlar söylüyordum, iyiyim, yok bir şey,mutluyum... Bana inanıyormuş gibi bakıyordu ama Jungkook'un yanına gidip inanmadığını söylediğini duyuyordum.
Üç gün sonra ise Taehyung ve Chaeyoung'un düğünü olacaktı. Bana birçok kez erteleyeceklerini söylemişlerdi ama ben kabul etmemiştim. Eğer öleceksem, onların mutluluğu gördükten sonra ölmek istiyordum.
Ölüm.
Ne kadar soğuk bir kelimeydi. Düşünmek bile vücudumun buz kesmesine sebep oluyordu.Jungkook artık fazla şirkete gitmiyordu. Genelde evde ben ve Mina ile ilgileniyordu. Yanımda her zaman gülümsüyordu ama gece olup odasına çekildiğinde ağladığını duyuyordum.
Herkes yalan söylüyordu. İyiyim, her şey yoluna girecek... Kimse iyi değildi ve hiçbir şey yoluna girmeyecekti. Hastalığım ilerliyordu, biliyordum. Doktorlar iyiye gidecek dese de, gözleri söylediklerine inanmıyordu.
Şimdiyse odamda, yorganımın altına saklanmış ağlıyordum. Gece yarısını geçmişti, herkes yataklarındaydı. Jungkook'un uyumadığını buradan bile hissediyordum.
Benim için ne kadar korktuğunu biliyordum. Daha öncede sevdiği kadını kaybetmişti ve yine kaybetmek üzereydi. Onun durumu daha kötüydü.
Taehyung bana onu sürekli kontrol ettiğini, tedavisine de gittiğini söylüyordu. Bazen hastanede uyuyakaldığımda gidiyormuş. Uyandığımdaysa hep yanımda oluyordu.
Cansız bir gülümseme yer edindi dudaklarımda. Benim hayallerim vardı; Jungkook'la uzun bir ömür geçirecek, Lily'ye verdiğim sözü tutacaktım.
Yaşlarla dolu gözlerimi kapattım ve dua ederek kendimi uykunun kollarına teslim ettim. Yarın, yeni bir gündü. Yarın, yeni umutlar doğururdu.
×××
"Lisa senin için de siyah bir elbise düşünüyorum. Nasıl olur?" Jisoo'nun sorusu ile önümdeki kahveyi itip ona baktım. "Olur," Gülümsedi ve elindeki deftere not aldı. Hep birlikte şirketin restoranındaydık. Öğle yemeği saatiydi ancak ben hariç herkes yemeğini yemişti.
İştahım yoktu ve gün geçtikçe daha çok zayıflıyordum. Moralimi bozmamaya çalışıp, Chaeyoung'a baktım. "Gelinliğin hazır mı Chae?"
Heyecanla başını salladı. "Evet, o kadar güzel oldu ki!" Jisoo gururla gülümsediğinde hepimiz onu güldük. Hepimizin kıyafetleri onun markasından olacaktı.
"Resmen iki gün kaldı," dedi Jennie, Jay'i masaya oturtup. Jay bu aralar çok enerjikti ve her yeri dağıtmak istiyordu. "İtiraf etmem gerekirse Taehyung'la evleneceğinizi hiç düşünmemiştim." dedi Jisoo arkasına yaslanıp.
"Bende." dedi Chaeyoung gülerek. "Ama oluyor işte," Gülümsedim ve onlara tek tek baktım. Hepsinin mutlu olması benimde mutlu olmamı sağlıyordu.
Eve geldiğimizde Mina ile biraz oyun oynadım. Jungkook benim yorgunluğum arttığı için eve yardımcı almıştı ve üç günde bir bize gelip, ihtiyaçlarımızı karşılıyordu. Yani, artık resmi olarak bir bakıcı sayılmazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
commuovere • liskook
Fanfiction"Sana bir soru sorabilir miyim?" "Evet, tabii." "Sen benim babamsın, değil mi?" "Evet, öyleyim." "Peki, benim annem nerede?" Commuovere (İtalyanca); "İçinizi ısıtan ve gözlerinizi yaşartan bir hikaye" 𝘣𝘵𝘴 & 𝘣𝘱 𝘧𝘢𝘯𝘧𝘪𝘤