[Mysterious]
Lalisa ManobanSaatler geçti, o uyudu ama benim gözüme bir damla uyku girmedi. Başı hâlâ omzumdaydı ve uzun süredir o halde uyuduğu için artık omzum ağrımaya başlamıştı. Yine de uyanmasından korktuğum için kılımı bile kıpırdatmadım.
"Baba?" Mina'nın uykulu sesini duyduğumda endişeyle dudaklarımı ısırdım. Bizi bu halde görürse ona ne diyecektim? Bu yüzden yavaşça doğruldum ve Jungkook'un başını sanki bir tüye dokunuyormuş gibi avuçlarımın arasına alıp usulca yastığa koydum.
"Lisa?" Bu sefer sesi biraz ağlamaklı çıkmıştı. Saçlarımı düzeltip yavaşça kapıyı açtım. Mina yavaş adımlarla merdivenlerden iniyordu. "Buradayım," dedim yumuşak sesimle.
İrkilerek bana baktı ama gözleri gözlerimle buluştuğu an parıldadı. Elindeki ayıcığa sıkıca tutundu ve koşarak bacaklarıma sarıldı. "Korkunç rüya gördüm."
Dizlerimin üstüne eğilip ona sıkıca sarıldım ve saçlarını okşadım. "Şşş, buradayım. Geçti, sadece kabustu." Minik kolları boynuma dolandığında gülümseyerek onu kucağıma aldım ve odasına doğru yürüdüm.
Saat üç olmuştu ve o saate kadar nasıl uykuya dalamamıştım hiç anlayamamıştım. Mina'yı yatağına yatırdım ama gözleri hiç uyuyacakmış gibi bakmıyordu.
Üstünü örttüm ve yanaklarını sıktım. "Sen uyuyana kadar buradayım. Korkma tamam mı?" Başını salladı ve gözlerini kapattı. Bir süre bekledim ancak aniden gözlerini açtı. "Babam nerede?"
"Odasında."
"Neden yanıma gelmedi? Hep gelirdi." Dudaklarımı büzdüm. "Birazcık hasta, hem seni uyandırmak istemedi." O da dudaklarını büzüp doğruldu ve ayıcığına sarıldı. "Yanına gideyim mi? Onu öpmeden uyuyamam ben."
Gülümsedim. Onun isteklerini reddetmek hoşuma gitmiyordu bu yüzden başımı sallayarak onayladım ve elini tutup, onu Jungkook'un odasına götürdüm. Koridordan vuran loş ışık odaya hafif bir aydınlık sağlasa da içerisi yine de karanlıktı.
Mina gülümsedi ve elimi bırakıp yavaşça yatağa çıktı. Yine aynı yavaşlıkla Jungkook'un yanağından öptüğünde Jungkook mırıldandı ama uyanmadı. "Babam sıcacık." diye fısıldadı bana bakıp. Kaşlarımı çatıp yatağa oturdum ve elimi alnına götürdüm. Haklıydı, Jungkook hâlâ cayır cayır yanıyordu.
"Henüz iyileşememiş." diye fısıldadım. "Hadi bakalım, sen uyu bende babanı iyileştireyim." Dudaklarımdan dökülen kelimeler bana Jisoo'nun sözlerini hatırlattı: "Bence ona iyi geleceksin."
Tüylerim diken diken olurken Mina'yı odasına götürüp yatırdım. Zaten birkaç dakika içinde uykuya dalmıştı. Hızlı adımlarla Jungkook'un yanına döndüm. Ateşi neden düşmüyordu?
Dudaklarımı ısırdım ve ateş ölçeri alıp bir kez daha ateşini ölçtüm. 39.2Eyvahlar olsun... Havale geçirecekti şimdi! Sorunumuz şuydu,ben ateşini nasıl düşürebilirim bilmiyordum. Yapabileceğim her şeyi yapmıştım. Ya hastaneye gidecektik ya da Jungkook soğuk su ile duş alacaktı.
Dudağımı öyle bir dişledim ki canım acıdı. Bıkkınca nefesimi verdim. İlk önce sakin olmalıydım. Her insan hasta olabilirdi ve duşa girmek zorunda kalabilirdi. Ama her çalışan patronunu duşa sokmazdı.
İç sesimi aceleyle susturup Jungkook'a yaklaştım ve onu hafifçe dürttüm. "Jungkook, uyan hadi." Mırıldandı ama gözlerini açmadı. Bir kez daha dürttüm. "Çok ateşin var, uyan." Yavaşça gözlerini açtı ve yutkundu. "Neler oluyor?" diye sordu çatallaşan sesiyle. "Saat kaç?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
commuovere • liskook
Fanfiction"Sana bir soru sorabilir miyim?" "Evet, tabii." "Sen benim babamsın, değil mi?" "Evet, öyleyim." "Peki, benim annem nerede?" Commuovere (İtalyanca); "İçinizi ısıtan ve gözlerinizi yaşartan bir hikaye" 𝘣𝘵𝘴 & 𝘣𝘱 𝘧𝘢𝘯𝘧𝘪𝘤