e l e v e n

3K 277 146
                                    


[Past Life]
Lalisa

Mina uyuduktan sonra, yavaş ve sessiz adımlarla odasından çıktım. Jungkook yine gelmemişti ve Mina onu beklerken uyuyakalmıştı.

Cebimden telefonumu çıkardığımda saat gözüme takıldı. Neredeyse bir olmuştu. Endişe yine uğursuz tohumlarını yüreğime serperken, Jungkook'u bir kez daha aradım.

Çaldı, çaldı, çaldı... Tam vazgeçiyordum ki garip bir şekilde açıldı. "Jungkook?" dedim birkaç saniye bekledikten sonra. Hışırtı sesinden sonra, boğuk sesi kulaklarıma doldu. "Lisa?"

"Neredesin? Çok merak ettim seni,"

"Ben... Ben eve gelemedim. Üzgünüm." Kaşlarımı çattım. Bir şey olmuştu ve bana demiyordu. "Ne oldu?"

"Lisa... Kendimi berbat hissediyorum." Burun çekme sesi geldiğinde, çoktan kapıya doğru yürümeye başlamıştım. Ama Mina'yı bırakıp gidemezdim ki... "Jungkook, neredesin sen? Taehyung'a haber veriyorum şimdi,"

"Uçurumdayım," dedi ve yine burun çekme sesi geldi. Belli ki ağlıyordu, kaşlarımı çattım. Düşündüğümden çok daha ciddi bir şey olmuştu sanırım.

"Bekle, tamam mı? Taehyung'u bekle." Telefonu aceleyle kapattım ve Taehyung'un numarasını tuşladım. Üçüncü çalışta nihayet açmıştı.

"Alo?" dedi uykulu sesiyle. "Taehyung, uyandırdım üzgünüm ama acilen Jungkook'un yanına gitmen lazım."

"Neden? Evde değil mi o?"

"Hayır, az önce aradım ve ağlıyordu. Uçurumdaymış, çabuk yanına gitmelisin."

"Tamam," Telefonu kapattıktan sonra, koltuğa oturdum gergince. İşe başlarken her şeyin bu kadar gergin ve korkutucu hissettireceğini düşünmemiştim. Sanırım, bu belayı çekmem yüzündendi...

×××

"Jungkook!" Taehyung, aceleyle arabadan indi ve uçuruma doğru yürüdü. Kayalara vuran denizin uğursuz sesi, onu ürkütmeye yetmişti.

Jungkook, kayalıkların üstünde oturmuştu ve ağlıyordu. Taehyung onu gördüğünde birkaç saniye duraksadı. Tıpkı, o geceki gibiydi her şey. Ancak arayan Yuri değil, Lisa'ydı...

Yutkundu ve hızlıca Jungkook'un yanına oturdu. Onu omuzlarından tutup kendine bakmasını sağladı. "Kafayı mı yedin oğlum sen? Gece gece neden buradasın?"

"Hyung," dedi Jungkook titreyen sesiyle. Ağlamaktan gözleri şişmişti ve burnu kızarmıştı. "Yuri benim yüzümden öldü değil mi?"

Aniden gelen bu soru karşısında Taehyung birkaç saniye afalladı. Kaşlarını çattı ve "Ne saçmalıyorsun?" dedi. "Yine mi sarhoş oldun?"

"Üç kadeh içtim ama başım dönüyor." dedi burnunu çekip. "Ama Yuri'ye zarar verdim hyung... O, o öldü." Hıçkırdı ve Taehyung'a sarıldı. Taehyung ne yapacağını bilemiyordu. "Neyin var Kook?" Yavaşça sırtını okşadı. "Ne oldu?"

"Yuri'yi incittim... Hemde çok kez. O benim yüzümden öldü."

"Jungkook, Yuri kaza geçirdi. Sen hiçbir şey yapmadın."

"Yaptım!" diye bağırdı, başı Taehyung'un göğsünde olduğu için sesi boğuk çıkmıştı. "Kahretsin yaptım! Hatırlıyor musun hyung, ilk arabamızın kutlama kokteylini... Yuri, o kahrolası adamla flört etmişti..."

"Etmedi Jungkook..."

"Etti! Bende onu incittim, hemde hamileyken. O benim yüzümden öldü." Taehyung artık hem korkmaya hemde endişelenmeye başlamıştı. Jungkook kafayı yemiş gibi davranıyordu ve o da ağlamaya başlamıştı.

commuovere • liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin