Melek

419 39 7
                                        

***EunJi'nin Ağzından***

 Tam 1 dk sonra kalktı ve merdivenlerden koşarak indi. Yüzüme bile bakmamıştı. İster istemez arkasından koştum.  İçimden bir ses onu takip etmemi söylüyordu. Hızla okul binasından çıktı ve kenardan taksi çevirmeye çalıştı. Bir yandan da lanet ederek saçlarını karıştırıyordu ve ağlıyordu. Arabamın okul bahçesinde olduğunu hatırlayıp araba koştum ve arabamı çalıştırıp önünde durdurdum. Boş gözlerle bakmaya devam ettiğinden arabadan inip kolundan tutup arabaya doğru çekiştirmeye başladım. Ama pek etkili olmadı.

Ben: Acelen yok mu ? Bin hadi.

 Bir saniye duraksadıktan sonnra ön koltuğa oturdu. Ben de hemen sürücü koltuğuna geçtim. 

Ben: Nereye ?

TaeMin: A-ah. T-telefonunu kullanabilir miyim? 

 Telefonumu cebimden çıkarıp eline verdim. Gerçekten zombi gibi gözüküyordu. En az benim kadar kafası karışık duruyordu. Elleri titrediğinde bir türlü numaraya yazamamıştı. Elinden telefonu aldım.

Ben: Numarayı söyle.

TaeMin: 010*****

 Numarayı tuşlayıp aradım ve TaeMin'in elinde verdim. Telefonu verirken eli elime değmişti ve bu titrememe sebep olmuştu. Burası fazla mı sıcak ne ? *-*

*TaeMin'in Ağzından*

 Bana neden yardım ettiğini anlamamıştım ama tuhaf bir şekilde onun yanındayken sanki üzerimdeki yük biraz da olsa hafiflemiş gibiydi.  Telefonu elime aldığımda ellerim titriyordu. Olanlara inanmak istemiyordum. Bunların hepsi kabus olmalıydı değil mi ? Annem yaşıyordu değil mi ? O asla bizi bırakıp gitmezdi. Ailemizi bir arada tutan oydu. Eve gittiğimde salonda oturmuş elinde pirinç ayıklayarak pembe dizisini izliyor olacaktı değil mi ? Yanına gidince bana sarılacak ve her şey yolunda oğlum diyecekti. De-değil mi ?  Kesinlikle kabus görüyordum ama kabuslarda melekler olduğunu bilmiyordum. Seninle ağlayan acını paylaşan ve sana yardım eden bir melek. 

  Elimden telefonu aldı. Düşüncelerle boğulmuş ellerim titrerken ve göz yaşlarım akarken telefonu çift görüyordum. Numarayı yazamadığımı anlamış olmalıydı. Telefonu elimden aldı. Numarayı söyle dediğinde babamın numarasını verdim. Telefonu bana geri uzattı. Telefon çalıyor ve çalıyordu. Tekrar tekrar aradım. Şu lanet olasıca telefonunu neden açmıyordu?! Çaresiz hissediyordum. Tamamen çarasiz...

EunJi: Başka arayabileceğin biri var mı ?

 Kafamı salladım ve telefonu uzatıp 14 yaşındaki mide kanseri  kardeşimin numarısını verdim. Önce ona ulaşmalıydım.  Annemi öğrenmemeliydi. En azından amaliyatı olana kadar. Ondan bunu saklamam gerekiyordu. Telefonu geri bana uzattığında boğazımı temizledim. 2. çalışta açmıştı.

Ben: M-MinJi.

MinJi: Oppa! Babamla annem neredeler biliyor musun ? Bugün hiç ziyarete gelmediler. 

 Sesi o kadar güçsüzve hayal kırıklığıyla dolu çıkmıştı ki içim acıdı. Ona annemizin öldüğünü ve babamıza ulaşamadığımı nasıl söyleyecektim?  Babam şuanda bir yerlerde içiyor olmalıydı. Her zaman böyleydi. Bir sorunla karşılaştığı zaman yükü bana yıkıp gider içer ve gelip daha fazla sorun çıkarırdı. Onu suçlamıyordum. Bütün bunlara rağmen o iyi bir babaydı. Gözyaşlarımı silip boğazımı tekrar temizledim.

Ben: O-oh! MinJi bugün biraz işleri varmış. Onların yerine ben geleceğim. Yaramazlık yapma ve beni bekle tamam mı ?

MinJi: Heooll! Çocuk muyum ben oppa -.- Çabuk gel seni çok özledim ^^

 Ben: O-oh! Görüşürüz.

 Telefonu kapattığımda zorla tuttuğumun göz yaşları düşemeye başladı. Hıçkırarak ağlıyordum. Nasıl bu hale gelmiştik. Mide kanseri kardeşim 1 aydır hastanede yatıyordu ve 2 gün önce amaliyatını yaptıracak paramız ve sevgi dolu neşeli bir ailemiz vardı. 2 günde her şey nasıl bu kadar değişmişti? Hepsi o kalpsiz piç herif yüzündendi! 

 EunJi'ye hastanenin adını söyledim. EunJi eğildi ve kemerimi bağladı. Bir an göz göze geldiğimizde ağladığını fark etmiştim. Benim kadar ağlıyordu. Benim için mi ağlıyordu ? Gerçi 1 haftadan az süredir tanıştığı biri için neden ağlasın ki? İnsanlar böyledir. Bencillerdir.  

 Arabayı çok hızlı kullanıyordu. 5 dk içerisinde hastanedeydik.  Kardeşimin odasına koşarken onun da arkamdan koştuğunu hissediyordum. 

*EunJi'nin Ağzından*

 Arkasından koşarken babamın kucağında abimle beraber annemin odasına koştuğumuzun zamanı hatırladım. Film gibi gözümün önünden geçiyordu o gün. Sonunda odaya vardığımızda içeri giremedim. Sanki girersem içerde annem yatıyor olacak gibi hissediyordum. Duvara yaslandım ve yere oturdum. Bütün gün o kadar ağlammıştım ki göz yaşım kalmamıştı. Odaya girmek üzere olan hemşireyi kolundan tuttum ve ayağa kalktım. 

Ben: Şey. İçerdeki hastanın nesi var?

Hemşire: Aaah... Zavallı kızcağız 14 yaşında daha hayatının baharında...

Ben: Neyi var!?

Hemşire: Mide kanseri.. 

  Annemi benden alan o illet hastalık şimdi de bir başkasının hayatını alıyordu. 

Ben: İ-iyileşme imkanı var mı ?

Hemşire: Var ancak ameliyat biraz masraflı. 

Ben: Ne kadar?

Hemşire: 50 000 won. 

Ben: Parayı nereden yatırabiliriz?

Hemşire: Ciddi misiniz siz? Beni takip edin.

 Hemşireyi takip ettim. Kredi kartlarımı çıkardım. 2 kredi kardım vardı. Biri kendi hesabım ve diğeri ise babamın verdiği sınırsız kart. Nedense bundan babamın haberi olmasını istemiyordum. Bu yüzden kendi kartımı kullandım. Kartımda kendi biriktirdiğim 60 000 vardı. İşlemleri halledip hemşireye döndüm. 

 Ben: Lütfen parayı benim yatırdığımı onlara söylemeyin.

Hemşire: Siz nasıl isterseniz. Eminim annesi size cennetten teşekkürlerini sunuyordur. 

Ben: C-cennet?

Hemşire: Bilmiyor muydunuz? MinJi'nin annesi bu sabah öldürülmüş. Zavallı kadıncağız... 

 O anda kendi kendime bir karar aldım. Ne olursa TaeMin'in yanında olup ona destek olacaktım. Onun neler hissettiğini çok iyi biliyordum. Beni bu yükten kurtaracak bir ailem vardı ama TaeMin yapayalnızdı...

Aptal Aşk ^_^Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin