Bir süre geçti, ikimizde konuşmaya meyilli olmadık. Ağzımızdan çıt çıkmadı. Sadece düşünceler etrafı akın etti, mantıklar sustu, kalpler konuşmak istedi fakat yapamadı. İki tarafta derin sessizliğe gömüldü.
Yatakta sırtım ona dönükken, ayağa kalkmak için direniş göstermiyordum. Yorganın üzerinde öylece uzanıyordum, o da bana arkası dönük yatıyordu. İkimizde düşünüyorduk, peki neyi düşünüyorduk?
Derin bir nefes verdiğimde yavaşça ayaklandım. Ses çıkarmak istemedim, dikkat çekmek istemediğimden. Dakikalar önce yaptıklarımı sorgulamaya başlamıştım, bildiğin ona arkadaşım değilsin demiştim. Ne düşünmesini bekliyordum ki? Her türlü düşünce beynini teyet etmiş olmalıydı.
Kendimle konuşamıyordum, kalbimi dinleyemiyordum. Kalbimle ve kendimle baş başa kalmaktan her zaman korkmuştum çünkü hep yanlışlarımı söylüyorlardı. Jungkook'a kapılmaya başlamıştım, önceden yaşadığım gibi. Bunu ben istememiştim, yavaş yavaş bağlanıyordum. Çıtayı yükseltmek istermişçesine yakınlaşıyordum ona. Mantığımla hareket etmeye çalışırken, kalbim mantığımın önüne geçiyordu.
Uzak kalmak istememin nedeni buydu fakat ben uzaklaştıkça o daha da yakınlaşıyordu. Bir süre konuşmamamız ikimiz açısından iyi olurdu, ikimizde hislerimizi yoklamış olurduk.
Yavaş adımlarla koridora çıktığımda Jungkook'un sesi kulaklarımı doldurdu, olduğum yerde kalakaldım. Sertçe iç çektiğimde hafiften kafamı arkaya döndürdüm.
"Nereye gidiyorsun?" dedi bakışları sertken. Cevap vermeden hızlıca çıktığımda Chaeyoung'un yanına ilerliyordum. Karşı dairenin kapısını tıklattığımda açan kişi Jimin olmuştu. "Oo Lalisa hoş geldin, hayrola?"
Elimle onu ittirdiğimde kapıyı kapattım ve içeri girdim. Burası savaş alanına dönmüştü fakat Chae hiçbir şey olmamış gibi manikür yapıyordu. "Ah Lalisa, sen mi geldin?"
Jimin göz devirdi. "Yok Taehyung salağı geldi." Rosé gözlerini devirdiğinde elinde ki törpüyü bıraktı ve bana döndü. "Bir şey oldu sanırım."
Kafamı hafiften salladığımda Chae, Jimin'e baktı. "Hadi sen çık." Bir anda Jimin'in gözleri büyüdü. "Kimin odasından kimi kovuyorsun sen?"
"Seni kovuyorum Jimin, demek ki özel bir şey ki Lalisa yanıma gelmiş." Jimin kollarını birbirine bağlarken, derince bir iç çektim. Onun gözleri kısılmıştı. "Bizim aramızda özel mi var, tıch gücendim. Ne varsa bende dinleyebilirim, ne de olsa arkadaşıyım. Sen bileceksen, bende bilebilirim Rosé."
Rosé bağıracakken bakışlarımı ona çevirdim ve susmasını sağladım. "Çıkmasın, boş ver. Bilen biliyor artık." Chaeyoung'un kaşları kısa süreliğine çatıldığında bana bakıyordu.
"Jungkook ile bir şey mi oldu?"
Cevap veremedim, sadece susmak istedim. Sessizlikte büyük cevaplar verirdi. Jimin Chaeyoung'un oturduğu masanın yan tarafına geçtiğinde ikisi de kollarını birbirine bağlamış beni süzüyorlardı. "E anlat." dedi Rosé.
Ellerim ile oynamaya başladım. "Sen biliyorsun aslında, yani herkes tahmin ediyordur." Jimin dudaklarını birbirine bastırdığında bir anda odanın kapısı tıklandı. Hepimizin gözü kapıya çevrildiğinde Rosé yavaş adımlarla kapıya yöneldi. Gelen Taehyung'du.
"Aha, bir bu eksikti." Jimin'in sözlerine karşın, Taehyung'a göz devirdim. Gerçekten bir bu eksikti. "Taehyung ne var, niye geldin?"
Taehyung kapıyı kapattığında sinirle iç çekti. "Jisoo tüm odayı krem kokuttu, ayrıca terlikle beni tehdit etti. Bende buraya kaçtım."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
More than a friend | liskook
FanfictionJungkook'un Lalisa'nın değerli günlüğünü alması ile her şey daha bir karmaşık hal alır. ©2020 | lavalia