x8 "Now, we can watch a movie"

5.4K 315 18
                                    

Ne halt ettiğimi şimdi daha iyi anlıyorum.

Olan şey şu ki, Harry'e onu tanımadığımı söylediğim zamandan beri, yani 1 hafta falan önce, Harry sürekli birlikte vakit geçirmekten bahsediyordu. Bazen haber vermeden evime geliyor ve kahve içip sohbet ediyoruz. Bana karşı nazik olduğunu söyleyebilirim, o iyi biri. Yani, gazete ve dergilerde yazılanın aksine.

Arada sırada beni sıkıştırmalarını saymazsak o ve ben iyi arkadaş olmuştuk, sanırım.

Ama onun amacını anlamayacak kadar aptal değilim. Benimle sadece arkadaş olmak istemiyordu, hayır hayır kesinlikle bunu istemiyor. Birkaç kere benden hoşlandığını dile getirdi ama konuyu hemen kapatmaya çalıştım.

Ona, hiçbir zaman o anlamda sinyaller vermedim. Yanlış anlayacağı şeyler yapmadım. Tamamen arkadaşça vakit geçirdik. Onunla eğlenmeyi hiç düşünmemiştim çünkü, o benden hoşlanıyorken ve ben o şekilde hiçbir şey hissetmiyorken bunu yapamazdım. Sevgisine inanmıyorum demek onun bunu hakettiği anlamına gelmez.

Ama şimdi, o Michael'ı bu hale getirmişken ona olan tüm iyi düşüncelerim tekrar yok olmuştu.

Michael'ı Geordie'e teslim ettim. "Çok özür dilerim, hepsi benim hatam." dedim utançla. Harry beni zor durumda bırakmıştı. "Senin bir suçun yok, Sky. Sakin olurmusun? Ölmedim ya." dedi Michael alayla.

Geordie'ye mahcup şekilde baktım, Harry'nin Michael'a saldırdığını anlattığımda benden nefret edecekler diye korkuyordum ama öyle olmamıştı. Harry, Michael'a saldırdı evet. Ve ben buradan çıkınca ona hesap soracaktım.

Bunu yapmaya hakkı yoktu, yapması için geçerli tek bir sebebi yok. Neyse ki etrafta paparaziler falan yoktu. Harry tanınan biriydi, ailesi sayesinde tabi. Ama ben ve Michael öyle değildik.

"Ben, tekrar özür dilerim, yarın sana pizza ısmarlayacağım." diye geveledim ve ofisten çıkmak için ceketimi üzerime geçirdim. Bana kafama takmamı söylediler ama kafaya takılmayacak birşey değildi ki. Sadece Michael ve ben markete gidip hazır keklerden almak için dışarı çıkmıştık. Harry şirketin önünde ne halt ediyorsa artık, bizi görmüştü ve bir anda Michael'a saldırmıştı işte. O kadar çok utanmıştım ki!

Harry'i şirketin önünde bulacağımı bildiğim için hızla çıkış kapısından geçtim.

İşte. Orada arabasına yaslanmış çatık kaşlarıyla bekliyordu.

Yanına hızlı adımlarla yürüdüm. Beni farkettiğinde çoktan yanına ulaşıp kolunu sertçe kavramıştım. "Senin derdin ne?" dedim sinirle. Mantıklı bir cevabı olsa iyi olurdu.

"Siktiğimin çocuğuyla ne halt ediyordun!" diye tısladı. Sanane dememek için kendimi zor tuttum.

"Yürüyorduk Harry! Yürüdüğü için ona vurdun! Ne düşünüyordun?" çalıştığım yerin hemen önünde tartışma başlatmak ne kadar uygundu?

Harry ve ben arabasına bindik ve hızla sürmeye başladı. "Dur, Harry. Seninle gelmek istemiyorum." dedim az önceki halime göre daha sakindim. Harry arabayı durdurmadı. "Seninle hiçbir yere gelmek istemiyorum, anlamıyor musun?" dedim sinir bozucu bir sesle. Ona dönüp baktığımda çenesinin kasıldığını gördüm.

"Üzgünüm Skylynn ama benimle geliyorsun." dedi ve arabayı hızlıca bir evin önüne park etti. Kafamı cama çevirim eve baktım, benimki olmadığına göre Harry'nin ki olmalıydı. Büyük ve güzel birşeye benziyordu ama bunu ona sonra söyleyecektim.

Arabadan indiğinde bende arkasından indim ve eve doğru yürüdük. Şuan sinirli olduğunu hissediyordum ama, onun yerine benim sinirli olmam gerekmez miydi?

Evine girdik, kapıyı arkamdan kapattığım anda beni kapıya doğru ittirdi. Çatık kaşları ve kasılan çenesiyle üzerime doğru geldiğinde gözlerimi devirmek üzereydim. Hadi ama yine aynı şey mi?

"O piç kurusunun yüzünü dağıtmadığıma sükretmelisin, Skylynn." dedi dudaklarıma fazla yakınken. Daha fazla bu saçmalığa katlanamazdım, onu ittirdim. Bunu beklemediği için kolayca üzerimi eğilen bedenini geri çekmişti.

Sakinliğimi korumak için derin bir nefes aldım. "Harry, abartıyorsun. Ayrıca bunu neden yaptığını söylemiyorsun ve gelip bana burda zorbalık yapıyorsun. Evime gitmek istiyorum." dedim. Neden hala nazik davrandığımı bilmiyordum.

"Abartmıyorum. O bok kafalıyla neden görüşüyorsun?" diye tısladığında, artık sabrım kalmamış gibiydi.

"Çünkü iş arkadaşım! Uyduruktan staj yapıyordum ve senin yüzünden kovulabilirim! Ama senin umrunda değil tabiki! Söylesene benimle derdin ne? Sen, sen beni sevdiğini söyledin ama bu yalandan ibaret öyle değil mi? Yada boşver. Sadece şunu bil, kiminle görüştüğüm seni ilgilendirmez."

Ona yeterince açık olduğumu düşünüyordum. Yüzüme yine aynı sinirli ifadeyle bakmaya devam etti. Sanırım birşey söylemeyecekti. Bana uyar. Onunla burada kalmaya meraklı değilim. Kapı kolunu çevirip kendimi dışarı attım. Umarım artık görüşmeyiz.

"Skylynn! Dur, bekle."

Derin bir nefes alıp adımlarımı hızlandırdım. Ama yinede bana yetişip kolumu kavrayabildi. Ona döndükten sonra, önce kolumu tutan eline sonra da gözlerine baktım ama elini çekmedi. "Ben üzgünüm, tamam mı? Eğer seni kovarlarsa bana söyle ve o şirketi batırayım. Ben sadece, yanında onu görünce sinirlendim. O senin erkek arkadaşın değil, değil mi?" dedi, ses tonundan dolayı olsa gerek, bir anda yumaşayıvermiştim. Kendime inanamayarak kafamı yavaşça sağ sola salladım. Yüzü rahatlamış gibi bir ifade alırken gülümsediğini gördüm. Ve sonra ben ne olduğunu anlamadan bana sıkıca sarıldı.

Doğal olarak şaşırmış olduğum için önce öylece kaldım, ama sonra kendimi tutamayarak sarılışına karşılık verdim. Bunu farkettiğinde kollarını daha sıktı. Sanki bir koala gibiydi. Ve, onun kolları tarafından sarmalanmak; tuhaf bir şekilde güvende hissettirdi, normalde güvensiz bir şekilde yaşıyormuşum gibi.

Onun evinin önünde, ne kadar süre sarılırken dikildik bilmiyorum. Ancak sonunda, sarılışına karşılık verdiğimi anladım. Ne zamandır kimse bana böyle sarılmamıştı ve, ben hayatımda ilk defa sevildiğimi hissettim. Hemde Harry tarafından.

Bunu ona söylememeye karar vermiştim.

×××××××

"Harry, şirketi batırma konusunda ciddi değildin, değil mi?" diye sordum tabağımda ki tavukla oynarken. Harry, karşılıklı sarılma olayından sonra yemeğe kalmam için ikna etti. Bazen, ona neden hayır diyemediğimi ve ona karşı neden nazik olma zorunluluğu hissettiğimi merak ediyorum.

"Öyleydim, hala da öyleyim. Kovulman söz konusu olursa bile bana söylemen yeterli." dedi gülümseyerek. "Hayır, bunu istemiyorum." diye cevap verdim hemen. Umarım beni ciddiye alır. Ve umarım kovulmam.

"Emin misin?" kaşının birini kaldırarak sorduğunda kafamı salladım. Ağzını peçeteyle sildi ve tamam dedi.

"Şimdi film izleyebiliriz!"

y/n: kimse okumuyor ve ben yazmayı seviyorum xx

problem • stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin