JUSTİN'İN AĞZINDAN
Sam buz gibi gözlerini üzerime dikmişti. Bıçak titreyen ellerimin arasından kayıp gitti. Sam'e bunu yapamazdım. O, son zamanlarda güvenebileceğim tek kişiydi. Tek dostumdu. Ve şimdi de şapşal bir savaşı kazanabilmek için onu öldürecektim öyle mi? Yok ya!
Sam kaybettiğimi duyunca direk teslim olmuş ve kendini ölüme terk etmişti. İşte o kadar sadık bir dosttu. Yine aynı vampir bana dönüp;
"Sürümüze katılmaya layık değilsin." dedi. "Daha savunmasız bir kurtadamı öldüremezken seni çeteye alacağımızı mı sandın?"
Kendini beğenmiş vampirlerden nefret ederdim. Ona bir açıklama yapmam gerekiyordu.
"Anlamıyorsun. O benim sürümde..." Sözümü tamamlayamadan vampir hızla üzerime koştu. Ama hedefi ben değildim, gümüş bıçaktı. Bıçağı yerden aldığı gibi Sam'in kalbine sapladı.
Bir an her yer bulanıklaştı. Sesler duyuyordum ama anlayamıyordum, kulağımda yankılanıyorlardı. Dünya benden uzaklaşmış gibi hissettim. Aynı hissi daha önce de yaşamıştım. Melanie'nin kalbine kazık saplandığında. Ama durum şimdi farklıydı. Sam, Melanie gibi melez değildi. Sam yüzüstü yere düştüğünde tek odak noktam onu öldüren olmuştu. Bir tek onu görüyor, onu duyuyordum. Artık bilinçsiz hareket ediyordum.
Vampire saldırdım. Uzayan tırnaklarım yüzünü çizerken acıyla bağırdı. Muhtemelen bunu beklemiyordu. Diğer vampirler gelip beni uzaklaştırmadan önce karnına büyük bir darbe indirmeyi başardım. Vampirler beni kulübeden dışarı attılar.
MELANİE'NİN AĞZINDAN
Justin'i dışarı attıklarında , ben de dışarıya koştum. Arkamdan Chiristina da geldi. Sam'i öldüren vampire bakıp;
"Sen ne yaptığını sanıyorsun Leo?" dedi her sözcüğe vurgu yaparak.
"Ölmesi gerekiyordu." Justin'i gösterip devam etti. "O yapamadı, ben yaptım." dedi.
Justin, öfkeyle Leo'ya doğru gelmeye başlamışken birkaç vampir Justin'i tuttu.
"Justin, gitsen iyi olacak." dedi Chiristina.
"O şerefsize hakettiği cezayı vermeden gitmiyorum."
"Merak etme. O konuyla bizzat ben ilgileneceğim."
"Melanie ne olacak?"
"Onun bizimle kalması gerek. Melanie için en iyisi bu."
"Ben burada yokmuşum gibi konuşmasanız diyorum?" dedim. Melanie kim ki zaten.
"Sanırım haklısın Chiristina." dedi Justin.
"Bensiz gidemezsin Justin." dedim.
"Mel...Sanırım yalnız konuşsak daha iyi olacak." dedi. Ormana giden patikaya yürümeye başlayınca onu takip ettim.
"Benimle gelemezsin."
"Neden?"
"Çünkü seni koruyamam. Artık tek başımayım. Ve sen kendini kontrol etmeyi öğrenmedin. Başka birine daha zarar verirsen seni durduramam. En iyisi burada kalman. Sana avlanmayı öğretirler."
Haklıydı, bunu biliyordum. Bir insanla karşılaşırsam kendimi durduramazdım.
"Tek başına idare edebilecek misin Justin?"
"Bana eskiden 'Tek Tabanca Justin' derlerdi. İdare ederim yani." dedi ve gülümsedi.
Bunu beni teselli etmek için söylediğini biliyordum. Duyduğuma göre etrafta birçok vampir çetesi varmış. Justin sürüsüz, bir başına dolanırken fark ederlerse ne olacağını tahmin bile edemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNÜŞÜM
WerewolfMelanie, herkes gibi yasayan sıradan bir gençtir. Hiç beklemediği bir anda Justinle tanışır. Ve hayatı bir daha düzelmemek uzere değişir. Melanie bir seçim yapmalıdır: Güven mi, çaresizlik mi? Meydan okumak mı, teslim olmak mı? Hayat mı, ölüm mü?