MELANİE'NİN AĞZINDAN
"Justin biraz yavaş sür."
"Gayet yavaş sürüyorum arabayı. Sen fazla korkaksın."
"Ben korkak değilim. Sadece kaza yapmamızı istemiyorum."
"Aynı şey." Gözlerimi devirdim. Bazen çok sinir bozucu olabiliyordu.
"Melanie bunu yapmak istediğine emin misin?"
"Eminim. Benim yüzümden ölemezler."
Gidecek çok fazla yolumuz vardı. Justin beni arayıp olanları anlattığında sesi çok çaresiz geliyordu. Vampirler beni aldıklarında ne yaparlar bilmiyorum. Hiçbir yeteneğim yok. Beni öldürmeleri en iyisi olur. Ben bunları düşünürken arada Justin'in beni kontrol ettiğini hissediyordum. Başımı pencereye yasladım ve gözlerimi kapattım. Uykum geldiğinde karşı koymadım ve uykunun huzurlu kollarına kendimi bıraktım.
Justin'in Ağzından
Melanie uyuduğunda yolun yarısını yeni bitirmiştik. Belki de en doğrusu budur diye düşündüm. Başkaları için kendini feda etmek ölmenin en iyi şekliydi. Melanie'nin yaptığı da buydu. Başkası olsa kaçardı ama o savaşmayı seçti. Düşüncelerimi bölen telefonu yüzümü buruşturarak açtım.
"Ne var?"
"Sen ne yaptığını sanıyorsun Justin? Melanie'yi geri getir. Yoksa seni gördüğüm yerde öldürürüm."
"Sakin ol Jesse. Bu onun tercihi."
"Onun tercihi beni ilgilendirmiyor. Sen onu zorladın."
"Ne düşündüğün umrumda değil." dedim ve telefonu Jesse'nin yüzüne kapattım. Her seferinde beni sinir ediyor. Melanie'ye baktım. Mışıl mışıl uyuyordu. Bir süre ona baktım. Onu tehlikeye atmak istemiyordum ama diğerlerini kurtarmanın tek yolu buydu.
Bomboş ve ıssız yolda büyük bir hızla ilerliyorduk. İlerden gelen ışık gözümü kamaştırdı. Ters yönde olan araba hızla üzerimize doğru geliyordu. Arabanın yavaşlamasını bekliyordum ama tam aksine gittikçe hızlanıyordu. Araba birden kayarak durunca aniden fren yaparak durdum. Melanie "Neler oluyor?" diyerek uyandı. Tam cevap verecekken arkadan bir arabanın da fren yaptığını duydum. Bu işte bir terslik vardı. Neler olduğunu öğrenmek için arabadan çıktım.
"Hey beni de bekle." dedi Melanie.
"Sen içeride kal. Hemen geliyorum."
Önümdeki siyah arabanın kapıları açıldı. İçinden iki kişi çıktı. Üzerime doğru yürümeye başladılar.
"Hey sizde kim..." diyecekken gözlerinin sarıya dönüştüğünü gördüm. Kurtadamlar diye geçirdim içimden. Arkama baktım ve
"Melanie kapıları kilitle ve sakın oradan çıkma!" diye bağırdım. Melanie'nin korkuyla kapıları kilitlediğini gördüm. Hemen dönüştüm ve iki kurtadamın üzerine doğru koşmaya başladım.
"Savaş mı istiyorsunuz KAMOONN!" dedim. Sağ taraftakini iki elimle birden geriye doğru itekledim. Arkadaki arabaya çarpıp yere düştü, arabanın ön camı paramparça oldu.
"Ne istiyorsunuz?" dedim önümdeki adama. Pis pis sırıttığını gördüm. Ardından büyük bir gürültü koptu. Hemen arkamı döndüm ve Melanie'nin yerde yattığını gördüm.
"Melanie!" diye bağırdım ve yanına koştum. Hareket etmiyordu. Omuzlarından tutup sarsmaya başladım.
"Melanie, aç gözlerini." Nabzı çok yavaş atıyordu. Etrafıma baktım kurtadamlar arabalarına binip gidiyorlardı.
"Bunun hesabını vereceksiniz!!" dedim arkalarından.
Melanie'nin elinin kanadığını gördüm. Bir süre donup kaldım çünkü Isırılmıştı. Doğumgününden önce kurtadam tarafından ısırılması ölümle sonuçlanır. Melanie'nin yaşayacağı son yirmi dört saati kaldı.
#
Merhaba sevgili okuyucularım, bu bölümü çok geç yazdığımı biliyorum bu yüzden özür dilerim. Diğer bölümü elimden geldiğince erken yazacağım. Sizi seviyorum ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNÜŞÜM
Manusia SerigalaMelanie, herkes gibi yasayan sıradan bir gençtir. Hiç beklemediği bir anda Justinle tanışır. Ve hayatı bir daha düzelmemek uzere değişir. Melanie bir seçim yapmalıdır: Güven mi, çaresizlik mi? Meydan okumak mı, teslim olmak mı? Hayat mı, ölüm mü?