"Oo Güney Reis! Napıyon ya?" dedim ağzımı yayarak.
"Ne yapayım kral? Sen napıyon ya?" dedi aynen benim gibi. Karşılıklı güldük. Bir şey söylemek istediği apaçık ortadaydı. Ulan Karan, ister misin çıkma teklifi etsin? Yok lan istemezsin.
"Hadi hadi! Çok belli bir şey söylemek istediğin." dedim rahatça söylemesi için.
Ensesini kaşıyıp "Öyle mi?" dedi ve burnundan güldü. Zaten geldiğinden beri gülümsüyorduk karşılıklı.
"Bu arada, saatin çok güzelmiş." dedi saatimi göstererek. Asal'ın aldığı saati takmıştım. Bilekliği de.
"Eyvallah ama sanki asıl söylemek istediğin bu değil gibi?" dedim.
Elini ağzına götürdü ve kahkaha attı. "Ya senin bugünkü hâlin neydi öyle ya!" diyip ufak bir kahkaha daha attı. Ben de sinirden gülüp "Neymiş lan benim hâlim?" dedim.
"Sabahki hâlin..." diye mırıldandı. "Balkon önündeki ıslaklığı insan peçeteyle mi siler?" dedi ve tekrar güldü. "Kusura bakma, gülmeden edemiyorum." diyip yine güldü! Başkası olsa yumruğu geçirmiştim yüzüne. Ama şu an onunla beraber gülüyordum. Arada bir birbirimizin omuzlarına vuruyorduk gülerken. Gülmekten sıyrılıp devam etti,
"Hayır, bir de sen yeri sildiğin peçeteyi alıp kokladın ya! Orada ben gülme krizine girdim." dedi ve gene güldü. Yeter be! Gülüşüne can dayanmaz!
Ben de onunla güldüğüm sırada koridordaki bir kaç kişi de bize bakıp sırıtıyordu. Onları boş verip Güney'e baktım. "Ne bileyim lan ben? Meyve suyu falan sandım. Bir anda öyle koklayasım geldi." dedim gülerek.
Ciddileşip "Aslında o an bana o kadar iyi gelmiştin ki!" dedi. Ne ima ediyor lan o?
Ben de ciddileşip "Neyi ima etmeye çalışıyorsun?" dedim ve gülümsedim ardından. "Hayır, hayır! Bir şey ima etmeye çalışmıyorum. Sadece... Ailemi biliyorsun..." dedi.
Başımı sallayıp "Biliyorum." dedim.
"Sabah yine kavga ettik, tartıştık biraz. Sonra ben biraz hava almak için balkona çıktım. Sen dikkatimi çektin. Biz 5. katta oturduğumuz için seni rahat görebiliyordum. Peçeteyle yeri silip kokladın peçeteyi. O an bana istemeden de olsa moral oldun."
"Eeee, babalarımızın da birbirlerine az desteği olmamış." dedim gülümseyip. Babalarımız ta gençliklerinden tanışıklardı. Güney'in babası babama 4 sene önce ev aradığını söyleyince bizim karşı apartmanda boş yer olduğunu söylemişti. Yaklaşık 4 senedir burada oturuyorlardı. Bizden 6 ay sonra gelip taşınmışlardı. Böyle böyle derken, aynı liseyi kazandık.
"E iyi o zaman." dedim. Yerimde duramıyordum nedense.
"E iyi..." diye mırıldandı o da. Zil çaldığında "Nöbetçi hoca kudurmadan ben bir lavaboya gideceğim. Hadi sen de sınıfına! Hayta!" dedim ve arkamı dönüp çekip gittim. Arkamdan gülüp sınıfına gitti. Lavaboya gelip elimi yüzümü yıkadım direkt. Kollarımla yüzümü az biraz silip geri sınıfıma döndüm.
Güney için çok üzülüyordum aslında. Böyle bir ailede bu şekilde büyümek, herkesin harcı değildir. O zor şartlarda yaşamaya herkes katlanamazdı. Onu biraz mutlu etmek istediğimi düşündüm. Aslında hem onun için hem de kendim için güzel bir fikrim vardı. Kabul edeceğine emindim. Sınıfıma gidip yerime oturdum ve matematik kitaplarını kaldırıp coğrafya kitaplarımı çıkardım. İşkence dolu bir ders...
Coğrafya dersinden çıktık çok şükür. Zaten 2 dersti. Zil çalınca derin bir oh çekmiştim. Herkesin hâli aynıydı. Sıralarında uzanıyordu çoğu. "Offf! Ne dersti be!" diye haykırdım. İhsan arkamdaydı. Bir elini omzuma koyup "Karan, iyi misin acaba?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karam /|\ Yarı Texting
Novela JuvenilAdam: Sen beni zaten bir yerden tanıyorsun Karan'ım. Karan: Biliyorum işte, ama nerden? Adam: Nerden olduğunu öğreneceksin. Adam: Ve umarım öğrendiğinde benden nefret etmezsin. Adam: Bu hayatta en çok korktuğum şey sanırım bu. -Küfür argo bulunur. ...