Hadi sövün Karan'a hade!
...
Sonunda fizik dersleri de bitmişti. Beden dersimizin ilkinde gidip ders çalışacaktık. İkinci dersinde ise dışarıda voleybol oynamayı düşünüyorduk. Tabii ki de Güney'i de yanıma alacaktım. Sınıftaki kızlara voleybol oynamak istediğimi söyleyince özel yerlerim hariç her yerimi -bilakis kafamı- kontrol ettiler iyi miyim diye. Erkekler bile şaşırıp hayret bir şekilde bana bakıyordu. Ne var bu kadar şaşıracak?
Öğleden sonra 3. dersimize girecektik şimdi. Beden hocasından iznimi almıştım bile. Eşofmanımı giymiştim bu teneffüste. Güney de giyip sınıfın kapısının önüne geldi çantasıyla. Herkes yavaştan çantasını ve ceketini alıp bahçeye iniyordu. Biz de çantamızı alıp 2. kattaki web dersi odasına gittik. ''2. üniteyi çalışıyoruz, değil mi?'' diye sordu. Başımı salladım evet anlamında. İçeri girip kapıyı kapattık. Öğretmenler masasını sınıfın ortasına getirip yedek sandalyeleri yanına koyduk. Çantamızı sandalyeye koyup kitaplarımızı çıkardık ve sandalyelere oturduk.
Hemen işe girişip kitapları tek tek masaya dizdi. Zaten masa büyük olduğu için tüm kitaplar sığıyordu. Konu anlatım kitabını açıp çalışacağımız konuyu açtı. Bense sabiler gibi iki elimi bacaklarımın arasına koyup masum masum bekliyordum ortamı hazırlaması için. Sonunda kitapları düzgün bir şekilde dizip kalemliğinden kalemlerini çıkardı ve sıkıcı tarih dersini anlatmaya başladı.
Gerçekten de çok güzel konu anlatıyordu. Ben her zaman iletişim kurarken göz teması kurardım zaten. Ama Güney'in gözlerine odaklanmıştım direkt olarak. Acayip güzel anlatıyordu.
''Yazının icadını biliyorsundur Karan. Sümerler buldu ve çağın başlamasını sağladı...''
Tam devam edecekken araya girdim. ''İlk çağ mı başladı böyle?''
Elini sallayıp ''Yani insanlık için milat olarak kabul ediliyor.'' dedi.
Başımı salladığımda devam etti anlatmaya. Ah Güney... Sen çok masumsun. Neden bu kadar kötü bir hayatı yaşamak zorundaydı?
Güney nefeslenmek için biraz duraksadı. O duraksadığında "Sen YouTube kanalı falan açsan tutar biliyor musun!? Niye yapmıyorsun öyle şeyler?" diye sordum heyecanla.
Alayla sırıtıp "Olur mu öyle şey ya? Bir de bana diyorsun! Hem tutmaz ki!" dedi umutsuz bir şekilde.
"Sen youtube kanalı aç, iki ayda 10 bin abonen olmazsa ben de bir şey bilmiyorum!" dedim elimi havada sallayıp.
Dediğimi hiç umursamayıp dersi anlatmaya devam etti. Çok güzel ders anlatıyordu. Hocadan anlayamadığım detayları ona sorarak anlayıp öğreniyordum. Saatime baktım. Dersin bitmesine 15 dakika kalmıştı.
"Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan sulak, verimli topraklara Mezopotamya denir..." Ona daldığım için şu an pek bir şey anlayamıyordum. Onu dinlemediğimi hiç belli etmedim. Çok daldığımı farkettim ve "Son dediğini bir daha açıklar mısın? Tam olarak anlayamadım..." dedim kitaba bakarak. "Son dediğimi mi anlamadın yoksa konunun tamamını mı?" dedi tek kaşını kaldırıp. Hiç dinlemedim ki!
"Anladık yakışıklıyız ama burda ders çalışmaya çalışıyoruz." dedi. "E biz başka bir şey mi yapıyoruz?" dedim kaşlarımı çatıp.
"Gözlerimden başka bir yere baktığın yok ki! Şu an beni dinlemiyorsun."
Bahane aramak zorunda değildim çünkü hazırdı. "Kirpiğinin üstünde bir şey var. İki saattir onunla bakışıyorum. Ben ona bakıyorum o bana."
Hemen elini gözlerine attı. Bana bakıp "Geçti mi?" diye sordu. Gülmemek için kendimi hayvan gibi sıkıyordum.
"Hee geçti." dedim yaygın bir şekilde. Böylelikle aklındaki tüm düşünceleri çürütmüş oldum.
Teneffüs zili çalınca ikimizde birbirimize bakıp sırıttık. Aynı anda ayağa kalktık ve sınıftan çıktık çantalarımızla beraber. Güney "Sınıftan ceketimi alıp geliyorum." dedi. Arkasını döndüğünde elimi kaldırıp "Tamam, burdayım ben." dedim. O gelene kadar duvara yaslandım. Sınıfının yanına geldiğimde o da tam ceketiyle sınıftan çıktı. "Hadi gidelim!" dedi ve benden önce merdivenleri inmeye başladı. Ne kadar da heyecanlıydı o öyle!
Bahçeye indiğimde iki sınıf da ayrı ayrı yerlerde sıra olmuş bir şekilde hocalarını bekliyordu. Bahçede işliyorduk beden derslerini. Ali'nin koltukaltında voleybol topu gördüm. Etrafta basketbol ya da futbol topu yoktu. Erkeklerde mi bizimle oynayacaktı?
Yanlarına gittiğimde çantamı çardağın içine bıraktım ve bizimkilerin yanına geldim. Ali'nin ensesine bir tane yapıştırıp "Sen de mi oynayacaksın lan bizimle!?" dedim.
Ensesini acıyla ovup "Evet." dedi kıstığı gözleriyle. Ona gülümseyip başımı salladım. Hocayı beklerken telefonumla ilgileneyim biraz dedim. Eşofmanımın cebinin fermuarını çektim ve telefonumu çıkardım. Fakat telefonumu çıkarıp açtığımda çok değişik bildirimler gelmişti.
Asal... Bana ne yazmıştı o öyle? Gerçek miydi burada yazılanlar?
Adam: Ya bunu bana niye yaptın?
Ve daha sayamadığım bir çok mesaj...
...
To be contunied part bilmem kaç
Doxmdkkddkx
Olaylar olaylarr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karam /|\ Yarı Texting
Novela JuvenilAdam: Sen beni zaten bir yerden tanıyorsun Karan'ım. Karan: Biliyorum işte, ama nerden? Adam: Nerden olduğunu öğreneceksin. Adam: Ve umarım öğrendiğinde benden nefret etmezsin. Adam: Bu hayatta en çok korktuğum şey sanırım bu. -Küfür argo bulunur. ...