20 Kasım
''Bu kesinlikle saçmalık ve sen de bunu biliyorsun Simon!''
Harry yatakta telefona bağıran sevgilisini seyrediyordu.
''Tamam öyleyse evde birinin kalması gerek, çünkü burada onu yalnız bırakmıyorum!''
Bir suçluluk dalgası Harry'nin yanaklarını pembeleştirdi. Pozitif olmayan, komik bir his bırakıyordu içinde onun hakkında konuşulması.
Louis telefonu yatağın ucuna fırlattı ve Harry'yi yanına çekti. Bu pozisyonda birkaç dakika uzandılar, bacakları düğümlenmiş, Louis Harry'nin gıdıklayan noktalarına özensiz öpücükler bastırırken. Harry kahkaha atarak bağırırken, Louis bu sesin dünyadaki en güzel ses olduğunu düşündü.
Sonunda, Louis iç çekti, son telefon konuşmasını Harry'ye açıklaması gerektiğini biliyordu. ''Bugün başka bir röportaj var. Bu sefer kaçamadım, o yüzden Niall bugün seninle kalacak.''
Harry bir şey söylemek için ağzını açtı ama Louis onu bir öpücükle kesti. İlk başta korkuya kapıldı ama sonrasında hemen rahatladı, hızlıca öpücüğüne karşılık verdi ve elini Louis'nin saçlarına daldırdı.
Tüm sabahı ve öğleni, koltukta uzanarak, komedi filmleri izleyerek ve birbirlerini patlamış mısırla besleyerek geçirdiler. Bir noktada Louis patlamış mısırı havaya attı ve ağzıyla çabucak yakaladı.
''Gayet kolay,'' dedi Harry alayla, erkek arkadaşının kucağındaki kaseye uzandı ve elini kaseye daldırdı. ''Not al, Lou,'' bir avuç dolusun patlamış mısırı eline doldurdu, ''Bu sadece profesyonellerin yapabileceği bir şey.''
Louis'nin kahkahaları, havaya patlamış mısır fırlatan Harry'nin hiçbirini yakalayamadığı için iç çekişiyle ikiye katlandı.
Harry sahte bir öfkeyle kollarını bağladı, Louis'ye kaşlarını çattı, ''Bunu bilerek yaptım!''
Bu sadece Louis'nin daha fazla gülmesini sağlamıştı, ''Küçük bir tanesini yakaladın, aşkım.'' Uzanıp atıştırmayı Harry'nin buklelerinden aldı.
''Ah, yaşasın?'' dedi Harry sertçe. ''Senin de tam şuranda bir şey var.''
''Nered-''
''Tam burada,'' Harry dudaklarını birleştirerek kesti onu.
Louis gözlerini kapattı ve tutkuyla karşılık verdi. Hiç geri çekilmek istemiyordu, bir daha asla, ama sonunda nefes alması gerekti.
Harry nefes-darlığı-çeken sevgilisine çokça sevgiyle gülümsedi, ki bu Louis'nin kalbini ısıtıyordu. ''Burada,'' dedi Harry gururla. ''Şimdi bu sabah için bile varız.''
Kapı çalınmadan açıldı, ''Hey Lou, gitmeye hazır...'' Niall geri çekildi, arkadaşlarının koltuktaki pozisyonlarını anlamaya çalışıyordu. Louis Harry'nin kucağında üstüne binmişti, Harry'nin eli Louis'nin belindeydi. İkisi de hala patlamış mısırla kaplılardı.
Niall ne olduğunu anlayarak sırttı, ''Umarım bir şeyi bölmemişimdir,'' diyerek takıldı.
Louis ve Harry'nin yüzleri kızardı.
''Dalga geçtiğimi biliyorsunuz, gençler.'' Niall onların yanındaki yatar koltukta botlarını tekmeledi. ''Nasıl hissediyorsun?''
Harry omuz silkti, ''Güzel bir gündü.''
Bu doğruydu, Harry koşullar göz önüne alındığında, şaşırtıcı derecede iyi hissediyordu. Louis hasta bir Harry'yi onsuz bırakmayacağı için rahatladı. Ve ayrıca Niall burada onunla kalacağı için de memnundu. Tüm çocukların içinde, Niall en komik ve Harry'nin yanı sıra en hafif yürekliydi.
''Üstümü değiştireceğim, sonra çıkarız sanırım.'' Louis ayağa kalktı ve patlamış mısırları pijamasından silkeledi. Gitmeden önce söylediği son şey, ''Eğer dönmeme ihtiyacın olursa ara. Seni seviyorum Harry.'' oldu.
Sonrasında kapıyı kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Want to Write You a Song || LS
FanfictionHer şey baş ağrılarıyla başladı. Harry iyiydi, sadece çok yorgun olduğunu düşündü. -Hikayenin orjinalini twoghostsinonehome hesabında bulabilirsiniz.