Somewhere Far Away From Here

167 20 13
                                    

Harry uyanık olduğunu düşünüyordu ama emin değildi. Her şey karanlık ve soğuktu ama titreyemedi bile. Sesler yanında bir yerlerde konuşuyordu ama ne söylediklerini anlayamıyordu. Umutsuzca sesleri anlamaya çalıştı, kendini uyandırmayı ve konuşanları görmeye çalıştı ama yapamadı. Harry kendi zihninde kapana kısılmıştı. 

Daha önce hiç bu kadar yalnız hissetmemişti. 

Zaman geçti, düşündü. Bir saat? Bir gün? Bir dakika? Kim bilir. Harry tamamen uyanmadan bilinçsiz haller arasında sürüklenmeye devam etti. 

Buna rağmen bir kadının ağlamasını duyduğunda yaklaşmıştı. Kim olduğunu söyleyemezdi ama tanıdık bir sesti, bu onun içgüdüsünü üzüntüyle döndürdü. Tek bildiği şey onu rahatlatmak için uyanması gerektiğiydi. 

Bu zayıf bedeni ve zihindeki her güç damlasını aldı ama sonunda Harry gözkapaklarını kontrol etmeyi başardı. Yavaşça kırpıştırdı ve parlak beyaz ışık içeri hücum etti.

Ne kadar istemese de, tekrar gözlerini kapatmaktan alıkoyamadı kendini. 

''Harry?''

Cevap vermek istedi, hastalığıyla herkesi strese soktuğu için özür dilemek istedi ama dudaklarını nasıl hareket ettireceğini hatırlayamadı. 

Odadaki herkes aynı anda konuşmaya başladı ve bu çok bunaltıcıydı.

''Harry?''

''Aşkım?''

''Harry?''

''Haz?''

''Uyan bebeğim.''

''Lütfen.''

Harry hepsinin sesindeki çaresizliği duyabiliyordu ve bunu onu çok suçlu hissettiriyordu. Gizemli seslerin kimlere ait olduğunu bilmiyordu ama kalbi onlar için ağrıyordu.

Daha fazla zaman geçti, ve Harry tekrar sesleri duydu. Bu sefer, onları açıkça anlayabildi ve kim olduklarını da tam anlamıyla biliyordu. 

''Bu adil değil, Louis.'' diye fısıldadı kadın.

''Şşş... Biliyorum. Gel buraya Anne.''

Harry karnına bir yumruk yemiş gibi hissetti ve buna katlanamıyordu. 

Hızlıca oturdu. Çok hızlıydı ve bir dalga sürüsü ona çarptı. 

''Aman Tanrım, bebeğim. İyisin!'' Anne boğuluyordu. Louis'nin kollarıyla sarmalanmıştı, sözleri Louis'nin kazağı sebebiyle boğuk çıkmıştı. 

Işıklar parlaktı. Çok parlaktı.

''Harry?''

Kafası şeytani ışıklar yüzünden zonkluyordu. 

''Aşkım?''

''Harry?''

''Harry!''

Harry bir anlığına ışıklar solmaya başladığı için çok memnundu. Ama sonra paniklemeye başladı çünkü solanın kendisi olduğunu fark etti. 

Kafasındaki darbe bir ayı için bile çok fazlaydı. Çığlık atmayı denedi. Korkmuştu. Çok korkmuştu, annesi ve Louis ellerinden tutsun istedi. Onlara, onları sevdiğini söylemek istedi çünkü ölmenin nasıl hissettirdiğini bilmiyordu, ama yaşıyor gibi de hissetmiyordu. 

Çığlık attığını düşündü  ama kafa karışıklığı üzerinden geçti çünkü dudakları hala kapalıydı. 

Duyabildiği son şey Louis'nin çılgınca ağladığıydı, ''Hemşire! Burada bir hemşireye ihtiyacımız var! Başka bir nöbet daha geçiriyor!''

I Want to Write You a Song || LSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin