''Lou dur! Kendine zarar vereceksin!''
Louis gözlerini devirdi. ''Ben büyük bir adamım Harry, bana söylemene ihtiyacım- ah siktir.''
Harry, erkek arkadaşının elini cam parçasıyla kestiğini görünce yerinden sıçradı. ''Bebeğim, izin ver süpürgeyi getireyim.''
Harry geri döndüğünde bir elinde süpürgeyi diğer elinde ise gazlı bez bandajı vardı. Louis bandaja ulaşmaya çalışırken Harry kafasını salladı.
''İzin ver.'' Harry sıkıca bandajı bileğine sardı, o kadar nazikti ki Louis'nin içi yumuşacık oldu ve titredi.
''Teşekkür ederim, aşkım,'' diye fısıldadı.
Harry onu başından savdı, ''Benim için yaptıklarının yanında hiçbir şey.''
Louis camı, tahtayı ve faraşın içindeki dişlileri süpürmeyi hatırlayana kadar sessizlerdi.
Louis kaç saat kırarsa kırsın, zamanın akıp gideceğini biliyor muydunuz? Harry bir kum saatindeki kum gibi parmaklarının arasından kayıp gidiyordu ve bunu durdurmak için tamamen savunmasızdı.
-
Bu sabah herkes iyi bir ruh hali içindeydi. Büyük ihtimalle Harry'yi iyi gördüklerine memnun oldukları içindi bu. Niall kahvaltı yapıyordu ve hepsi oturma odasında oturuyor, yemek yiyip sohbet ediyorlardı.
Louis koltukta yanında oturan Harry'ye gülümsemeden duramıyordu. Sevgilisinin iyi hissetmesinden memnundu. Gerçekten ''iyi hissetmek'' için ne kadar sınırlı günlerinin kaldığını düşünmemeye çalışırken karnında bir çukur oluşuyordu.
Louis'nin bir fikri vardı. ''Hadi bugün bir yere gidelim,'' diye söyleyiverdi fikrini.
Harry kaşları kalkmış şekilde ona bakıyordu.
Louis aşağıya bakarak, elleriyle oynamaya başladı. ''Tabii bunun için hazırsan. Sadece bir düşünce...''
Harry sözünü kesti. ''Çok isterim. Biraz da olsa bu aptal otelden çıkmak çok güzel olur.''
Louis parladı. ''Belki seni uygun bir randevuya çıkarırım.''
Niall yerini değiştirdi. ''Sizi bozduğum için üzgünüm gençler ama hiç dışarıya baktınız mı?''
Harry kaşlarını çattı. ''Hayır, neden?''
''Dışarıda tam anlamıyla bir kar fırtınası var,'' Zayn söze karıştı. Yerinden kalktı ve perdeleri açtı, pencerenin diğer tarafındaki fırtınayı açığa vurdu. ''Bu yol şartlarında bir blok öteye gidemezsin.''
Haklıydı. Yer tamamıyla beyaz, ferah bir kar örtüsüyle kaplıydı. Yoğun gri gökyüzüne bakılırsa da kısa süre içinde fırtına dinmeyecekti. Louis, oturduğu yerde yenilgiye uğradı ve kafasının Harry'nin omzuna düşmesine izin verdi. Harry'nin elleri otomatik olarak Louis'nin saçlarını okşamaya başladı.
''Sorun değil, Lou,'' dedi. ''Hala dışarı çıkabiliriz.''
''Harry,'' Liam uyardı. ''yolların üzerinde bir metre kar var, güvenli değil...''
''Biliyorum,'' Harry araya girdi.
Louis onu görebilmek için çenesini yukarı kaldırdı. ''Aklında ne var?''
''Otelin arkasında küçük bir göl var. Buz pateni yapabiliriz.''
Harry'nin isteği üzerine dört çift şaşkın göz ona bakmaya başladı.
Kızardı ve sessizce ekledi, ''Yapmamıza gerek yok... ben sadece... bu her zaman denemek istediğim bir şey oldu bu... ve belki bir daha bu şansım olmayabilir...'' konuşurken tökezledi ama Louis onları gün gibi açık bir şekilde anladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Want to Write You a Song || LS
FanfictionHer şey baş ağrılarıyla başladı. Harry iyiydi, sadece çok yorgun olduğunu düşündü. -Hikayenin orjinalini twoghostsinonehome hesabında bulabilirsiniz.