22 Kasım
''Dün gece yemek yemedi,'' Liam hüsranla çatalını tabağın üzerinde gezindiriyordu. ''Kahvaltıya ihtiyacı var!''
Louis uzunca iç çekti. Bu yeni trend haline gelmişti, ikisi her gün Harry ve pankekler üzerine kavga ediyorlardı. Güne ne güzel bir başlangıç.
''Sakin ol, Liam!'' diyerek geri tısladı. ''Zayn de hala odasında uyuyor ama sen onu umursamıyorsun!''
Liam şimdi ayaktaydı, yüzü siniriyle kızardı, ''Çünkü Zayn'nin lanet olasıca bi' beyin kanseri yok!''
Sözleri ağzından çıktıktan sonra çok çabuk söylediklerine pişman oldu. Louis'ye özür dileyen gözlerle bakmaya başladı.
Kahvaltının başından beri sessiz duran Niall, şimdi gözyaşları içindeydi. ''Louis... bu doğru değil... değil mi?'' Sesi alçaktı, hiç olmadığı kadar alçak. ''Ne zaman... ne zaman oldu...''
Louis. Öfkeliydi. ''Bilmiyorum dostum. Neden Liam'a sormuyorsun?'' Louis de ayağa kalktı. ''Bunu konuşmaya çok istekli görünüyor.'' Kapıya doğru fırladı. Kirli tabağı bile umurunda değildi.
''Bekle üzgünü-''
Liam'ın sözü kapının kapanmasıyla kesildi.
Louis duvara yaslandı, mağluptu. Bu ay Harry sadece bir şey istemişi, sadece bir şey. Henüz çocuklara söyleme. Liam'ın bunu tahmin etmesi kendi suçu sayılmazdı, ama şimdi Niall da biliyordu. Bağrışmalar ve çarpan kapılar, haberleri vermek için en iyi yol da değildi. Suçluluk içinden yükseliyordu. Çok tepki verdiğini biliyordu ve Liam'a öyle patlamamalıydı.
Küçük bir kısmı da üzgün olmasının sebebinin Liam olmadığını biliyordu.
Birinin baygınca boğazını temizlediğini duydu.
''Git Liam,'' dedi, ''siktiğimin modunda değilim.''
''Günaydın, günışığı.''
Kafasını aniden kaldırdı, çünkü bu hiç de Liam'ın sesi değildi. Olan her şeye rağmen, Louis sesi duyduğunda gülümsemesine engel olamadı.
Harry.
Kafasını, çok endişeli görünen Zayn'e kaldırdı, kolları kafası karışmış Harry'yi sarıyordu. Normalde birinin kollarını sevgilisine böyle dolamış görmesi onu normal bir üzüntüden daha çok etkilerdi ama o Zayn'di.
''Koridorda seni ararken, endişeliyken buldum onu,'' dedi Zayn hayalet gülümsemesi ile, ''üzgün bir yavru köpek gibi.''
Harry kaşlarını kırıştırdı. ''Bağrışmalar duydum. Burada,'' Harry yemek odasının kapısını işaret etti. ''Neden?''
Doğrusu Harry arkadaşlarının kendisi için kavga etmesi fikrinden nefret ediyordu. Bu onu çok suçlu hissettiriyordu.
Louis reddetmek için ağzını açtı ama bunun bir anlamı olmadığına karar verdi. Ona yalan söylemek bir işe yaramazdı, ve gerçekten iyi bir yalan düşünemeyecek kadar yorgundu. Onun yerine, Harry'yi kucağına çekti, kollarını beline doladı.
Sonra olan her şeyi açıkladı.
Harry neredeyse gözyaşları içeresinde, başını salladı.
''Hey hey hey,'' Louis cıvıldadı, ''sorun ne , aşkım?''
Harry hıçkırıyordu şimdi. Louis onu daha yakınına çekti, gözyaşlarının tişörtünü ıslatmasını umursamadı. Harry'nin kalbi kırılmış şekilde ağlamasının sesi, Louis'nin psikolojik olarak midesinin acımasını sağlıyordu.
Sonunda boğulmasını kontrol altına aldı, ''Çok üzgünüm, Lou. Senin birileriyle benim yüzümden kavga etmeni istemedim.''
Bu Louis'nin midesine ikinci bir sancı daha gönderdi. Harry'yi böyle kötü görmek canını çok acıtıyordu. Harry gibi insanlar hiç ağlamamalıydı. Her zaman mutlu olmayı hak ediyorlardı.
Louis'nin hisleri çığlık atıyordu ama sesi nazikti, acı verici şekilde nazikti, çünkü Harry'yi tekrar üzme fikrine dahi dayanamıyordu.
''Bebeğim bana bak,'' nazikçe Harry'nin çenesini okşadı, sulu gözlerine baktı. Bu manzara bu sabah Louis'nin kalbini tahminen beşinci kez kırdı. ''Bu senin hatan değil, Haz. Hiçbiri senin hatan değil. Bana inanmak zorundasın çünkü seni seni böyle görmeye katlanamıyorum.'' Son kısımda sesi çatladı çünkü Louis'ye bir farkındalık vurdu.
Harry hayatının sona kadar acı içinde yaşamak zorundaydı.
Ve Louis onu bundan koruyamayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Want to Write You a Song || LS
FanficHer şey baş ağrılarıyla başladı. Harry iyiydi, sadece çok yorgun olduğunu düşündü. -Hikayenin orjinalini twoghostsinonehome hesabında bulabilirsiniz.