1 Aralık
Bu sabah Harry Louis'den önce uyandı, ama yataktan kalkmadı. Orada öylece uzandı, bir dirseğini yatağa dayamış şekilde Louis'yi izledi.
Louis'nin yüzü rahatlamıştı, ve saçı pencereden giren günışığıyla özellikle daha yumuşak görünüyordu. Harry elini uzatıp onu okşamak için her şeyini verebilirdi ama yapmadı. Onu uyandırma riskine girmek istemiyordu. Louis uykusunda daha genç ve daha az üzgün gözüküyor diye düşündü Harry. Ve Louis'in; gün ışığında uzun, altın rengi gözüken kirpikleri tarafından biraz daha büyülendi.
Louis'nin yüzündeki her detayı inceledi, hafızasına kaydetmeye çalıştı. Mümkün olsa tüm gün boyunca Louis'yi izleyebileceğini ve hala küçük detaylar fark edebileceğini düşündü Harry.
Ama Louis'nin gözlerinin açılmasını izlerken kuşkusuz hayal kırıklığına uğradı.
Her güzel şeyin bir sonu olmak zorunda.
Yine de hemen neşelenmesi uzun sürmemişti çünkü Louis'yi gördüğü için mutluydu. Harry Louis sebebiyle biraz aptallaşıyor olabilirdi, ama bu sorun değildi. Louis de Harry için aptallaşıyordu.
Ve başka bir yolu da istemezlerdi.
''Günaydın, Günışığı,'' dedi Harry yumuşakça ve artık uyanmış olduğu için Louis'nin saçını okşamak için uzandı. Harry gülümsemesine engel olmadı çünkü göründüğü kadar yumuşaktı saçları.
Louis de gülümsedi, ve uykulu mavi gözlerini ovuşturdu. ''Güzel bir rüya gördüm,'' dedi, sesi hala halsizdi.
Harry, Louis'nin sözleriyle eridiğini hissetti, çünkü halsiz sesi en sevdiği sesti. Gülüşünün hemen arkasındaydı.
Harry Louis'ye daha da yaklaştı. ''Bana rüyanı anlat hadi.''
''Sen vardın. Ve sahildeydik, çok sevdiğin bir sahilde-''
''Cod Burnu.'' dedi ikisi aynı anda.
Louis kıkırdadı, ''Yüzmüyorduk, ya da bir şeyler yapmıyorduk, sadece yan yana uzanıyorduk güneşte, sırılsıklam. Sadece ikimiz.''
Harry şu an da aynısını yaptıklarını fark etti. Gülümsedi. ''Güzel bir rüya gibi geliyor.''
Louis sırıttı ve biraz kızardı. ''Sanırım en sevdiğim rüya oldu.'' Düşünmeden ''Bu yaz da oraya gitmeliyiz.'' dedi.
Harry'nin yüzü soluklaştı, ve bir suçluluk dalgası Louis'ye vurdu, çünkü ölen bir çocuğa söylenebilecek ne kadar saçma bir cümleydi! Sonrasında bu düşünceyi hemen kafasından attı çünkü Louis bununla baş edemiyordu.
İkisi de ayları parmaklarında saymaya başlama dürtüsüne direndiler. Sonunda Harry cevap verdi.
''Belki.''
''Belki'' kelimesiyle ilgili olan şey, gerçek anlamının bir kişinin söylediği şekilde yatmasıdır. ''Belki''yi bir gülümsemeyle ve parlayan gözlerle söylediğinizde, bu olasılığı yansıtır. Umudu yansıtır.
Ama bu Harry'nin ''Belki''yi söylediği şekil değildi.
Diğer şekilde söylemişti, diğer kişiyle asla gözlerinizi buluşturamadığınız çünkü yüzlerinin düştüğünü görmek istemediğiniz şekilde. ''Hayır'' demekten korktuğunuz zaman söylediğiniz bir belki gibi.
Şanslarına, kapının tıklatılıp açılması konuştukları konudan alıp götürdü onları. ''Kahvaltı neredeyse hazır, ikinizi de 10 dakikaya göreceğim.'' Liam geçen haftaki kavgalarından dolayı açıkça acı doluydu.
Harry giyinirken, merakına yenik düştü. ''Hey, Lou?''
''Evet, aşkım?''
''Benim hakkımda sıkça rüya görüyor musun?''
''Tabii ki görüyorum,'' diye cevap verdi Louis tişörtünü çıkarırken, ''neredeyse her gece. Benim bütün dünyam sensin, Haz.''
''Peki ya kötü rüyalar? Onlarda yok muyum?''
Louis sertçe yutkundu. Harry'ye yalan söylemek istemiyordu... ama onu endişelendirmek de istemiyordu. ''Hayır, asla onlarda olmuyorsun.''
Aslında, teknik olarak yalan söylemiş sayılmazdı...
En kötü rüyalarında, Harry çoktan gitmiş oluyordu.
Bu düşünce Louis'nin omurgasına bir titreşim gönderdi.
Harry bunu fark etti. ''İyi misin, Lou?''
''Evet, sadece bir kazağa ihtiyacım var.''
Harry iyi, diye hatırlatmada bulundu Louis kendine.
Harry iyi.
Şimdilik.
-
O gece, Harry'nin duş alması çok uzun zaman aldı. Louis bunun daha öncesinde çöp gibi hissetmesinden olduğunu düşündü, çoğu zaman uzun bir duş iyi gelirdi.
Ama Harry uzun zamandır oradaydı. Onu kontrol etmekten zarar gelmezdi.
''Hey, Haz?''
Cevap yoktu.
''Hey, Haz!''
Cevap yoktu.
Harry'nin bunca zamandır cevap vermemesine alışkın olan Louis endişelenmedi. Son zamanlarda dikkatini çekmek günbegün oldukça güçleşiyordu.
''İçeri geliyorum, tamam mı?'' dedi ve kapıyı açtı.
Hava, vücut yıkama kokusu ve buharla doluydu. Şey gibi kokuyordu... neredeyse metalik.
Siktir.
''Harry!'' Louis duş kabinine koştu, az kalsın nemli fayanslarda kayıp düşüyordu.
Duş kabininin kapısını kendini yırtarcasına bir güç harcayarak açtı ve yüzü beyazlamaya başladı. Çığlık atmayı denedi ama ses çıkarmak için fazla şoktaydı.
Değerli Harry'si, başından akıyor gibi görünen kan havuzunda bilinçsizce yatıyordu.
Tam bu an nöbet geçirmeye başladığı andı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Want to Write You a Song || LS
FanfictionHer şey baş ağrılarıyla başladı. Harry iyiydi, sadece çok yorgun olduğunu düşündü. -Hikayenin orjinalini twoghostsinonehome hesabında bulabilirsiniz.