Same Mistakes

150 17 10
                                    

''Harry, aşkım?''

Harry dikkatini, gözleri üzgün, cam tarafındaki koltukta ona bakan annesine verdi. Neredeyse tüm haftayı böyle geçirmişti. Düşüncelerde kaybolmuş, pencereye inen ayçiçeklerini sayarak, kalbindeki ağrıyı görmezden gelmeye çalışarak. Ve kalbindeki.

Anne boğazını temizledi, Harry sonunda onunla konuştuğumu hatırladı.

''Üzgünüm,'' diye fısıldadı, başını sallayarak. ''Ne oldu anne?''

Anne'nin ifadesi yumuşadı ve gelip yanına oturdu, elini oğlunun sırtına koydu. ''Ne için üzgünsün?''

Harry iç çekti, annesinin bakışlarıyla buluşmayı reddediyordu. ''Her şey için. Ben sadece...''

Sonunda Harry annesinin gözleriyle buluştuğunda, gözleri kan çanağına dönmüştü ve gözyaşları dışarı taşıyordu. Bu görüntü neredeyse Anne'yi parçalıyordu. Bir sineği bile incitmeyen tatlı bebeğinin hasta ve acı içindeki görüntüsü.

''Şşş...'' oğlunun sırtını sıvazlamaya başladı, göğsüne doğru çekti onu. Anne, Harry kucağına daha çok gömüldüğünde ve gözyaşlarını serbest bıraktığında bedeninin rahatladığını hissetti. 

''Ben sadece... ben sadece... yoruldum... herkesi incitmekten çok yoruldum!'' dedi hıçkırıklarının arasında boğulurken.

Birinin kapıda boğazını temizlediğini duydular. 

''İzin ver Harry'yle bir dakika konuşayım.'' 

Anne iç çekti. ''Gem, o...''

''Anne, lütfen.'' Gemma sözünü kesti.

İsteksizce kabul etti Anne, arkasında çok üzgün bir Harry'yi ablasıyla beraber bıraktı. 

Gemma kollarını Harry'ye sararken, Harry de ablasının tişörtüne doğru ağlarken tereddüt etmedi. 

Sonunda Gemma konuştu. ''Bu Louis'yle alakalı. Değil mi?''

Harry bir şey söylemedi ama hıçkırıklarının artan yoğunluğu açıkça bunu doğuruluyordu. Harry'nin bedeni, vücudundaki tüm yaraları şiddetle üzerinden atmak istiyormuş gibiydi sanki. 

''Harry, biliyorum, onu kendinde uzak tutarak ona yardım ettiğini düşünüyorsun ama bunun ikinize de bir faydası yok.'' sesi nazikti ama kesindi. ''Demek istediğim, kendine bir baksana. O olmadan berbatsın. Onun da bundan daha iyi olduğunu mu sanıyorsun?''

''İstemiyorum... istemiyorum...'' Harry cümlesini bitirmek için mücadele etti. ''Onun incinmesini istemiyorum.''

Gemma hafifçe güldü ama bu bir şaka için değildi. ''Bu hayatımda duyduğum en saçma şey olabilir, ve ben senin knock knock şakalarınla büyüdüm.''

Nasıl olduysa, Harry küçük bir kahkaha attı. 

''Dinle, duymak istediğin şeyin bu olmadığını biliyorum ama duymaya ihtiyacın olan şey bu, tamam mı? Louis Tomlinson sana sırılsıklam aşık. Yıllardır öyle ve sen ölene kadar da öyle olacak.''

Harry kız kardeşinin açık sözlülüğüne şaşırdı. Yine de tuhaf bir şekilde ferahlatıcıydı.

''Sen öldüğünde yıkılacak. Hepimiz yıkılacağız,'' sesi çatladı ama devam etti. ''Tek yaptığın onu kendinden uzaklaştırmak ve bu değerli, çok değerli vaktini boşa harcamak. Bunları geri alamayacaksın Harry. Sen seviyorum ve isteklerine saygı duymak istiyorum ama bence çok büyük bir hata yapıyorsun.''

Harry bir süreliğine sessiz kaldı. Gemma kötü hissetmeye başladı, çok mu sert davrandığını merak etti.

''Özür dilerim,'' diye başladı sözüne. ''Öyle demek istemedim...''

''Dileme. Haklısın.''

Basitçe başını salladı Gemma. Sonra telefonunu cebinden çıkardı ve kardeşine uzattı.

''Ara onu. Lütfen.''

Gemma telefonu almak için uzandığını sandı ama Harry son dakika nazikçe itti telefonu. Sessizce gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı ve yüzünü ellerinin içine gömdü.

''Harry...''

''Yapamam, Gem,'' diye fısıldadı. ''İncindiğini görmeye dayanamıyorum. Özellikle benim yüzümden. Hayır. Yapamam. Üzgünüm.''

I Want to Write You a Song || LSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin