0.3

2.3K 221 151
                                    

Baş parmağım ve işaret parmağımı gözlerimin üstüne koydum. Telefon tekrar bildirim verdi. Gözlerimi açmak istemeyerek açtım.

0537*******: Serra, yanlış anlamanı istemiyorum.

Serra: Ne konusunda?

0537*******: Sen konusunda.

Serra: Nokta falan koyuyorsun bayağı kaptırdın kendini rolüne herhalde

0537*******: Rol mü zannediyorsun hâlâ?

Bak kardeşim şu şapkaları koyma. Sana kanımı falan kaynatamam.

Serra: Eğer ciddiysen

Serra: Muhattap olman gereken kişi ben değil, babam olurdu.

Yazdığım şeyi tekrar okudum. Bir dakika ya, cidden bir erkekle mi konuşuyordum?

0537*******: Ona da sıra gelir inşaAllah

Serra: Sen şimdi gerçekten erkeğim seni işletmeye çalışan ileri zeka arkadaşlarından biri değilim diyorsun ciddi ciddi

Serra: Öyle mi?

0537*******: Evet

Bu kişiyi engellediniz. Engeli kaldırmak için dokunun.

0537*******: Profilimi kaldırdım de

(Gönderilemedi.)

0537*******: Engel atmadım de

(Gönderilemedi.)

0537*******: Serra

(Gönderilemedi.)

0537*******: Ben evlenelim diyorum, sen engel atıyorsun

(Gönderilemedi.)

0537*******: Nasıl olacak bu iş?

(Gönderilemedi.)

0537*******: Ben yanlış olduğunu bile bile geleyim, sana yazayım.

0537*******: Senin yaptığına bir bak..

(Gönderilmedi.)

***

Alarmın sesini duymak istememem alarmı etkisiz hâle getiremediği için içten içe mızmızlanarak kalktım.

Sabah kerahatinden sonra ne kadar uyumak istemesemde uyuyup kalacağımı bildiğim için alarm kurmuştum.

Telefonu kapatıp yatağımı düzelttikten sonra abdest almak için banyoya girdim.

Abdestimi aldıktan sonra çay suyunu koydum önce. Annem abdestsiz çay koymamayı öğretmişti bize. Abdestli koyarsak bereket abdestsiz koyarsak gaflet olur diye biliyordum. Bence gerçektende böyleydi. Tek çayda değil elbette, bütün yiyecek içeceklerde.

Kitap konusunda da öyle hissediyordum. Yazan kişinin hâli sirâyet ederdi okuyana. Bu yüzden insanın, bilhassa müslümanın okuduğu satırların yazarlarına dikkat etmesi lazımdı. Kendi seçimim olarak müslüman olmayan yazarlar, bana fayda sağlamayacak kitaplar tercih etmiyordum.

Kitap okumayı seviyorum diyen insanlar bana göre ikiye ayrılırdı mesela. Kitap zannettikleri dizi kopyası romanlara bağımlı olanlar ve gerçekten kitap okumayı sevenler.

"Oo birileri kalkmış.." diye Ömer'in sesini işittim. Elinde tabletiyle mutafaktaki sandalyeye oturdu.

"Bunu benim demem lazımdı sanki.." derken kahvaltılıkları hazırlıyordum.

"Hayırlı sabahlar bakalım canım ailem." diyen babam mutfağa girdi. Ömer yüzünü buruşturup konuştu.

"Canım mı?"

"Evet canım."

"Canın ailene oyuncu mouse'u almak ister misin babacım?"

"Sen hariç Ömer, sen aileden değilsin. Sen resmen baba sömürücüsün evladım."

Tavadaki patatesleri karıştırıp kapağı kapatırken gülümsememi gizlemeye çalıştım.

"Baba sömürücü mü... Hmm.. Abla sence bundan kullanıcı adı olur mu?"

"O ne be? Hakaret gibi?" dedim.

"Zulada bazı seviyelere gelince kullanıcı adı değiştirme ödülü veriyorlar sen bilmezsin tabi yada zula parası yüklemek gerekiyor değiştirmek için. E benim babamda cimri olduğu için o seviyeye gelmeyi bekliyorum.."

"Baştan kendin seçmedin mi?"

"Evet kendim seçtim. Ama değiştirmek istiyorum. Allah'tan Âsaf abi gibi bir abim varda fakir kalmıyorum."

"O ne demek?" diye bakışlarımı çevirdim Ömer'e.

"Bana ZP yüklüyor."

"Ne yüklüyor, Türkçe konuşsana Ömer."

"Of cahil misin ya, Zulaya para yüklüyor işte. Onlarda bana altın veriyor."

"Âsaf'a para mı yüklettiriyorsun?"

"Evet, hemde her dışarı çıktığımızda."

"Âsaf abi diyecektin herhâlde?" dedi babam yıkamış olduğu elmayı ısırırken.

Annem mutfağa girdiği sıra konuştu. "Abisi mi kaldı sende Receb, iki aya evlenecekler."

"Ne?!"

"Ne?!"

Babam ve Ömer'in verdiği tepkiden sonra beynimin geç algılamasından dolayı bende aynı şeyi söyledim.

"Ne?!"

"Ablam evleniyor mu, hemde Âsaf abiyle. Oh ooohhhh, yaşasın daha çok zula altını. Allah'ım hep zengin eli bol enişte istemiştim.."

"Ciddi misin Ömer?" diye şaşkınlıkla konuştum.

"Kim demiş evleniyorlar diye, ben bu evde bostan korkuluğu olarak mı duruyorum! Daha o çocuğun askerliği var, osu var busu var... Daha 22 yaşında Serra."

"Ay Recep konuşturma şimdi beni, geçende Efendi çocuk, ondan iyi damat mı bulacağız diyen babamdı sanki."

"Aynen baba, Âsaf abi gelince de aslanım deyip duruyorsun.."

"Şey, ben hâlâ buradayım ama.." dedim varlığım unutulmuş gibi konuşulan muhabbetin üzerine.

"Evet öyle diyordum ama bu 2 aya evlenecekleri anlamına mı geliyor Gülhan Hanım? Bostan korkuluğu muyum ben bu evde ya? Neyim belli değil..." diye söylenerek salona gitti babam. Gülmeden edemedim. Sanırım aniden olunca kıskanacağı tutmuştu.

"Allahtan bir laf öğrenmiş, bostan korkuluğu muyum ben bostan korkuluğu muyum ben.. Deyip deyip durur artık."

"Anne, niye benim haberim yok?"

"Var işte kızım." derken yüzüme bakmıyordu.

"Anne?" dedim elimdeki salatalıkları bırakıp yönümü tamamen çevirirken.

Sahte bir ciddiyetle konuştu.

"Sus kız anne anne, sanki istemiyormuş gibi birde konuşuyor.."


Yeşil GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin