1.4

1.8K 190 115
                                    

Birde olaylara Âsaf'ın gözünden bakalım istedim (;

*

Âsaf'tan . .

"Ee, sen ne dedin?"

Telefonu sıkıntıyla elimde çevirirken hiç açmamayı istediğim konu hakkında konuşuyorduk Furkan'la.

"Oğlum, yazma işte ne kaldı şurada evlenmenize? Hadi önceden kimi seviyor kız bilmiyorduk. E şimdi? Seni seviyorken kaybetmek mi istiyorsun? Onun ötesinde haram be. Bak ben yazıyor muyum?"

"Öyle söylendiği kadar kolay değil işte.."

"Nasıl kolay değil.." dedi elindeki çaydan bir yudum daha alırken.

"Sen haramın tadını almışsın o yüzden zor geliyor, bak abine? Ben hiç yazmadım kıza, yazsam bende bırakamam. Vakti zamanı gelince gideceğim anasından babasından isteyeceğim.. Yani inşaAllah."

Sözlerindeki haklılık payı ağır basarken merakla bakışlarımı çevirdim yine ona.

"Kim bu kız oğlum? Niye söylemiyorsun bana? Kaç defadır soruyorum, hayır Âmine falansa söyle de ona göre damat bakmasın annem.."

Gözlerindeki heyecan kendisini ele verirken sıkıntıyla konuştu.

"Yok be oğlum.. Âmine.. yani... Konuyu saptırma. Bir daha yazmayacaksın yengeme. O kadar, anlaşıldı mı?"

"Tamam inşaAllah."

"Söz ver?"

"Abi sözü."

"Abi benim oğlum!" dedi çay bardağını masanın üstüne koyarken.

"Ya yürü git bi kimliğini kontrol et Furkan, 23 yaşında bebesin. Ben, yani abin tamı tamına 24 oldum."

"Büyüklük yaşla olmaz canım, akılla olur."

"Desene iki defa abin olacağım.."

Gözlerini kısıp çayından bir yudum daha aldı. Kafeye giren Mirzâ ve Muhammed Erenle ayaklanıp elimi salladım. Furkan'ın haricinde iki yakın arkadaşımdı.

"Selâmun aleyküm beyler.." dedi Muhammed Eren.

"Ve aleykümesselâm ve rahmetullâh." derken oturmuştuk.

"Ee, nasılsınız bakalım? Yengeyi istemeye gitmişsiniz herhalde dün."

"Öyle oldu.." dedim gülümseyerek.

Mirzâ'nın telefonu çalmaya başlayınca bütün gözler ona döndü.

Telefonu açıp gülümseyerek kulağına götürdüğünde yenge olduğunu anlamıştık.

"Efendim.."

"Ve aleykumesselâm ve rahmetullah.." dedikten sonra bir saniye işareti yapıp ayaklandı.

Bir gün bende Serra'yla böyle rahat konuşabilecek miydim acaba..

"Ee.. daha daha nasılsınız?" diye söylendi Eren.

"İyiyiz elhamdülillah."

Yaklaşan garsonla bakışlarımı etraftan alıp Furkan'a çevirdim. O da bakışlarını masaya çevirmişti.

"Bir isteğiniz var mıydı?" dedi kız.

"Mirzâda içer herhalde, iki çay.." dediğinde Eren, Furkan ekledi.

"Üç olsun."

"Pekala, boş bardağı alabilir miyim?"

Furkan'ın bardağını alıp garsanon önüne getirdim. Zira Eren'in tepesinden o bardağa ulaşması hiç hoş olmazdı.

Garson uzaklaşırken Mirzâ yanımıza geldi. "Tamam inşaAllah, tamam.. Tamam gözümün nuru, kapatıyorum şimdi. Unutmayacağım.. Aleyküm selâm."

"Tamam gözümün nuru tamam." diye tekrarladığında Furkan gülmemi serbest bıraktım. Mirzâ'nın sert bakışları dudaklarımı birbirine bastırmama neden olurken elimle Furkan'ı işaret ediyordum.

"Senide göreceğiz Furkan Efendi.."

"Görebilecek misiniz pek emin değilim ama."

"Hayırdır o niye?" dedi Eren.

"Ya sen boşver beni, niye topladın bizi buraya. Anlat bakalım.." diye geçiştirdi. Eren yerinde mahçup bir edaya büründüğünde merakla dinlemeye başladım.

"Şey, aslında şöyle bir şey.." derken bakışları beni bulmuştu. Gerginliğine kaşlarımı çatıp konuştum. "Aslanım, kaç yıllık arkadaşız. Para falansa dert etme yani?"

"Yok abi biliyorum.. Annemle konuştum bugün. Şey dedi.."

"Bu kadar çekindiğine göre kız meselesi kesin!" derken bulduk Furkan'ı. "Söyle oğlum söyle utanma." diye devam etti.

"Aslında bunu sadece Âsafla konuşayım diye düşünmüştüm ama, hepiniz gelmek isteyince yardımcı olursunuz diye.."

"Eren, korkutuyorsun bizi.."

Derin bir nefes aldı. "Abi, annem bacını görmüş beğenmiş. Git abisiyle konuş dedi. Nasipse sana alalım dedi."

Şaşkınlıkla dudaklarımı araladım. Benim bacımı, Âmine'yi mi kast ediyordu? Ne diyeceğimi bilemeyerek ilk önce Furkan'a baktım. Bu sefer bakışlarım bir halisyünasyona kapılmıştı sanırım. Çünkü Furkan'ın gözleri kızarmıştı.

Mirzâ,"Ne bakıyorsun bön bön, Eren gibi kardeşimizden âlâ damat bulamazsınız zaten." diyerek elini Eren'in omzuna attı.

"Yanlış anlamadın değil mi Âsaf? Vallahi ben gözümün ucunu bile değdirmedim kardeşine. Annem söyledi, bende olmaz dedimse de dinletemedim. Bir söyle dedi."

"Yok, biliyorum...Ama.. Ne diyeyim, annem babama bir haber edeyim. Nasipse.."

"Arkadaşlar bana müsaade, benim çok acil uğramam gereken bir yer vardı. Kusuruma bakma kardeşim Eren, aklımdan çıkmış." diye ayaklandı Furkan.

Kaşlarımı çattım istemsizce, aklıma gelen şeyi düşünmemek için zorladım zihnimi. Furkan'ın aceleyle kafeden çıkmasıyla herkes bir tuhaf olurken, çaylar gelmişti.

Furkan'ın çayınıda ben içtim, sohbet muhabbet derken iki saat olmuş, ardından hepimiz vedalaşmıştık. Eve geldiğimde Âmineyle konuşmayı düşünsemde bunu daha sonraya erteledim. Yemek yedik, ben odama çekilirken aklıma Serra geldi.

Yazmamak için söz verdiğim cümleleri zihnimde tekrar edip telefondan oldukça uzak durdum. Az kalmıştı, öyle ya da böyle hayırlısıyla evlenecektim kaç yıldır beklediğim kızla..

*

Esselâmu aleyküm

Bu bölüm Âsaf'tan oldu, sanki hoşta oldu

Uzatmadan sizi Mevlâmıza emanet ediyorum 🐳

Bir de şey, bugün erken gelen bölümün ardından geç saatlerde bir tane daha atabilirim, haberiniz olsunnn

Yeşil GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin