Elimdeki havucu rendelemeyi bırakıp elimi kesme riskini yok edercesine ağzıma attım. Ayakta yediğim için vicdan azabı duysamda çiğnemeye devam ettim. Şuan salata yapıyordum, bu bir özür sayılır mıydı acaba?
"Serra.." diye seslenen anneme çevirdim bakışlarımı. "Âmineyede mesaj atta insin, yardım etsin."
"Tamam anne." Diye söylenerek ellerimi yıkadım.
Elime telefonu aldığım gibi çalan kapı gülümsememe neden olmuştu. Kalpten kalbe yol vardır, vesselâm.
Kapıyı açmamla Âmine'nin içeri girmesi bir oldu. "Hoşgeldin.." diye söylendim günün verdiği yorgunlukla.
"Annem babama atıştırmalık bir şeyler hazırlıyor. Birazdan gelecek o da.."
"Ne atıştırmalığı ya, az kaldı şurada yemeğe. Aşk olsun Raşit amcaya, o kadar istedi diye fırında tavuk yaptık."
"Babam işte bilmiyor musun?" Dedi mutfağa girmeden ellerini yıkarken.
"Hoşgeldin kızım. "
"Hoşbulduk Gülhan teyze. Recep amca yok mu?"
"Yok, yok rahat olun. " başörtüsünün önünü açıp arkaya attı. Ben salatama geri dönerken Âmine cacık için dolaptan yoğurt ve salatalık çıkarmıştı. Yardım edilecek çok bir şey yoktu aslında ama bir şeyleri birlikte yapmayı hep daha çok seviyordum, seviyorduk.
Geriye sadece fırındaki tavuk kaldığında annemde sütlaçlarını bitirmişti. Salonda oturup konuşmaya başladık bizde.
"Ee, abin ne zaman gidiyor kızım?"
"Nereye?" Diye atladım istemsiz. Bakışlar bana çevrildiğinde utanmıştım doğrusu. Hayır ne diye elin adamına meraklı gibi her önüme gelene atlıyorsam. Âmine'nin konuşmasıyla annemin kötü bakışları benden çevrildi.
"İki ay kaldı herhalde. Ya da bir ay mı, tam bilmiyorum ki Gülhan teyze. "
"Hayırlısı kızım, sağ salim gitsin sağ salim gelsin inşaAllah. "
"Âmin, âmin."
Nereye gideceğini düşünsemde merakımı içimde tutmam daha hayırlı olacak düşüncesiyle sustum. Annem kalkıp abdest tazelemeye gidince elimdeki kırlente sarılmayı bırakıp "Pişt!" diyen Âmineye yöneldim.
"Duydun mu sesindeki imayı annenin?"
"Ne iması be?" diye yüzümü buruşturdum.
"Abim diyoruz hani askerden gelsinde, ailelerde niyetli diyoruz. Salağa yatma Serroşum.."
Serroşum kelimesine yüzümü buruşturup sessiz kaldım. Sevmediğimi bildiği için bu hitap tarzını kullanıyordu. Ayrıca Asaf abi diye büyütmüşlerdi bizi. Asaf demek isterdim küçükken ama sürekli abi diyeceksin uyarılarından sonra şimdide Asaf bir değişik geliyordu. Hadi ben tamamda Allah bilir onun hali nasıldı.
Ben tamam da derken?
Tamam derken mesela yani, ha olmazda olacak olursa. Yani şimdi annem gibi konuşacak olursam bu zamanda ondan âlâsını bulamazdım ya? Kaç yıllık aile dostlarımız olması hasebiyle ayrı, namazlı abdestli olması hasebiyle ayrı değerliydi.
Sende evlenmeye dünden razıymışsın hani, Asaf olunca.
Ne alaka be? Diye çıkıştım kendime istemsiz. Ben onun meraklısıydım sanki. Öyle bir münasebetimiz olmamıştı ne kalpten, ne dışarıdan sözlü olarak. Fakat dediğim gibi aileler uygun görecek olurlarsada hayır demezdim. Demezdim herhalde. Yani sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Gökyüzü
Short Story0537*******: Biliyor musun, gökyüzü herkese mavi değil. ٠ Kitap son bölümün hâtırına Wattpad'den kaldırılmamıştır. ٠ 05.02.2021 - 25.02.2021