40

7.7K 733 220
                                    

Ufuk'un Her Şeyi Öğrenmesinden 20 Gün Sonra

Evden çıkmış, tek başıma yürüyordum. Artık ağlamıyordum. Sanırım alışmıştım. Ufuk'un yüzüme bakmamasına, Şermin'le konuşmamaya, keyifsiz olmaya...

Evde daraldığımdan dolayı dışarı çıkmıştım. Hem de kendime bir şeyler alacaktım. Ufuk'la konuşmamızın üzerinden 18 gün geçmişti. Bir daha da konuşmamıştık. O günden beri bir kez kapıdan çıkarken görmüştüm onu. Dönüp de olduğum tarafa bakmamıştı bile.

Demek ki artık hayatım böyle olacaktı.

5 ay kadar daha dayanabilirdim. Sonrasında zaten şehir dışına gidecektim. Abim bunu istemese de ben onu bu konuda ikna etmeye kararlıydım. 

Aynı şehir hatta aynı sokakta onunla nefes alırken bana bakmaması çok canımı acıtıyordu. 

Bakmasını geçtim bir kez açıklamamı dinlese yeterdi. Onu da yapmamıştı.

En baştan biliyordum sonunun kötü olacağını. Ama Şermin beni bir türlü dinlememişti. Ufuk kırılacaktı, Şermin'e kızacaktı ama düşündüklerimin dışında şeyler de olmuştu. Ufuk beni de kırmıştı. Ufuk bana bir şey demeseydi bile sırf onu kırdım diye yine kırılırdım ki ben.

Kaldırımda yürümeye devam ederken cep telefonum çalmaya başladı. Çantamdan çıkarıp ekrana baktım. Arayan Şermin'di. Telefonumu sessize alıp çantama attım. Onunla konuşmak istemiyordum.

Yürümeye devam ettim. Bugün hava güneşliydi. Sahile yaklaşmıştım. Deniz kenarında yürümek istiyordum.

Deniz kenarına geldiğimde ilk olarak denizi izledim. Denizin güzel sesini dinlemek hoşuma gitse de insan ve araba sesleri bu sesi bastırıyordu. O yüzden akşam geç saatlerde deniz izlemeyi severdim.

Derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım. O sırada birisi ismimi söyledi. "Ilgaz." Sesi tanımamıştım. Başımı çevirip baktığımda Alper'in arkadaşı olan çocuğu gördüm.

Bir sen eksiktin kardeş.

"Rahatsız etmiyorum değil mi?" diye sorduğunda başımı denize çevirdim. Elbbete rahatsız ediyordu.

"Bir şey mi söyleyeceksin?" diye sorduğumda güldü. "Seni görünce yanına gelmek istedim." diye konuştu.

Keşke Ufuk umurumda olmasaydı.

"Aslında gitsen daha iyi olur." deyip yüzüne baktım ve geri denize döndüm. "Bana bir şans versen olmaz mı? Tanısan belki hoşlanırsın benden." diye konuşurken sesi oldukça sakin çıkıyordu.

"Şu anlık böyle bir şey yaşamayı düşünmüyorum. Seni kırmak istemem ama senden hoşlanacağımı da zannetmiyorum. Bana karşı bir umut besleme lütfen." deyip ona döndüm. Kafasını usulca salladı.

"Anlıyorum. Kendince sebeplerin vardır illaki. Rahatsız ettiğim için özür dilerim." deyip geri bir adım attı. Anlayışlı olmasına sevinmiştim. "Teşekkür ederim." dedim.

O gidince ben de yürümeye başladım. Ufuk'tan umudumu kesmiş olsam da başka bir insana umut veremezdim. Buna hazır değildim, karşımdakini üzerdim.

Yürümeye devam ederken yorulduğumu hissederek boş bir banka oturdum.

Çantamdan kulaklığımı çıkarıp kulaklarıma taktım. Ruh halime uygun bir şarkı açıp gözlerimi kapattım. (Medya)

İçimde bir şey kanıyor
Keskin bir vedanın yarası sızlıyor
Yüzümde bir şey soluyor
Aynı değil, umudun rengi kayboluyor

Göz kapaklarım kapalı olmasına rağmen gözlerimin dolduğunu hissettim. Ağlamak istiyordum.

Kalbimde bir yerde bir orman yanıyor
Bıraktığın şarkılar sahipsiz susuyor
Şiirler hep dargın, dualar şifasız
Ömrüme mıhlanmış bir cümle

Artık ağlamıyorum mu demiştim? Kapalı gözlerimin kenarlarından yaşlar aktı. Durduramadım.

Kül olur kalbindeki zamanla
Yana yana, yana yana
Yana yana, yana yana

Benim kalbimdeki de kül olacaktı zamanla. İnanıyordum...

Saatlerce gözlerimden sıcak yaşlar akarak şarkılar dinledim ve denizi izledim. Artık hava kararmaya başlıyordu. Eve gitsem iyi olurdu.

Oturduğum yerden kalkıp kulaklığımı ve telefonumu çantama koydum.

Eve kadar yavaş yavaş yürüyecektim. Otobüse falan binmek istemiyordum. Ellerimi ceplerime sokup keyifsiz bir suratla adımlarımı atmaya devam ettim.

Yaklaşık yarım saat yürüdükten sonra bizim eve yakın durağı görmüştüm. Daha haftalar önce Ufuk'la burada karşılaşıp eve yürümüştük.

Yine karşılaşabilir miydik? Adımlarımı yavaşlattım. Karşılaşmak istiyordum. Ne kadar canımı acıtacağını bilsem de yüzünü görme isteğime karşı çıkamıyordum.

Belki şu gelen otobüsün içinde o da vardı. Heyecanla kalbimin sıkıştığını hissettim. Kırık bir kalp heyecanlanabilir miydi?

Otobüs durdu. Gözlerimi kapısına diktim. Bir kadın indi, ardından da Ufuk.

Görmüştüm sonunda. Otobüsten inip hiçbir yere bakmadan sokağımıza doğru yürümeye başlamıştı. Ben de peşinden yürümeye başladım. Belki beni fark etmeyecekti ama olsun, onun peşinden yürüyordum işte.

Yanına gitsem ne derdi? Dinler miydi ki beni?

Adımlarımı biraz hızlandırdım. Ufuk köşeyi dönecekken kafasını arkaya çevirdi ve beni gördü. Beklentiyle gözlerine baktım. Herhangi bir mimik bekledim ama hiçbir mimiğini değiştirmeden ifadesizce geri önüne dönüp yürüdü.

Ama benim yüz ifadem değişti. Zaten suratım asıkken daha da asıldı.

Daha yüzüme bakmıyorken beni dinlemesi imkansızdı zaten.

Peşinden yürümeye başladım. Markete girmemişti. Eve doğru yürüyordu. Ben de evime doğru yürüyordum. Keşke durup yanıma gelseydi de hesap sorsaydı. Bağırsa da olurdu. Ona her şeyi açıklardım.

Ama o apartmana girene kadar bana dönüp bakmadı.

Tıpkı yıllar önce eve girdiğinde elimde topumla arkasından bakakaldığım gibi bakakaldım. Bu kez sarıldığım bir topum da yoktu. Kalbime sarıldım. Belki kalbime kendim sarılırken kırıkları birleşirdi de acım geçerdi.

Ama biliyordum ki kırıkları yalnızca sebep olan kişi onarabilirdi. Benim kalbimi kıranlar Ufuk ve babamdı. Bu demek oluyordu ki ölene kadar kalbimin kırıkları benimle olacaktı.

*

Ufuk sen malsın oğlum

İnstagram bölümü yapmadım çünkü üçü de paylaşım yapmayacak kadar üzgün... :"(

Sizce Ufuk yakın zamanda Ilgaz'la konuşacak mı?

Yine İlayda kitabı ve yine Cem Adrian şarkısı...

Spoiler vereyim mi... Zaman atlatacağım. :") Ama hemen diğer bölüm değil.

Sınır:

115 vote

110 yorum

Birisi | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin