Aklımda bir sürü senaryolar dönerken bir yandan şaşkınca dağılan eve bakıyordum. Alt üst olmuştu her yer.. Anlaşılan bir ev faciası daha yaşanmış burada. Yani anlayacağınız Annem ve Babam. Bana ihanet edip dolan gözlerime aldırmadan merdivenleri tırmandım. Babam veya annemden isteyemeyeceğim için mecbur kendim yıllardır bu yılki tatil için biriktirdiğim paradan yeterli kadarı alıp geri kalanını aynı yere geri koydum. Çantamın içine makyaj malzemelerimi, iç çamaşırlarımı, parfümümü koydum. Çantamı sinirle yatağımın üstüne koyup banyoya girdim. Yüzüme soğuk su çarpıp aynada yüzüme bakmaya bile tahammül edemeyeceğim için başımı kaldırmadan geri çıktım. Odadan çıkıp merdivenleri hızla indim. Evde neler olduysa artık ikiside çekip gitmişti. İyi ki dün evde değildim. Kapıya gelip kapatmadan önce eve tekrar biz göz atıp sinirle soluyarak kapıyı kapattım.
Arabanın kapısını açarak içine oturduğumda kapıyı sertçe kapattım. Meriç şaşkın gözlerini biraz üzerimde gezdirdikten sonra umursamadan arabayı çalıştırdı. Eğilip radyodan şarkı beğenip açtım.
Çağan Şengül... Hayatımı şarkılara yansıtan adam. Sözleriyle, sesiyle beni uzaklara götüren adam. Arabanın camını açıp rüzgarın saçlarımı dağıtmasına izin verdim. Kulağımda ki naif sesle gözlerimi kapattım. Ailemin gözünün önünde günden güne yıkılışını izliyorum aynı zamanda elimden hiçbir şey gelmiyor. Ne kadar kavga etselerde babam asla anneme el kaldırmamıştı ve kaldırmazdı da. Bu yönde hiç şüphem yoktu. Ama en önemlisi bir yerleri kırıp dökmek değil de kalbi kırmak değil midir? Bir eşyayı kırınca düzeltmek için bant yeterli olabiliyor. Peki ya kalp? Kalbimiz kırıldığında sadece bant yeterli olabiliyor mu? Bence hayır.
Cebimden telefonu çıkartıp rehbere girdim. Abimi bulunca üstüne basıp aradım. Birkaç kez çaldıktan sonra hemen açtı.
"Söyle bacım." bu dediğine her seferinde gülerdim ama şu an sadece sırıtmakla yetindim.
"Bizimkiler yine evi yıkmış." abim derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti.
"Her zaman ki gibi yapacak bir şeyimiz yok. Üzülme sen. Evde de durma canım." şu durumlarda en büyük destekçim abim olurdu ama o hep kaçmayı tercih etmişti. Kaçsa bile bir şekilde yanımda olurdu.
"Tamam abicim ben zaten iki gündür Ada da kalıyorum bu gecede kalacağım. Yarın da okulun partisi var beraber geçeceğiz." onuda bilgilendirdiğim için artık içim rahattı. Yani bilgilendirmem biraz yalandı ama olsun.
"Tamamdır ufaklık dikkat et kendine arada bir ara güzel sesini duyayım." dudaklarım yana doğru kıvrılırken cevapladım.
"Pekala patron öptüm hadi." diyip telefonu kapattım. Meriç'e dönüp baktığımda bana bakıyor oluşunu gördüm. Önüme baktım çoktan gelmiştik ve hala arabanın içindeydik. Benim konuşmamı mı beklemişti yani?
"Yine evi yıkmışlar dedin ne oldu?" diye sorduğunda başımı öne eğip ellerimle oynamaya başladım bir yandan da cevap verdim.
"Kavga etmişler evin altını üstüne çevirmişler falan işte. Hadi gidelim bir şeyler alalım eve gidip yemeği yapayım sonra hemen çıkalım geç kalmayalım." arabanın kapısını açıp dışarı çıktım. Meriç de aynı şeyi yapınca gelmesini bekledim.
Markete girip gereken şeyleri alıp hemen arabaya bindik. Eve hemen varmıştık. Evin yakınında ki bir markete gitmiştik zaten.
Eve girdiğimizde hızlı hareketlerle elimi yıkayıp mutfağa girdim. Poşette aldığımız tavuk göğsünü alıp tezgaha koydum biber ve domatesleride çıkartıp tek tek hepsini yıkadım onları süzülsün diye bir havlunun üzerine yerleştirdim. Tavuklarıda özenle küp küp kesip tencereye koydum o pişerken sebzeleri doğrayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyaların Ötesinde
Teen FictionKendimle sıkışmış gibi hissediyorum. Sanki her bir yanımdan itiyorlarmışta sıkışıyormuş gibiyim.