Sabah sabah başım çatlıyordu. Gece uyurken kulaklığımı çıkartmayı unutmuş uykum boyunca kulağımda durmuş başımı ağrıtmıştı. Kazan gibi başım şu an. Okula gitmesem mi diye düşünürken Arya ile olan iddiamız geldi aklıma, bende paşa paşa ayağa kalkıp banyoya gittim. Günlük rutinlerimi halledip çıktım. Dolabımdan siyah renk kot pantolonumla üstüme yapışan dar bir beyaz bluz aldım. Askılıklı olduğu için üşür müyüm diye düşündüm. Garanti olsun diye yanıma deri ceketimi de aldım. Aklıma gelen ani düşünceyle hemen kapattığım dolabına geri döndüm. Bugün beden dersi vardı her şeyi bir anda hemen unutabiliyorum. Çantama siyah eşofmanımı da tıktım. Ada soyunma odalarının olduğunu ve beden dersinden önce üstümüzü orda değiştirdiğimizi söylemişti. Eski okulumuz da beden dersi olduğu gün okula gitmeden önce giyer bütün okulda eşofmanlarımızla dolaşırdık. Üstünde ki bluzu çıkarmam düşüncesiyle başka birşey almadım. Dudağıma hafif bir parlatıcı sürüp aşağı indim.
"Abim nerede anne?" masa da sadece abimi göremeyince merak etmiştim.
"O dün kendi evine gitti evrakları kendi evindeymiş. Geri dönmek istemedi orada kaldı." kafamı anladığımı göstermek istercesine aşağı yukarı salladım ve masaya oturdum.
Masa da bir gerginlik vardı kimse ne konuşuyor ne de biri birinin yüzüne bakıyordu. Anlaşılan annem ve babam yine kavga etmiş. Ortam beni daha fazla gerince ayağa kalkıp çantamı aldım ve evden çıktım. Zaten başım ağrıyordu artıdan bir gerginlik yaşamaya gerek yoktu.
Yürürken cebimdeki telefonun titremesiyle olduğum yerde durdum. Telefonu elime alıp yürümeye devam ettim. Babamdan mesaj gelmiş. Dershanenin adresini ve ismini yazmış. Görüldü atıp çıktım sonuçta ne yazacaktım ki birşey yazmaya gerek yoktu. Saat baktığımda 08.05 olduğunu gördüm. Ders 08.30 da başlıyor. Okula ulaştığım da tekrar saate baktım 08.13 tü daha çok vardı. Yavaş yavaş merdivenleri çıkmaya başladım. Az sonra merdivenin yarısına gelmeden Ada karşımda dikilince kafamı iki yana 'ne var?' der gibi salladım.
"Kantine su almaya gidiyorum birşey istiyor musun?" ah canım arkadaşım elimle işaret parmağımı göstererek 'bir saniye' işareti yaptım ve çantamı kurcalamaya başladım. Yanımda benimde su olmadığını görünce Ada'ya döndüm.
"Bana da bir tane su al." kafasıyla beni onaylayarak önümden çıktı. Merdivenlerden seke seke inmeye başladı. Merdivenlere alıştığını görünce gülümsedim.
Sınıfa geldiğimde sırama oturup beklemeye başladım. Bugün hiçbirşey yapasım gelmiyor. Kendimi kötü hissediyorum. Başımın ağrıması dışında başka bir şey vardı ruhende ağrıyordu her yerim. Belki de annem ve babamın sabahki gerginliklerine kafayı takmış olabilirdim. Ama alıştım sanıyordum. Demek ki alışmamamışım.
Ellerimi şakaklarıma götürüp olavalamaya başladım. Gözlerimi de kısıp etrafa bakmaya çalıştım. Harbi ölüyorum sanırım. Ada sınıftan içeri elindeki iki suyla girince birini bana uzattı. Sudan bir yudum alıp kendime gelmeye çalıştım. Yavaş yavaş kendime gelirken Orkun yine moralimi bozmuş kendi suyundan yüzüme doğru fışkırtmıştı. Yok sakin kalamıyorum.
Ani bir hareketle elimi sıraya vurup kalktığım da Orkun hala pişmiş kelle gibi gülüyordu.
"Orkun beni deli etme!" diye bağırdığımda yüzü düşmüş ve teslim oluyorum der gibi iki elini kaldırıp bana baktı.
"Allah sizi bana teker teker mi gönderiyor be!"
"Tamam kızım sakin ol. Sanki kafandan aşağı hepsimi döktüm. Azıcık fışkırttım işte."
"Kes Orkun kes zaten başım ağrıyor birde seninle uğraşamam."
"Tamam ya." diyip önüne döndüğünde ben tekrar yerime oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyaların Ötesinde
Novela JuvenilKendimle sıkışmış gibi hissediyorum. Sanki her bir yanımdan itiyorlarmışta sıkışıyormuş gibiyim.