13. Bölüm

416 28 20
                                    

Meriç Kandemir...

Kaybetme korkusu. En büyük korkum diyebilirim. Sevdiklerimi kaybetme korkusu. Öyle bir an gelirki güneşiniz sönmüş gibi hissedersiniz ama o an fark edersiniz işte geceyi daha çok sevdiğinizi. Aydır Dünya'nın bir yanını aydınlatırken, bir yanını aydınlatmayan. Mesela ben hep karanlık olan yer olmuşumdur. Aydınlık olan yere giderken bir bakmışım diğer yanı aydınlatmaya başlamış ve ben yine karanlıkta kalmışım.

Yaren'in öyle görünce içimde birşeyler kopmuştu. Ne yapacağımı bilememiştim ilk başta. Sonra hemen kucaklayıp hastaneye getirmiştim. Şimdi de Yaren'in bir odaya aldılar bizde hastane köşelerinde oturmakla yetiniyoruz. Ada hıçkıra hıçkıra ağlamıştı ama son dakikalarda gözünden bir damla yaş bile düşmemişti, etrafa boş gözlerle bakıyordu. Aras Ada'nın yanında ona destek oluyordu.

Orkun, Elif, Berkalp ve Vildan da bizim ardımızda hastaneye gelmişlerdi. Elif'in ağlamaktan gözleri şişmişti. Ne kadar yeni tanışsalarda Elif'in Yaren'e değer verdiği ve sevdiği çok belliydi. Hepimizden önce tanışmıştı Yaren ile. Ona kendini yakın hissetmesi çok normaldi.

"Ağlama." diye fısıldadı Orkun Elif'e. Elif bunu bekliyormuş gibi Orkun'un omzuna yatıp daha çok ağlamaya başladı. Bende duvarın yanına çömdüm dizlerimi kendime doğru çekip ellerimi önümde birleştirdim. Yaren farkında değildi ama bende yalnızdım. Şu an kimse destek olmuyordu bana. Ben kendi kendime destek oluyordum. İçimden sadece kafasını vurmasını ve beyin kanaması geçirmemesini dua ediyordum.

Kimdi o silah saldırısı yapanlar? Elif'gilin eve yapmışlardı onlarla mı bağlantılıydı? Yoksa aramızdan herhangi biriyle bağlantılı olduğu için takip mi edilmiştik? En kötüsüde acaba hepimizle bağlantısı varmıydı?

Düşüncelerimden sıyrılmamın sebebi odadan çıkan doktordu. Hızla ayağa kalkıp karşısında umutlu gözlerle dikildim. Yanımda da Ada vardı.

"Hastamız şu anlık iyi. İçeri girebilirsiniz.
Kafası çok sarsılmış, eğer ani bir hareketle tekrar sarsılırsa beyin kanaması geçirebilir. Bu gece burada kalsın, yarın taburcu olabilir." doktor yanımızdan ayrılıp koridordan sağa döndü ve kayboldu. Ada rahatlamış gibi bir ohh çekti ama ben hala rahat değildim ve onu görmeden de rahat olmayacaktım.

Adımlarımı doktorun çıktığı odaya çevirdim. Diğerleri birbirlerine sarılarak sevinçlerini yaşıyorlardı bu yüzden görmemişler beni. Kapının kulpunu çevirip içeri girdim. Yaren kafasında kocaman bir bantla yatıyordu. Yavaş adımlarla yatağın yanındaki koltuğa oturdum ve onu izlemeye başladım. Bu haliyle bile çekiyordu beni kendine. Yine kaşları çatık rahatsızca uyuyordu. Vurulmadığına şükrediyordum. Vurulsa kim bilir neler olurdu. Ailesine haber vermemiştik çok telaşlanırlar diye, ama doktor kötü birşey söyleseydi direkt haber verirdik. Doktor çok olumlu şeyler söylememişti ama sonuçta iyi demişti.

Eğilerek elini elime aldım. İnce zarif parmaklarıyla oynamaya başladım. Yaren çok önem verirdi ellerine, parmaklarına, tırnaklarına ve çokta iyi bakıyordu. Hayatımda bu kadar güzel ellere sahip olan kızla tanışmamıştım. Eli bile güzeldi.

Yaren Karahan...

Gözlerimi açtığımda soğuk bir hastane duvarıyla göz göze gelmiştim. Elimdeki huylanmayla gözlerimi oraya çevirdim. Meriç teker teker parmaklarımı okşayıp yukarı kaldırıp geri indiriyordu. Kaşları çatık sanki çok önemli bir işle uğraşıyormuş gibi duruyordu. Kendimi tutamayıp kıkırdadım, anında gözleri bana çevrildi. Gözlerinden bir parıltı geçti.

"Uyanmışsın." dedi. Bende kafamı salladım ama başıma giren ağrıyla yüzümü buruşturdum ve diğer elimi başıma götürdüm.

"Ani hareketler yapma!" diyerek Meriç ayağa kalkıp başıma baktı.

Rüyaların Ötesinde Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin