Waggy

99 12 65
                                    

Jongin terli bir dans dersinin ardından duşunu almış ve boynuna astığı havlusuyla kafeteryaya geçmişti. Hava gittikçe soğuyor, buna karşın kendisi de terinin üzerinde kurumasına izin vermeyip sıkıca giyiniyordu. Yakın zamanda ilk elemeler vardı. Sonrasında ikinci elemeler ve çeyrek finale geçiş olacaktı. En azından çeyreğe kadar yükseleceğinden emindi. Lakin kafasını meşgul eden şeyler varken odaklanmak zor oluyordu.

Kyungsoo ile günler önce yaptığı konuşmanın zihninden alkol yüzünden silinip gitmesi yeterince kötü değilmiş gibi, ondan günlerdir haber de alamıyordu. Başına bir şey gelip gelmediğini ya da sarhoşken yanlış bir şeyler mi söylediğini merak etse de sormak için fazla endişeliydi. Sinirle bağırıp saçını çekti. Bazen gerçekten aptalın biri oluyordu.

"Jongin delirdin mi?"

"Az kaldı." Taemin'in sesiyle saçını bırakıp öfledi. Gerçekten içinde bulunduğu ikilemlerin arasında delirmemek için kendini zor tutuyordu.

"Oğlum bari birinci falan ol da öyle delir. İnsanlar seni bir dahi olarak ansın. Böyle delirmenin bir anlamı yok."

Jongin tam küfredecekti ki Moonkyu içeri elinde abur cuburla girmişti. Şekerinin ve tansiyonun düştüğünü hissediyordu zaten. Ortaya açılan cips paketleri ve çikolatalarla birlikte enerjisi yeniden gelmişti. Haftada bir kere içlerinden tekini taş-kağıt-makas ile seçip ona aldırıyorlardı kaçamaklarını. Formdan düşmemek fazlasıyla zordu, istediğini yiyemiyorken hiç çekilmiyordu. En azından bazı günler her şeyi boş verip keyiflerine bakmak onlara motivasyon oluyordu.

Cipslerden iki paket bittiğinde kola almak için dolaptan bir bardak çıkardı. İçine iki tane buz atıp doldurdu sonuna kadar. "Yarışmada beni destekleyeceksiniz değil mi?"

"Ben DK'yı tutuyorum abi, başından beri belli sanıyordum." Moonkyu ağzına attığı cipsi sesli bir şekilde yemeden önce konuşmuştu. Hiçbir şeye aldırmayan havası Jongin'de gülme isteği uyandırmıştı.

"Geçenki gösteriden sonra onları tutmayan mı kaldı? Bahis açılsa ya sana ya onlara." Taemin esmer olanın kolasından izinsiz bir yudum alıp konuşmuştu. "Kafa kafaya gidiyorsunuz. Bir planın var mı?"

"Evet, plan önemli. Adamdan hoşlanman zaten baya büyük bir eksi."

İkilinin aniden ciddi bir şekilde onu uyarması kötü hissetmesine sebep olmuştu. Durum pek de iç açıcı gözükmüyordu. Kyungsoo güçlü bir rakip ve eski bir şampiyondu. Ne kadar yakın olurlarsa olsunlar, ona acımayacağını biliyordu. Minseok'un yardımları da olmasa tek başına ezilmek için davetiye çıkarmış olacaktı.

"Konsept için fikriniz var mı? İlkini basketbol üzerine yapmayı planlıyordum."

Üçü kafa kafaya verip düşünmeye başladıklarında onlarla birlikte kara kara bir çıkış yolu düşünen başkası daha vardı. Üzerinde oturduğu çimenlerin verdiği yumuşak hisse aldırmadan onları koparıp duruyordu. Gerginliği kendini çirkin yollarla göstermekteydi. Sürekli aydınlık bir günde olmak ona zaman kavramını yitirttirse de en azından bir haftadır bu nehir kenarında olduğunu düşünüyordu Sehun.

Luhan'ın haklı olduğunu kendine en az sekiz kere kanıtlamıştı. Tüm alanı gezip dursa da ne bir çıkış yolu ne de bir başkasıyla iletişim kurabileceği bir alan bulabilmişti. İki arkadaşının onu aradığını tahmin ediyordu lakin bir ipucu da bırakmamıştı ki. Buradan kurtulabilmek yalnızca kendi elindeydi. Luhan arada uğrasa da yalnızca onunla sohbet ediyor ve Jongin'in başına gelenlerden bahsediyordu.

Geçen gecelerden birinde iki aşığın birbirine çok yaklaştığını ancak yollarını ayırmayı başardığını anlatmıştı. Sehun yokken her şeyin çok daha kolay olduğuna dair bir sevinci vardı. Onun yüzündeki masum ve hevesli hava sözlerinin dışında çok güzeldi. Tatilde gibi hissediyordu, Luhan'la dinleniyordu burada.

pygmalion // kjiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin