Luhan elindeki dosyayla birlikte artık yolunu ezberlediği odaya koştu. Saçına çarpan rüzgarlar sabah yapmak için uğraştığı onca saati boşa çıkarmıştı. Gömleğinin açık düğmeleri yüzünden göğsü iyice belli oluyordu. Ancak yüzündeki gülümseme en çekici olanıydı. Heyecanlı ufak bir çocuk gibiydi, hızla kapıyı açıp eşikte durdu kolları kocaman açık bir şekilde.
"Yeni dosyamız geldi! Hazır mısınız gençler?"
Masada oturan üçlü ellerini çırparak ıslık çaldılar. Yeni anlara yeni anılara her zaman büyük bir coşkuyla yaklaşırlardı. Luhan dosyayı masaya bıraktığında Joonmyeon hızla kaptı. Diğerlerinden önce davrandığı için hemen yüzüne bir sırıtış oturmuştu. Ezikler bekleyebilirdi.
Bu sırada her birinin yüz ifadesini inceledi Luhan. Meleklere katılmaya karar verdiğinde uyum sağlayabilmek konusunda düşünceleri vardı. Burada kabul görebilmek için fazlasıyla çalışması gerektiğini farkındaydı, yine de birçok haksızlığa uğrayacağını düşünmüştü. Kimsenin onu istemeyeceğini. Gerçi haksız da sayılmazlardı. Şu zamana kadar kök söktürmüştü meleklere. Her seferinde kazanmak için çok can yakmıştı. Bunlar sadece insanlardan ibaret de değildi.
Amma velakin Sehun diğerleriyle birlikte minik bir oda tutacaklarını, orada grup halinde çalışacaklarını söylediğinde korkusu dinmişti. Kimse yanında olmasa bile Joon, Yixing ve sevgilisinin onu kabul edeceğini biliyordu. Bu nedenle içi daha rahat bir şekilde adım attı meleklerin koridorlarına. Düşmanca bakışlarla karşılaşmadığını söylerse yalan olurdu, birçoğu hala kendisinin casus ya da yalancı olduğunu düşünüyordu.
Yine de onu destekleyen ve doğru yolu bulduğuna inananlar da vardı. Odalarına daha doğrusu ofislerine gelip kendisini tebrik etmişlerdi. Henüz sayıları azdı bu destekçilerin ancak gittikçe artıyordu. İki ay olmuş olmasına rağmen şimdiden yüzü aşkın insan uğramıştı yanlarına. Hatta Sehun'un bazen onları uzak tutmak için Luhan'ı belinden kendisine çektiği bile oluyordu.
Huzurun baktığı yerde olmadığını, aradığı şekilde elde edemeyeceğini fark etmesi uzun sürmüştü, sonunda bunu görebilmek büyük bir lütuftu.
***
Kyungsoo önündeki kağıtları gözlerini kısarak okumaya başladığında toplantıdaki adamların iç çektiğini duymuştu. Yaklaşık 15 sayfa vardı ve hiçbir kelimeye dahi göz gezdirmeden imzalamasını bekliyorlardı. Çok beklerlerdi.
Yeni bir iş birliği için henüz tanıştığı adamlarla anlaşma imzalayacak kadar açık fikirli olması onların şartları hakkında en derin ve en ufak bilgilere sahip olmayacağı anlamına gelmezdi. "Taemin gözlüğüm arkandaki çekmecede uzatır mısın?"
"Çok uzun sürecek mi bu toplantı acaba? Yetişmemiz gereken yerler var da." Diğer şirketin yönetici söylenmeye başlarken Kyungsoo cevap verme tenezzülünde bile bulunmamıştı. Çok istiyorlarsa gidebilirlerdi, bu asla kendisinin kaybı olmazdı. Keza adam da bunu bildiğinden tek kelime daha etmemişti.
Genç müdür gözlüğe ulaştığında ufak bir teşekkür edip az önce bulanık olan harfleri düzgün görmesiyle daha net okumaya başladı. Baş ağrısı da azalıyordu. Koşullardan biri gözüne çarptığında kağıtları sertçe masaya bıraktı.
"Sizinle anlaşma imzalarsak 3 yıl içinde fes edemeyeceğimizi ve başka bir kıyafet firmasıyla daha anlaşamayacağımızı mı yazmışsınız? Sanatçılarım sadece sizden mi giyinecek? Bu nasıl bir fantezi dünyası?"
"Kyungsoo bey ağır oluyor."
Kyungsoo ayağa kalkıp ellerini masaya dayadı ve öne doğru eğildi. Dikdörtgen masanın diğer ucundaki adama biraz daha yaklaşarak gözlerinin içine baktı. Dalga mı geçtiğini sanıyordu bu herif?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pygmalion // kji
FanfictionBir aşk gerçekten de yoktan var edebilir mi birini? Pygmailon'un aşkı mıydı sevdiğini gerçek yapan? Bunun Jongin'le ne ilgisi var? Watty's Yarı Finalisti!