My Star

99 12 21
                                    

*E biraz da mezun olduk dersek ehehe hepimize bir hediye!*

Junmyeon elindeki evrakları masaya bırakıp eskilerini almak için silindir masanın etrafında yarım tur attı. Odada yalnızca kendisi vardı, iyilik isteyebileceği kimse bulunmuyordu. Kağıtlarla uğraşmak ona kalmışken diğerleri sahadaydı. Bu her ne kadar canını sıksa da birinin yapmak zorunda olduğunu bildiğinden sesini çıkaramıyordu.

Kyungsoo ile kendisi daha iyi anlaşmasına rağmen Yixing'in yakınlaşmasının daha iyi olacağını düşünmüşlerdi. Sonuçta dans konusunda daha yetenekli olan oydu ve sürekli yere düşmekten dizleri mosmor olmuştu. Yine de Çinli olanı görme isteğini bastıramıyordu. Uzun zamandır beraber vakit geçirmemişlerdi. Sehun ve Luhan'ın onları yalnız bırakmasını tüm gece iş yaparak değerlendirmek(!) zorunda kalmışlardı.

Son zamanlarda Kyungsoo ve Jongin'in etkileşimi fazla olduğundan bunları raporlamaları gerekiyordu. Haftalık rapor sisteminden günlüğe geçmişlerdi ve kesinlikle bundan daha kötü bir şey yoktu. Beraber içtikleri içkiden tut da karşılaştıkları sokağa kadar raporlamaları gerekiyordu. Onların yalnızca birbirini bulması değil, nasıl buldukları ve bu sırada neler yaptıkları da değerlendirme için çok önemliydi. Kim daha fazla rol oynarsa bu işte ona zam ya da terfi gelecekti.

Üçü de iyi bir maaş seviyesine çıkacaklarını biliyorlardı. Uzun süredir bu kadar meşakatli bir iş almamışlardı. Canla başla ikiliyi bir araya getirmek için didiniyor, Luhan ile savaşıyorlardı. Gerçi Sehun'un son zamanlarda başka bir strateji denediğini görmemek imkansızdı. Kendi kendine gülümseyip taslak rapordaki bazı cümlelerin üzerini kırmızıyla çizip notlar aldı.

Dönen sandalyesinde iki tur atıp ikinci paragraftaki cümlelerin yerine daha profesyonelce ne yazabileceğini mırıldanırken içeri girenle birlikte ani bir duruş yaşamıştı. Onun yorgun yüzüne bakıp endişeyle kaşlarını çattı. Omuzlarının düşük oluşu pek de iyi bir gün geçirmediğinin habercisiydi. Sandalyelerden birine oturduğunda içmesi için bir bardak su getirip önüne koydu. Ufak gözlerinin ardından bile belli oluyordu bir şeyler olduğu.

"Yixing-ah neyin var?"

Uzun olan başını iki yana sallayıp geçiştirmek istese de Jun onun dibinden ayrılmayacak gibi görünüyordu. Bu nedenle kısa sürede pes edip eğdiği başını kaldırdı ve üzgün gözlerle onun yüzüne baktı.

"Bugün soyumdan birini gördüm. Pek iyi durumda değildi. Canım sıkıldı. Ben de çok iyi bir hayat yaşamadım ancak onların bu halde olması beni daha çok üzüyor. Halbuki elimden geleni yaptım rahat bir yaşam sürmeleri için."

Jun ilk defa Yixing'in geçmişi hakkında bir şeyler duyuyordu. Her ne kadar hoş olmasa da bahsetmesi merakını kabartmıştı. Kalçasını masaya yaslayıp kollarını göğsünde birleştirdi ve konuşmaya devam etmesini bekledi.

"Ben çok yaşlı değilim, yaklaşık iki yüz yıl önce yaşadım. O zamanlarda pirinç tarlasından başka bir şeyi olmayan bir babanın oğluydum. Bir gün elime daha öncekilerden fazla miktarda para geçti, ben de yeni bir tarla almak yerine biraz kumar oynadım. Kazancım gittikçe büyüdü ve ilk defa böyle bir hikaye mutsuz sonla bitmedi. Ailemi refaha ulaştırmak için evlenmeden, kendimi düşünmeden çabalayıp durdum. Sonrasında ise sürekli kazandığımı gören birileri tarafından öldürüldüm."

İç çekip suyundan bir yudum aldı. Boğazı düğümlenmiş, gözleri dolmuştu. Ailesinin arkasından nasıl ağladığını hala duyabiliyordu.

"Öldükten sonra ise onları ve diğer insanları zulümden korumak için melek olmaya karar verdim. O zamanki kazancım yeni tarlalar, evler ve mal mülke yetmişti. Şu an ailemin hali vakti gayet yerinde. Benim ardımdan işleri çok büyüttüler. Ancak Kore'ye gelen torunumun torununun oğlu zor durumda çünkü o da benim gibi kumarbaz ama pek de iyi değil. Genlerin şansı geçirememesi çok kötü değil mi?"

pygmalion // kjiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin