sleep in the car

105 10 35
                                    

*Geç de olsa bayramınız mübarek olsun bebekler! Bu da hediyeniz ehehe*

Arabaların korna seslerinin arasında Jongin sabırla bekliyordu. Her şey üstüne üstüne geliyormuş gibi hissetse de sakince kaderinin ona çizdiği yolun ilerlemesini bekleyecekti. Bu uzun ve araba dolu bir trafik olsa da. Çünkü ne zaman bir şeylere müdahale etmeye çalışsa, acele etse ve bir an önce olsun istese hep yenilgiyle karşılaşıyordu.

Yolun sonunda ulaşacağını bildiği yer hayallerinin birkaç adım gerisiydi sadece. Onu beklediğini biliyordu. Eninde sonunda o yere varacağını da. Sonuçta trafik ilerlemeye başlamış, Jongin 2. Elemelerin yapılacağı salona gelmişti. Arabasını park alanındaki boş yerlerden birine bırakıp hızla içeri doğru koştu. Kendisi gibi acele eden insanları gördüğünde içi bir nebze de olsun rahatlamıştı. Minseok muhtemelen onu bekliyordu.

Hızlıca salonun arka kapısından yani yarışmacıların girdiği taraftan girdi ve soyunma odasına doğru koştu. İçeride türlü türlü kıyafetler giyinmiş yarışmacılar vardı. Bazıları esneme hareketleriyle kendilerini ısıtırken bazıları kıyafetlerini kontrol ediyor, bazıları ise partnerleriyle konuşuyordu. Ortalık tam bir cümbüş alanıydı. Bu nedenle Minseok'u bulmak epey zor olmuştu. Açık mavi bir takım giyen genç çocuk endişeyle telefona bakıp duruyordu.

Omzuna dokunduğunda yerinden sıçramıştı. "Nerede kaldın saem?*"

(*Öğretmenin kısacası.)

"Trafik vardı Minseok-ah. Özür dilerim."

Kısa olan cevap vermeden eline kıyafetlerini tutuşturdu ve kabinlerden birine doğru itti onu. Mor takım elbisesini giydiğinde ilk başlarda fazla göz aldığını düşünse de mat tonlarda oluşu durumu biraz kurtarıyordu. İkilinin ceketleri ve içlerindeki yeleklerinden başka bir şey giymemeleri bazı yarışmacıların dikkatini çekmişti. Hafifçe onları süzerken yüzlerinde beğeni ile karışık kıskançlık vardı.

Sandalyelerden birine oturup ayakkabılarını çıkarmak için hazırlanırken Minseok'un yüzüne bakışı küçükte şaşkınlığa sebep olmuştu.

"İzin mi istiyorsun saem?"

Jongin kaşlarını çattı. "Hayır, ayakkabıları istiyorum. Getirmedin mi?"

"Sen getireceğini söylemiştin."

Esmer olan hızla ayağa kalktı. Telaşla etrafına bakınıp bir çözüm aramaya çalışıyordu sanki orada bulabilecekmiş gibi. Lakin ona doğru boş bakışlar atan rakiplerinden başka hiçbir şey yoktu. Bir dansçının ayakkabıları işinin belki de en önemli parçasıydı. Ne olursa olsun ayağına özel olan ve kıyafeti için alınmış bir çift kesinlikle günün kurtarıcısıydı.

Alnında birikmeye başlayan boncuk boncuk terlere karşın hareket etmiyor, yalnızca hızla atan kalbinin ritmine uyan bir şekilde ayağını yere vurup duruyordu. Minseok'un bakışlarının altında eziliyormuş gibiydi çünkü öğrencisi haklıydı. Kendisi getireceğine dair dün akşam çıkmadan önce bir laf etmişti. Lakin heyecanla ayakkabıları tam da evinin çıkışında, kapının yanında unutuvermişti. Kendisi 7. Sıradaydı ve üç kişi kalmıştı.

Sandalyeye oturup başını ellerinin arasına aldığı sırada üstünde beliren gölgeyle kafasını yukarı kaldırdı. Neredeyse ağlamak olan gözleriyle önünde endişeli gözüken rakibine baktı.

"Jongin-ah ne oldu?"

"Hyung..." Omuzları düştü ve ağlak minik bir köpeğe döndü. Onun karşısında savunmasız olmaktan, duygularını göstermekten artık korkmuyordu. "Ayakkabıları evde unutmuşum. Birazdan sıra bize gelecek. Ne yapacağım? Takım elbisenin altına spor ayakkabı giyemem. Rengi bile uyuşmuyor! O ayakkabıları özel olarak almıştım."

pygmalion // kjiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin