Yalnız Kasaba

7.3K 306 218
                                    

0.6

●●●

"Varlığın her şeyi tamamlıyor zaten Joseph."

Çekinmeden kurduğum bu cümle için daha sonra utanacaktım, şimdi sadece en güzel pişmanlığıma sebep olacak, cümleler kurmak istiyordum.

"Sen olmasan ne yapardım ki ben? Kime giderdim?"

Gözleri kalbime dokundu ve kalbimin sesi dudaklarımdan dökülüverdi.

"Benim her şeyim sensin."

•••

Cesaret gösterimden sonra Joseph bir süre daha saçlarımı okşamış olmalıydı ki uyuyakalmıştım. Uyandığımda akşam olmuştu ve o yoktu, ama mis gibi yemek kokusu farkedilmeyecek gibi değildi.
Yavaşca ayağa kalktım. Bedenimdeki uyuşukluk, kısa bir baş dönmesi yaratsada kendime gelmem uzun sürmemişti.

Joseph'in o evde ki bütün hayatımı sığdırdığı valizin yanına eğildim. İşte ben bu valizden ibarettim. Beynimi susturup, valizden gri bir sweatshirt ve siyah sporcu taytımı çıkardım. Geri kalan kıyafetlerimi daha sonra dolaba yerleştiririm diyerek üstümdekileri bir çırpıda değiştirdim.

Aşağı inmek istiyordum ama Joseph'e söylediklerim beni tedirgin ediyordu. Aptal çenemi, yoğun duygu birikimim yüzünden kapatamamıştım. Hislerimi çok belli etmiştim ama onun anlamadığını varsaymaktan başka çarem yoktu. Ona göre o cümleler, genç bir kızın minnetinden ibaret olmalıydı. Yine de söylediklerim yüzünden elim ayağım titriyordu. Odanın kapısını açıp, bir süre merdivenle bakıştım, bu kadar zor olmamalıydı.

Cesaretimin sınırlarını zorlayıp bir şekilde aşağı indim, ama Joseph ortalıkta yoktu. Akşam vakti beni evde tek bırakıp gitmemiş olmasını diledim.

Ben geceleri evde asla tek kalamazdım.

"Joseph?"

Cevap alamayınca bütün evi turladım, fakat o yoktu. Cesaretimin yerini panik alırken avuçlarım çoktan terlemeye başlamıştı. Onu aramak istedim ama telefonum yoktu. Ebeveynlerim zahmet edip, bana bir telefon almamıştı. Ev telefonuna hızla yöneldiğim sırada Joseph'in cep telefonu numarasını dahi bilmediğimi farkettim.

Usulca koltuğun köşesine sindim ve etrafı gözetlemeye başladım, tamamen bulunduğum ortama odaklanmıştım. Öyle ki evin içinden gelen tıkırtıları bile yeni yeni duyuyordum ve bu kaskatı kesilmeme sebep oluyordu. Sakin kalmaya çalıştım.

Bir şey olmayacaktı.

Güvendeydim.

Bu evde bana bir şey olmayacaktı.

Aralık perdelere ilişti gözüm. Dışarısı çok daha korkunç görünmeye başladığında, yerimden kalkıp hızla bütün perdeleri çekiştirerek kapattım.

"Neredesin Joseph?"

Kalbimin sesi kulaklarımda çınlarken, koltuğun köşesine tekrar yerleştim. Sanki birileri beni izliyor gibi hissediyordum ve bu his direncimi kırıyor, cesaretimi kaybetmeme sebep oluyordu. Kollarımı dizlerime doladım. Joseph birazdan her neredeyse gelecekti ve bana her şeyin yolunda olduğunu söyleyecekti. Evet, birazdan gelecekti.

Gelmeliydi.

Gelmek zorundaydı.

Korku tüm bedenimi ele geçirmeden gelmesi lazımdı.

Birden patlak veren gök gürültüsü korkudan ufak bir çığlık atmama sebep oldu. Bacaklarıma sıkı sıkı doladığım ellerimi seri bir şekilde kulaklarıma bastırıp, gözlerimi sıkı sıkı yumdum. Bu kâbus bir an önce bitmeliydi. Dışarıda resmen kıyamet kopuyordu ve Joseph evde değildi. Kimin için endişelenmeliydim? Kendim için mi? Yoksa biricik Joseph'im için mi? Sımsıkı kapatmış olduğum gözlerimden sızan su damlacıkları; hem onu merak ettiğimden, hem de bu koca evde tek başıma kalakaldığımdan yanaklarımı ıslatıverdi.

Cheers Darlin'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin