1.0
●●●
"Neden yalan söylüyorsun, sesinin tonundan anlayabiliyorum?"
Neden üstüme geliyorsun? Cevap veremem işte. Korkuyorum. Seni kaybetmekten çok korkuyorum.
Neredeyse ağlayacaktım. Beni çıkmaz bir sokağa sürüklemişti ve buna ben sebep olmuştum, hemde sadece bir kek yüzünden! Resmen kendi kuyumu kendim kazmıştım.
Öksürürken neden konuşasın gelirdi ki!?
"Benden mi hoşlanıyorsun yoksa?"
Hayır. Hayır, hayır!
Gerçekten hiç beklemediğim yerden gelen büyük bir ciddiyetle sorduğu bu soru iliklerime kadar gerilmeme sebep oldu. İşte tam şu an da zaman durmuştu benim için, yelkovan ve akrep donmuş, kum saatinden akan tüm kum tanecikleri yer çekimine meydan okur gibi kalakalmıştı.
Ben Joseph'e, bakıyordum o da bana. Her şey ağır çekimdeydi sanki. Yüzü yüzüme fazla yakındı ve ben inkar etmemin neyi değiştireceğini düşünüp, duruyordum. Onun için fazla küçüktüm, o benim için fazla büyüktü. Bunlar dışında bütün olumsuz olasılıkları düşünmeye çalıştım ama yoktu, tek olumsuzluk yaş farkımızdı, ama benim için bu asla bir sorun teşkil etmiyordu. Ben 19'dum hatta 20 sayılırdım, o ise 32. İkimiz de yetişkindik yanlış olan ne vardı?
Joseph'e tam şu an her şeyi itiraf edersem neler olabileceğini düşünmem gerekiyordu.
Benden nefret edebilirdi?
Beni yanında istemeyebilirdi?
Bütün bu olanları aptalca bulabilirdi?
Ve en kötüsü duygularıma gelip geçici olduğunu düşünebilirdi.
Aklıma olumlu şeyler gelmiyordu. Empati duygum olumsuzluklarla sonuçlanıyordu.
Keşke telefonu çalsaydı, ya da birileri kapının ziline basıp kaçsaydı. Komşu gelip tuz falan isteseydi. Dikkati dağılmadıkça ben de bu sorudan kaçamayacaktım çünkü.
Hayır deyip, kahkaha atarak geçiştirebilirdim, ama yapamazdım. Bu ona olan saf sevgime ihanet etmek olurdu. Onu öyle güzel seviyordum ki, sevgime bile kıyamıyordum, sevgime kıyamadığım gibi, 'Evet.' diyerek kutsamaya da dilim varmıyordu, çünkü biliyordum ki bu masum sevgimi kıracaktı.
Yer yarılsa da içine girsem diye düşündüm. Artık kalbim gibi, beynimin damarları da atıyordu, hissediyordum. Vücuduma dehşet bir hızla pompalanan kanımın sesini bile duyuyordum sanki. Sırtımdan aşağı akan soğuk terler, üşüyen parmak uçlarım, titreşen uzuvlarım ve Joseph'in hiç de dalga geçiyormuş gibi durmayan keskin bakışları...
Tanrım neyin ortasına düşmüştüm ben böyle?
"Ben-" diyebildim sadece, gerisi çıkamadı dudaklarımdan.
Neden birden bire beni böyle sıkıştırası tutmuştu ki? Düşünmeden edemiyordum. Deliriyor muydum yoksa? Belki de bunların hepsi bir rüyaydı?
Evet her şey bir rüya olmalıydı. Benim bildiğim Joseph sorgulamazdı çünkü.
Gülümsedim.
Dışarıdan biri görseydi deli olduğumu düşünebilirdi. Öylesine gergin bir ortamda psikopat gibi gülmek başka ne anlama gelebilirdi ki? 'Rüya olduğunu biliyorum.' deyip daha çok sırıtmayı düşündüm ama Joseph'in kesinlikle akıl sağlığımdan şüphe edeceğinden sonsuz emindim. Bunu düşünecek kadar fıttırmış olmama ne demeliydi peki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cheers Darlin'
RomanceRuhuma bir ışık yayıldı, hiç bilmediğim hislerin kapısı aralandı, mutluluk hiç beklemediğim an da içimde bir havai fişek gibi patladı. Kelebekler yalandı, kuşlar uçtu vücudumda. ▪︎▪︎▪︎ •Yaş farkı içerir! Daddykink değildir! fanfic for Joseph Morgan