Sorunlar

15.2K 374 405
                                    

0.1

●●●

Ev işleri bitmiş henüz oturabilmiştim. Yorgunluktan ölüyor olsamda birazdan annemin eve geleceğini bildiğim için yatağıma uzanmak yerine öylece oturmuş kara kara düşünüyordum. Birazdan gelir ve bana yaptıracak bir iş mutlaka bulurdu. Odama girer ve yattığımı görürse muhtemelen de canımı okurdu, hoş oturduğum için bile kızardı aslında. Bacaklarım yorgunluktan titriyordu, başımı yastığa koymamak için zor duruyordum, ama yapamazdım. İstem dışı bilekliğimle oynadığımı farkedince gülümsedim. Joseph'in 15. yaş günümde hediye ettiği gümüş bilekliğimdi. 4 yıl boyunca zorunda olmadıkça hiç çıkarmamıştım, bu benim bir nevi güç kaynağımdı.

Sevgili Joseph'im...
Benim ışığım, yaşam kaynağım.

Hayatımda varolan tek yıldızmış gibi bana göz kırpan hayalimdeki haline bile deli oluyordum. Bu daha nasıl anlatılabilirdi, bu daha nasıl ifade edilebilirdi ki? Çocukluğumdan beri her anımda olan bir adamla başım fena halde dertteydi, ama bu tatlı derdi bile seviyordum.

Koyu sarı saçları, masmavi deniz gözleri nasıl olur da hiç aklımdan çıkmazdı?

Gülüşü, dudakları...

Çok sorgulamamam gerekirdi çünkü içinde kaybolacağımı biliyordum. Aramızdaki derin uçurum, ona karşı duygularım olduğu için bana yeterince azap veriyordu. Bu azap, çoğunlukla iç huzurumu kaçırsada, ona aşık olduğum için gram pişman değildim.

Üvey babamın çocukluğundan bağlarını koparmadığı arkadaşlarından biriydi. Aynı zamanda benim ilk ve son olmasını dilediğim aşkımdı. Bana yasak olan ama aynı zamanda tatlı gelen bir elma, yeraltı dünyasında yediğim bir nar tanesi gibiydi. Ondan başkasını sevebileceğime ihtimal bile vermiyordum, istesemde veremiyordum. Ondan başkası olamazdı. Ya o olacaktı ya da hiç kimse. Onu severek gerekirse ömrümün kalanını heba etmeye dahi hazırdım. Sevmeyi bilmeyen ebeveynlerime karşın ben sevmeyi çok iyi biliyordum.

Çekirdek bir ailem vardı, annem ve üvey babamla yaşıyordum. Annemin tek çocuğuydum ama sevilmiyordum. Bunun ağırlığıyla günden güne eziliyor, her gün bitmek bilmeyen bir ızdıraba uyanıyordum. Annem ve babam, annem bana hamile kaldığında henüz 15'inde birer çocukmuş. Eğer annem 3. ayında hamile olduğunu öğrenmeseymiş muhtemelen kürtaj sebebiyle hayatta bile olmayacaktım. Beni düşürmek için elinden geleni yaptığını, hiç varolmamamı dilediğini, hayatına kara bir leke gibi çalındığımı yüzüme karşı hiç çekinmeden haykıran annem kendini haklı görmekten geri durmazdı, çünkü ben doğar doğmaz babam onu terketmiş, tüm babalık haklarından feragat etmişti. Bundan dolayıydı ki annem benden ölümüne nefret ederdi. Yurda veya herhangi bir yetimhaneye bırakabilirdi ama o beni stresini atabileceği bir oyuncak ve bu evin hizmetçisi olarak kullanmayı daha eğlenceli bulmuştu.

Keşke doğmamış olsaydım.

Hem annem hem de belli etmesede üvey babam benden nefret ediyordu, kendisi bu evdeki varlığımdan rahatsızdı, annem gibi şiddet alışkanlığı olmasada bakışlarında rahatsız olduğum bir şeyler vardı ve buna katlanabileceğimi sanmıyordum. O benim üvey babamdı beni sevmesede olurdu ama kendi öz annem belki de her gece ölmem için dua ediyordu. Kucağında yeni doğmuş bir bebekle, onu kabul etmeyen ebeveynlerinin hırsını benden çıkarması adil değildi. Dünyaya gelip ya da gelmemek benim kararım değildi, bana böyle bir seçenek hiç sunulmamıştı. Bu yüzden evin günah keçisi olmam mı gerekirdi?

Öte yanda ise Sevgili Joseph ise bana verilmeyen ilgi ve sevgiyi telafi etmek istermiş gibi ruhuma sihirli bir değnekle dokunurdu. Sanki olanlardan haberdarmışcasına korur kollardı. O bana her ne kadar kızıymışım gibi baksa da, benim bakışlarım öyle değildi. Başka türlü bakmayacağını bildiğim için, kendimi dizginlemeye çalışmaktan başka çarem olmamıştı hiç, çünkü aramızda ki 13 yaş buna kocaman bir engeldi.

Cheers Darlin'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin