25.Bölüm

7K 431 58
                                    

SATIR ARALARINDA BULUŞALIM ❤

Medya; KESİNLİKLE BÖLÜM ŞARKISI ❤


Hayat hep beni doğru sandığım yanlışlarımla vurmuştu. Kafamın dikine gitmeyi severdim, orası benim gitmeyi en sevdiğim yerdi. Ruhum çoğu kez bu huyumu sevmese de alışıktı, bilindikti. Sırlarıma sır katarken Selin'in sözleri her gün beynimde yenileniyordu. İsteği basitti; Cihangir'in yanında olup onu durdurmak. Planın bir kısmını onun evinden ayrılmayarak gerçekleştiriyordum çünkü ev asla terk edemeyeceğimiz yerdi. Benim evim yoktu - gerçek bir evden bahsetmiyorum- manevi anlamda onun evi bu yerdi, bu şehirdi. Onu durdurma kısmına gelirsek sanırım aklının sınırlarını karıştırarak yavaşlatmıştım fakat şu son olaydan sonra artık duracağını sanmıyordum. Her neyin peşindeyse onu alacaktı. 

Barut timinin başındaki asıl kişiyle resmi anlamda tanışmamıştım. Sadece onunla irtibatımız Selin'di. Bana neyin peşinde olduklarından bahsetmemişlerdi onlara göre bunu bilmem her şeyi açık etmem demekti. Albay bir timden bahsettiğinde onların olduğunu anlamamam uzun sürmemişti. 

Şimdi Cihangir'in büyüdüğü evde toplanmıştık. Saçmalıklardan uzakta, hedef odaklıydık. Cihangir elinde viski bardağıyla tam karşımdaki tekli koltukta oturuyordu ve bakışlarını elindeki bardaktan çekmiyordu. Onu artık tanıyordum, bu hali bir şeyleri düşündüğünü dile getiriyordu yine bizi dumura getirecek bir planın peşindeydi. Mert ve Meyra resimlerin konulduğu yüksek bir dolabın üzerine dayanmış bekliyorlardı. Emir ormanı gösteren dev pencereden arkası bize dönük dışarıya bakıyordu. 

Ve Barlas.. 

Şöminenin başında dikilmiş eksik bacağını ovalıyor ama ateşten gözünü çekmiyordu. Ne zaman bacağı ağrısa bunu yapıyordu salak adam acı çekmek istercesine ağrı kesicilerini reddediyordu. Ben ise Cihangir'in karşısındaki çift kişilik koltukta onları gözlemleyerek oturuyordum. Her hareketleri hafızamın eksenine kayıt oluyordu, bu boğucu sessizliği bozan Mert oldu. Bana göre onun bu zamana kadar susmuş olması bile mucizeydi. 

"Abi planın ne?" sesi onda hiç rastlamadığım bir ciddiyetteydi. Cihangir Mert'i duydu mu bilmiyordum ama ona bakmadı bile bakışları hala elindeki viskideydi. Ne çok içiyordu bu aralar. 

"Sessizlik işimize gelmez." bu sözler şömine başında duran Barlas'a aitti. Sanırım sıkılmaya başlamıştı, yine. Cihangir gözlerini bardaktan alıp bana baktığında derin bir çukur görmüş gibiydim. Gözlerinin koyuluğu kalbimi hiddetlendirirken ondaki bu mahrumluğunun sebebi bu ev olduğunun bilincindeydim. Gözleri gözlerimi delip geçmek isterken benden ondan odağını hiç kesmeden konuştu. 

"2 gün sonra bir teslimat olacak." ateşin çıtırtısı sanki gelecek bir kıyametten haberdar gibi yükseldi. Bakışlarımı ondan çekmek istesem de yapmadım, bir savaşın başlangıcı gibi meydan okudum. 

"Meyra'nın bahsettiği teslimat mı?" Emir konuşurken pencereden ayrılıp bize döndü hedefi direkt olarak ben olmuştum. 

"Aynen öyle, tim kamyonun bilgilerini bugün ulaştıracak." konuşma sırası bendeymiş gibi hissettim. 

"Suç üstü yapıyoruz öyleyse." soru sorar tarzda değildim fakat Cihan bunu bir soru olarak algılamış olmalıydı ki üstüne konuştu. 

"Hayır, batmalarını sağlayacağız." gözlerindeki derinlik kaybolmak üzereyken onu yakaladım. Barlas hiddetlendi.

"Ne demek istiyorsun?!" bu asi çıkış şaşırmama neden oldu. Sanırım işin uzamasını istemiyordu. 

NALAN.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin