NALAN ATA'DAN
Hayat kendi çizdiğimiz yolda sürüp giden bir ölüm çarkıydı. Yaptığımız her şeyin bir anlamı sebebi vardı ve bu sebepleri kendimiz yaratırız. Cihangir'in elinden telefonumu çekip aldım ve ekranı kapattım.
"Seni ilgilendiren biri değil."
"Asker misin?" yutkundum asla açık vermemeliydim aklımı kullanmanın tam zamanıydı.
"Albay'ın bir isim olabileceği aklına gelmiyor mu? Komik olma." bir şey demedi ama onun yerine gözleri yeterince konuştu. Barlas'a bakıp ne yapacağız şimdi dememek adına önüme döndüm. Cihangir de önünde döndüğünde arabayı çalıştırdı bakışları dikiz aynasından Barlas'taydı.
"Verdiğin adrese gideceğim ama bunun peşini bıraktım sanmayın." öyle bir şey sanmış mıydık? Bu sadece aptallık olurdu. Telefonu kenara çekip albaya mesaj yazdım.
Kime; Albay
Neler oluyor?
Albay genellikle beni aramaz kısa mesajlar atardı eğer ararsa sahiden bizi bekleyen bir felaket olabilirdi. Telefonu yan cebime koyup camdan dışarı baktım. Aklımın bir ucu Eslem'de diğer ucu albaydaydı. Yan cebim titredi. Fark etmeden telefonu çıkarıp mesaja tıkladım.
Kimden; Albay
Ayşe tatile çıktı.
Yok artık! Bu olamazdı değil mi? O'na ödettiğim bedellerden sonra bunu göze almış mıydı? Demek yarım bıraktığı savaş için geliyordu.
Mesajları silip telefonu cebime geri attım. Bir ara yan aynada Barlas ile gözlerimiz buluştuğunda aynı mesajın ona da geldiğini anlamıştım. Şimdi bir kat daha dikkat kesilmeliydik. Artık asker değildik her attığımız adım alehimize işlerdi. Araba büyük bahçeli bir evin sınırının dışında durdu. Kapıdaki güvenlik Cihangir'i görür görmez kapılarını bize açtı.
Öyleyse Cihangir burayı biliyordu.
"Burayı biliyorsun?"
"Buraya getireceğini tahmin edemezdim."
"Neden?" arabayı park etti karanlıkta gözlerini gözlerime dikti.
"Az sonra anlarsın." arabadan inip büyük bahçeyle buluştuğumuzda bize koşarak gelen birkaç görevli gördüm. Barlas her zamanki bakışları ile etrafını kesiyor olası bir yanlış için tetikte bekliyor gibiydi.
"Hoş geldiniz Cihangir bey." Cihangir kadını umursamadan sert adımlarıyla toprağı delmek ister gibi girişe yürüdü. Hemen ardında ben ve Barlas vardık.
"Ne yapacağız?" yoldan beri sormak istediğim soruyu nihayet sorabilmiştim.
"Artık dolu gezeceğiz şuradan bir kurtulalım o zaman planımız olacak." kendi aramızdaki konuşmaya son verip bizim için açılmış kapıdan içeri girdik. Oldukça şık ve zenginlik kokan evdeki ışıklandırmalar gözlerimi almıştı.
"DENİZ!" Cihangir'in kükreyişi evde yankılanırken merdivenden toplu ayak sesleri duyuldu. En önde Cihangir hemen ardında Barlas ve ben vardık umarım oradan fedai gibi gözükmezdik. Yaşını almış bir kadın ve Deniz merdivenin başında göründü.
"Kardeşim hoş geldin."
"Kuzenim nerde?!" Cihangir'in öfkesi bu evi yakıp yıkacak cinstendi. Onu ilk defa sakin görmüyordum açıkçası şaşırmıştım.
"Bu ne öfke?"
"Nerde dedim uzatma!"
"Bir süre misafirim olacak onu fazla kırmışsınız." derken gözleri ben ve Barlas arasındaydı. Barlas ile ne yaşadığını şimdi daha çok merak eder olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NALAN.
ActionÇiçek yerine silah tutan, parfüm yerine barut kokanların hikayesi bu. Aşkın değil bir savaşın başlangıcına hazır mısın? && "Adının anlamını biliyor musun Nalan?" güldüm. "Annem ileri görüşlü bir kadınmış." "Sen feryat edensin, senin sesin ancak...