Güzel gecemizin sonunda yorgun düşen bedenlerimizle kendimizi uykuya bırakmıştık.
Yatın en alt katında orta boyutta denilebilecek bir oda vardı ve oda da yatak vardı. Sarılarak beraber uyumuştuk.
Denizin kokusu ister istemez insanın uykusunu getiriyordu. Gül kokusunu da hala unutmuş değildim fakat aralarında ki en belirgin koku kucağında onu sarıldığım adamdı.
Her yerime bulaşan ve asla unutmayacağım bir kokuydu
Umarım her şey için yanlış yapmıyordum.
~
"Bebeğim artık uyanmalısın."
Biri bedenimi dürtüyordu fakat uyanmak istemiyordum. Diğer tarafa döndüm fakat bu sefer de diğer tarafıma geçerek tekrar kolumu dürtmeye başladı.
"Jimin" dedim en pürüzlü sesimle "Bırak beni!"
Kıkırdadı.O güzel gülüşünü uykumda bile fark edebilirdim.
"Farkında mısın bilmiyorum ama saat 11,artık gitmeliyiz."
"Biraz daha uyusam?"
"Belki öpersen neden olmasın?"
Anında yanağına öpücük kondurarak yorganı kafama kadar çektim. Uyumak istiyordum,sadece uyumak.
"Kahvaltı hazırlayana kadar uyuyabilirsin.Ondan sonra yine burdayım."
Cevap vermedim. O kahvaltı hazırlayana kadar akşam olurdu o yüzden benim için sorun yoktu.
~
"Seol! Uyan artık!"
Kulağımın dibimde ismimi zikrederek beni kaldırmaya çalışıyordu ve şu an kulağım her an kanayabilir.
"Kes artık bağırmayı! Kalktım yeter ki sus."
"Elini yüzünü yıka ve hazırladığım kahvaltı sofrasına gel."
Baş salladım ve sarhoş gibi ayağa kalktım. Gözüm yarı açık yarı kapalıydı.Bu şekilde lavoboya giderek ayılmak adına elimi yüzümü yıkadım.
Hem o nasıl ölmeden kahvaltı hazırlayabilmişti?
Şaşkınlıkla odadan çıkarak en üst katta ki masaya doğru ilerledim. Jimin'in kahvaltı hazırlaması doğurması kadar mantıksızdı. Acaba başına saksı felan mı düşmüştü? Hayır yani birde denizin ortasındaydık,nasıl kafasına saksı düşecekti?
"Hoşgeldiniz leydim."
"Jimin."
"Efendim"
"Sen kesinlikle Jimin değilsin. Nerde o? İçine biri mi girdi? Söyle yoksa seni şurada denize atarım!"
"Seol-ah benim Jimin. Hem denize atmak da nedir? Ben yüzme biliyorum."
"Inanmıyorum."
"İyi inanma,inandırmak zorunda değilim."
"Fakat kahvaltı uğruna affedebilirim."
Somurtarak masaya oturdu,bende yanına. Hayatımda ilk kez bana kahvaltı hazırlıyor desem yalan söylüyor sayılmazdım,ciddi anlamda ilk defa bana kahvaltı hazırlamıştı.
"Jimin,biri mi öldü?"
"Ne alaka?"
"Sen kahvaltı hazırladın. Hemde tek başına."
"Olamaz mı yani? Sonuçta yetişkin bir adamım."
"İlk defa bana kahvaltı hazırlıyorsun."
"İyi o zaman alış,bundan sonra hep ben hazırlayacağım."
"Ciddi anlamda kafana saksı düşmüş senin."
"Salak! Denizin ortasında saksının ne işi var?"
"Haklısın. O zaman sana her gün kahvaltı hazırlama da başarılar."
"Teşekkürler ve artık başlayalım, soğuyacak."
Ardından ise yemeye başladım. Zehirlenmeden çayımı içtim. Demek ki evlilik gerçekten insanı değiştiriyormuş. Buna inanmasam da Jimin bunun en büyük kanıtıydı. Normalde olsa 'Üşeniyorum' der veya oflayıp puflardı ya da sadece hamile olmam bunun en büyük etkeniydi. Bilemiyordum fakat bu konuyu hala uzatmam da ayrı bir kafaydı.
Sonuçta bana hazırlamıştı değil mi? Mutlulukla silip süpürdüm her şeyi. İlk defa hazırlayan birine göre gayet iyiydi ayrıca domatesleri yamuk yumuk kesmemişti bu da artı bir puandı.
Yemekten sonra ise Jimin'in mükemmel kaptanlığıyla birlikte otele geri döndük. Otele giriş yaptığımızda bizi ilk karşılayan istisnasız bizi asla bırakmayan kuyruk gibi peşimizde olan Jungkook'tu.
"Hyung bir gittiniz gelmek bilmediniz. Hayır yani ne yaptınız diye de soramıyorum sonuçta evlisiniz gayet normal."
Kafasına şaplak attım.Kesinlikle hala ergendi.
"Jungkook-ah hemen kaybol buradan, katil olmamı istemiyorsan defol!"
"Jimin dikkat et buna,tırstım. Her an ısırabilir."
Kahkahalar atarak göz kırptı ve koşarak yanımızdan ayrıldı. Hangi kafada yaşıyordu asla çözemeyecektik.
En sonunda Jungkook'suz bir şekilde odamıza girebildik. Yakında geceleri artık sizinle uyumak istiyorum diye yanımıza gelirse şaşırmayacaktım. Ki o zaman onu dövmekten bile beter yapardım fakat onda bunu yapacak potansiyel vardı.
"Jimin,Jungkook sence yanımıza uyumaya gelir mi?"
"Ne demek istiyorsun hayatım?"
"Nebileyim işte hani böyle dizilerde oluyor ya korktum ayağından ortamıza girerek uyur gece."
Elini ağzına götürdü ve kıkırdamaya başladı. Gözleri çoktan gülmekten kısılmaya başlamıştı bile. Göz gülümsemesi apayrıydı,o bile güzel geliyordu gözüme.
Şu an konu o değil. Kendine gel Seolhyun!
Tamam,evet öhm kendimdeyim.
"Gülmeyi kes!"
"Tamam" dedi ama arada yine gülüyordu.
"Bir an için düşündüm de çok komik olabilirdi fakat Jungkook yapmaz öyle bir hareket. Yani umarım."
"Onda o potansiyel var Jimin, dikkat et."
"Pekala,dikkat ederim."
"Dişlerimizi fırçalayalım mı?"
"Tamam,olur."
Valizlerimizden diş fırçalarımızı çıkartarak lavoboya girdik. Lavoboda ise aynı anda dişlerimizi fırçalamaya başladık.
Dişlerimiz köpürene kadar fırçaladık ondan sonra ise gargara yaparak temizledik. Arada birbirimize bakarak gülmüş,gülmekten yanlışlıkla macunu yemiştik. Özellikle de Jimin.
Bana gülecek diye macun yutmuştu ve olan ona olmuştu. Bende onun o haline gülerken yanlışlıkla macun yutmuştum.
Evet,tam da düşündüğünüz gibi kesinlikle çok zekiydik.